Hoşgeldiniz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


HOŞGELDİNİZ
 
AnasayfaKapıAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En son konular
» 1.Sezon 13.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:30 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 12.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:29 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 10. ve 11. Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:27 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 9.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:24 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 8.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:21 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 7.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:21 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 6.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:19 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 5.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:19 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 4.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:17 pm tarafından Admin

En iyi yollayıcılar
OnuRBeRK
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_rcap 
Admin
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_rcap 
ßuSRa
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_rcap 
asram
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_rcap 
asii25
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_rcap 
__KiLLiNg__
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_rcap 
zeynep20
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_rcap 
dLss
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_rcap 
by_pesimist
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_rcap 
chileqly rocco
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 I_vote_rcap 

A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar !

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki
Yazar Mesaj
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:48 pm


HIPOPITUITARIZM


(Hipofiz Ön Lob Hormonlarının Yetersiz Salgılanışı) Hipopitüitarizm,
hipofiz bezinin hipofiz bezi hormonlarından bir veya daha fazlasını
yetersiz miktarda salgılaması ile görülen bir rahatsızlıktır.
Hastalığın adı Yunancada "altında" anlamına gelen hipo kelimesinden
kaynaklanır. Bazı kişilerde kalıtsal olarak hipopituitarizme eğilim
vardır. Diğer insanlar bilinmeyen nedenlerden dolayı bu hastalığa
yakalanırlar. Ancak olayların birçoğunda nedenin belirlenmesi
mümkündür. Bu durum bezdeki herhangi bir tümör nedeniyle ortaya
çıkabilir veya ciddi bir kafa yaralanmasından sonra gelişebilir.
Hipopituarizm bazı kadınlarda doğumdan sonra ortaya çıkar. çünkü
hamilelik sırasında normal olarak büyümesi gereken bez öylesine fazla
büyür ki, bunun için gerekli olan oksijen veya kanla verilen diğer
maddeler vücut tarafından temin edilemez hale gelir. Daha sonra hipofiz
bezi dokularının bir kısmı veya hepsi ölür.

Belirtiler

Çocuklarda:

- Büyüme ve cinsel gelişimde yavaşlama,

- Hipoglisemi (kan şekerinin aşırı düşüşü)

Yetişkinlerde:

- Kadınlarda adetten kesilme, kısırlık veya doğumdan sonra süt verememe,

- Erkeklerde azalan cinsel istek, sakal ve vücut kıllarının dökülmesi,

- Göz ve ağız çevresindeki ciltte ince kırışıklıklar;

- Bitkinlik

- İştahta azalma ve bazen kilo kaybı.

- Stresli bir durum veya enfeksiyon nedeniyle tansiyonun çok fazla düşmesi ve ateş.

Hipofiz bezinin diğer bezleri de harekete geçiren diğer hormonları
salgılaması nedeniyle, bu hormonların yetersiz salgılanması
hipotiriodizm ve Addison hastalığı da dahil olmak üzere diğer bazı
hastalıkların belirtilerini ortaya çıkarabilir.

Teşhis

Hipofiz hormonlarının yetersiz salınımı çocuklarda cüceliğe neden olacaktır.

En önemli bulgu büyümede yavaşlamadır. Bu yavaş gelişme çocuğun normal
muayenelerinde doktor tarafından saptanacaktır Bu hastalık oldukça
ender görülür. Akranlarından daha kısa çocukların çok azında hormon
yetersizliği vardır.

Eğer doktorunuz hipopitüitarizmden kuşkulanıyorsa kan ve idrarda hormon
düzeyini ölçmek üzere çeşitli testler yapacaktır. Kan şeker düzeyini
düşürmek üzere insülin iğneleri - yapılır ve bu durum hipofiz bezinde
hormon üretimini sağlar. Sonra bu hormonların miktarı ölçülebilir.

Eğer test sonucu hipofiz hormonlarının düşük düzeyde olduğunu
gösteriyorsa, altta yatan nedeni saptamak üzere daha ileri tetkikler
yapılır. Olasılıklardan biri hipofiz tümörüdür.

Hipofiz hormonlarının azlığı yada yokluğu yaşamı tehdit edebilir çünkü
böbreküstü bezi herhangi bir güçlü stres ya da enfeksiyona cevap
veremez hale gelebilir. Böyle bir durumda doktor kortikosteroid
tedavisi yapacaktır.

Cüce bir çocuğa büyüme hormonu enjeksiyonu yapılarak normal gelişimini
sağlamak mümkündür. çocuk tedavi edilmezse erişkin ölçülerine
ulaşamayacaktır. cinsel gelişimi de diğer hormonların normal miktarda
olup olmamasına bağlıdır.

Yetişkinlerde de aynı hormon tedavisi gereklidir.

İlaç Tedavisi

Hipopitüitarizmin tedavisi hipofiz bezindeki işlev bozukluğunun derecesine bağlı olarak çeşitli hormonların verilmesine dayanır.

Büyüme Hormonu: Bu ilaç tedavisi hipofiz bezi hormonlarının yerini
tutabilecek hormonları içerir. Büyüme hormonunun yanı sıra böbreküstü
bezi ve tiroid hormonları ve hatta yumurtalık hormonları (kadınlar
için) ya da testosteron (erkekler için) gerekli olabilir.

Kortikosteroidler: Böbreküstü bezinin işlevi azaldığında doğal kortizol
hormonunun yerine genellikle prednizon ya da hidrokortizon gibi bir
ilacın günlük alınımı gerekir.

Ameliyat ya da ciddi bir stres karşısında bu steroid hormonların daha yüksek dozda alınması gerekebilir,

Diğer Hormonlar: Eğer östrojen, testosteron ya da tiroid hormonları yetersizse, bunlarında alınması gerekebilir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:49 pm

HIPOTIROIDIZM


Aktivitesi az olan bir tiroid bezi hipotroidizme yol açar
(hipertiroidizmin tam aksi durum). Adı Yunanca az manasındaki "hypo"
ile "kalkan biçiminde" anlamındaki "thyreas" kelimelerinden
gelmektedir. Belirtiler grubu uzun yıllardan sonra ortaya çıkar ve
tedavi edilmezse, miksedemaya dönüşür.

Belirtiler

- Fiziki ve zihinsel fonksiyonların yavaşlaması ile ortaya çıkan letarji hali

- Nabzın yavaşlaması

- Soğuğa dayanıksızlık

- Kabızlık

- Saç ve cilt kuruluğu

- Guatr (bazı hastalarda)

- Ağır ve uzun aybaşı halleri

- Seksüel ilginin azalması

- Miksedema koması; bunun karakteristik belirtisi, soğuğa aşırı
dayanıksızlık ve uyuklama duygusunun ardından derin letarji ve bilinç
kaybıdır. Miksedema komasını sedatifler hızlandırabilir ve acil tıbbi
müdahale gerektirir.

Tiroid hormonunun büyüme ve gelişme üzerinde öyle önemli ve belirgin
etkileri vardır ki, eksiklikler çeşitli sağlık problemlerine yol
açabilir.Aşın vakalarda eksiklik durumları bebeklerde ve çocuklarda
zekA geriliğine ve yetişkinlerde zihinsel proseslerin yavaşlamasına
normal vücut ısısını koruyamamaya ve hatta kalp yetmezliğine neden
olabilir.

Hipotiroidizmde vücudun normal fonksiyon hızı, yani bazal ****bolizma
yavaşlamıştır. Tiroid hormonunun azlığı vücudun yavaşlamasına yol açar
ve hastalığı fiziki ve zihinsel yönden tembel durumda bırakır.

Bazı durumlarda hipofiz bezinin TSH (tiroid uyarıcı hormon) üretmeyişi
hipotiroidizme yol açar. Daha büyük sıklıkla, tiroid bezi anormal bir
antikor tarafından yavaş yavaş tahrip edilmektedir. Diğer vakalarda
hipotiroidizmin nedeni bilinmez. Daha da başka vakalarda
hipotiroidizmin tedavisi, fazla başarılı olunca hipotiroidizm meydana
gelebilir. Bu vakalarda tiroid hormonu durumu tersine döner (hormon
fazlalığından hormon azlığına) bu durum geçici veya kalıcı olabilir.
Bazen ender durumlarda bebekler tiroid bezleri olmaksızın doğarlar.

Hashimoto hastalığı (lenfositik tiroidit) de hipotiroidizmin nedeni olabilir.

Çok sık rastlanan bir rahatsızlık olmamakla birlikte hipotiroidizm
ender bir hastalık da değildir. Her iki cinsiyette ve herhangi bir
yaşta meydana gelebilir, Fakat yine de en fazla orta yaşlı kadınlarda
görülür ve yaşlılarda teşhis konulmadan sürüp gitme ihtimali çok
fazladır.

Teşhis

Hipotiroidizm genellikle aylar veya yıllar süren bir gelişme sonucu
ortaya çıkar Böyle bir rahatsızlığı olan bir kimse, değişikliklerin
bazılarını fark etmeyebilir. Fakat hastayı birkaç aydır görmemiş
bulunan bir tanıdık veya akraba görünüşteki bozulmayı dikkat çekici
bulabilir.

Başlangıçta adale ağrıları ve sürekli yorgunluk, serin ve soğuk
yerlerde sıcak kalamamaktan başka belirti olmayabilir. Kabızlık da
görülebilir. Yüz şişkin ve cilt donuk olacak ve kuru ve kalınlaşmış bir
duruma gelecektir. Ses kısılabilir ve işitme, kaybı olabilir.
hipotiroidizmde kilo almak sık görülen bir belirti sanılmakla birlikte,
kilo alma eğer varsa bile çok azdır.

Hipotiroidizmi teşhis etmenin en etkili yolu laboratuvar testleridir.
Kan örnekleri tiroid hormonunun çeşitli formları bakımından tahrip
edilir ve tiroid uyarıcı hormonu (TSH) ve antikorlara bakılır (düşük
tiroid hormonu ve yüksek TSİ] değerleri hipotiroidizmi düşündürür,
yüksek bir antikor değeri ise hipotiroidizmin nedeninin Hashimoto
hastalığı olduğunu düşündürür).

Çoğu kimselerde hipotiroidizm kronik veya ilerleyici değildir. Tedavi
edilmesiyle normal hayata dönülür. Fakat ağır hormon eksikliği olan
kimselerde tedavi özellikle önemlidir.

Miksedema koması

Hipotiroidizmin hayatı tehdit etme ihtimali pek yoksa da Miksedema
Koması bunun dışındadır. Bu ender görülen durum genellikle uzun süreli
teşhis konmayan hipotiroidizmin sonucudur ve hastalık soğukta kalma,
kaza veya yaralanma veya ameliyat sonucu ortaya çıkabilir. Miksedema
koması, genellikle hormon enjeksiyonu şeklinde yapılacak olan acil
müdahaleyi gerektirir.

Kretinizm

Bebeklerde tedavi edilemeyen hipotiroidizm cücelik ve zeka geriliği
(kretizm) sonuçlarını doğurabilir. Eğer durum hayatın ilk birkaç ayında
teşhis edilirse, (sıklıkla da tespit edilebilir, çünkü doğumdan hemen
sonra rutin kan tahlilleri yapılır) normal gelişme ihtimali çok
büyüktür. Kretinizmin tipik belirtisi olan, gelişmesi durmuş çocukta
karakteristik belirtiler sürekli olarak ağızdan salya akması, omuzlar
geride karın şiş bir görünüş, kısa boy ve düzensiz dağılımı olan iyi
gelişmemiş dişlerdir.

İlaç Tedavisi

Temel tedavi, tiroid hormonunun her gün alınmasıdır, Hayvan tiroid
bezlerinden elde edilmiş ilaçların da kullanılabilmesine rağmen, bir
çok doktorlar sentetik bir tiroid hormonu vermeyi tercih etmektedirler.
Çoğu vakalarda, hormon tedavisine başlanmasından bir hafta içinde durum
belirgin şekilde düzelir. Birkaç ay içinde bütün belirtiler kaybolur.
Fakat hasta bu tedaviye hayatının sonuna kadar devam etmek zorundadır.

Beslenme

Bazı kimselerde, tiroid hormonu eksikliği, gıda rejiminde uzun süreli
bir iyot yokluğun dan kaynaklanır. O zaman tiroid bezi açığı kapamak
için büyür ve boynun alt kısmında bir şişlik, yani guatr oluşur. Bu
durum Amerika Birleşik Devletleri nde son derece nadirdir. Çünkü sofra
tuzlan iyot takviyelidir ve gıdalar genellikle iyottan yana zengindir.
Fakat dünyanın toprakta iyot eksikliği olan bölgelerinde iyot eksik]iği
guatr sebebi olarak çok sık görülen bir durumdur. Böyle bölgelerde
iyotlu tuz kullanımı etkili bir halk sağlığı önlemidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:53 pm


HIRSCHSPRUNG HASTALIGI


Hirschsprung hastalığı (doğuştan kalın barsak genişlemesi olarak da
adlandırılır) yavaş yavaş anormal büyüklükte ya da genişlemiş kalın
barsak oluşmasına neden olur. Bunun nedeni alt rektumun dışkıyı anüsten
dışarı çıkarmakta yeterli olmamasıdır. Prematüre bebeklerde nadir olmak
koşulu ile, Hirschsprung hastalığı yeni doğan bebeklerdeki kalın barsak
tıkanıklığı nedenlerinden %33 ünü oluşturmaktadır.

Yeni doğan bebeklerde ilk işaretler arasında mekonyum dışkısını
çıkarmakta başarısızlık, kusma, karın bölgesinde şişme ve dışkılayamama
sayılabilir.

Rektal bir muayene sonrasında, bebek çoğunlukla patlayıcı şekilde
dışkılar. Bazen yeni doğmuş bir bebek bu yüzden dışkı bile kusabilir.
Su kaybı ve kilo kaybı da çok rastlanır. Çoğu yeni doğmuş bebekler
bunun yanı sıra kabız ve ishal de olabilirler.

Yeni doğmuş bir bebekte büyümüş bir kalın barsağı teşhis etmenin en iyi yöntemi rektal biyopsi yapmaktır.

Hirschsprung hastalığının tedavisi, dışkının atılabilir bir torba içine
doldurulabilmesi için karın bölgesinin dış kısmına bir çıkış
yapılmasından sonra ameliyattır. Bu, geçici bir tedbirdir. Bu açıklık,
çocuk 12 ile 18 aylık olduğunda başka bir ameliyat ile kapatılır.

Her ne kadar sürekli ishal nöbetleri kimi zaman problem teşkil ederse de tedavi son derece başarılı sonuç verir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:00 pm


HORLAMA

Horlama uyku sırasında solunumun kısa süreli kesilmesi ile oluşan bir
rahatsızlık durumudur. Solunumun kısa aralıklarla kesilmesinin vücuda
birçok olumsuz etkisi vardır. Horlama esnasında bir yandan kandaki
oksijen miktarı azalırken öte yandan akciğer basıncı artar ve kalp
ritimlerinde değişimler baş gösterir. Bu arada uyku düzeni bozulur ve
giderek uykudan uyanmalar ortaya çıkar. Baş ağrıları, zayıflık ve
uykusuzluk belirtileri de rahatsızlık haline gelen horlamanın sonuçları
olabilir.

Horlama bir rahatsızlığın göstergesi olmasına karşın sonuç olarak kişiyi ve çevresini rahatsız eden bir durum oluşturur.

Horlayan kişi ağzından hava soluduğu için havayı süzmeden alarak boğazda rahatsızlık oluşmasına da neden olur.

Bebeklerde de horlama görülebilir. Bu, bebeğin damağını kullanmasını henüz öğrenememesinin sonucudur.

Özellikle genç yaşlarda ortaya çıkan horlama, yüksek tansiyonu, kalp rahatsızlıklarını ve kalp krizini de beraberinde getirir.

Horlamaya karşı değişik tedavi yöntemleri uygulanabilir.

Horlama şişmanlık nedeniyle oluşuyorsa zayıflama bir tedavi yoludur.

Horlama burun rahatsızlığı nedeniyle oluşuyorsa cerrahi müdahale iyi bir netice verebilir.

Son çare ise; hava kompresöründen oluşan plastik bir maskenin uyku süresince buruna örtülmesidir.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:01 pm


HORLAMA: NEDENLERİ VE TEDAVİSİ


Normal erişkin insanların en az %45’i zaman zaman horlamaktadır. %25’i
sürekli olarak horlamaktadır. Horlama problemi en sık şişman erkeklerde
görülür ve yaşla birlikte her geçen gün artar.


A.B.D. de 300 den fazla firma horlamaya karşı cihaz geliştirmiştir.
Bazı modeller pijama arkasına tenis topu yapıştırmak gibi eski bir
modelin modifikasyonlarıdır (Sırt üstü yatarken horlama daha çok
artar.). Çene ve boyun askıları, boyunluklar ve ağız içine
yerleştirilen cihazlar hiçbir yarar sağlamamıştır. Horlama sesi ile
çalışıp hastayı uyandıran elektronik cihazlar bulunmuştur. Bütün bunlar
hastanın horlamadan uyuma alıştırmaları olarak düşünülmüştür. Ancak
maalesef horlama kişinin kontrolünde olmayan bir problem olup tüm bu
cihazlar hastayı sadece uyutmamaya yöneliktir.


HORLAMANIN NEDENİ NEDİR?


Ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlık olduğunda ortaya çıkan
gürültü biçiminde ki sese horlama denir. Dilin arkası ve yumuşak damak
ve küçük dilin olduğu kısmın genizle birleştiği bölge kendiliğinden
daralabilen bir bölgedir. Bunlar birbirleri üstüne geldiğinde solunumla
birlikte titreşmekte ve horlama ortaya çıkmaktadır. Horlayan biri
aşağıdaki problemlerden en az birine sahiptir.


Dil ve boğaz kasları gerginliği azalmıştır. Gevşek kaslar sırt üstü
yatınca dilin boğaz arkasına doğru kaymasına engel olamaz. Bu olay
alkol yada ilaç alarak gevşemiş birinin uykusunda kas kontrolünün
kaybolması ile ortaya çıkar. Bazı insanlarda uykunun derin fazında
gevşemeye bağlı olarak yine horlama görülebilmektedir.


Boğazdaki dokuların aşırı büyük olması. Büyük bademcik ve geniz eti
çocuklarda en sık rastlanan horlama nedenidir. Şişman insanlarda kalın
boyun dokusu sebep olarak gösterilir. Kist ve tümörlerde nadir olarak
bu yolla horlama yapabilmektedir.


Yumuşak damak ve küçük dilin aşırı sarkık ve uzun olması boğaza doğru
hava yolunu daraltır. Hava yoluna sarktığı için bir valv gibi horlamaya
neden olur.


Burun tıkanıklığı olan kişi havayı almak için genizde aşırı vakum
yaratır. Bu vakum boğazda kollabe olabilen dokuları hava yoluna doğru
çeker. Böylelikle burun açık iken horlamayan kişide horlama görülmeye
başlar. Bu durum neden bazı insanların sadece allerjik dönemlerde veya
grip, sinüzit olduğu zamanlarda horladığını izah etmektedir. Burun
deformasyonları bu tip burun tıkanıklığı nedenleri olarak bilinir.
Deviasyon burun orta bölmesinin yan taraflara taşması olarak
tanımlanır. Burun içi deformasyonları içinde en sık rastlanılanıdır.


HORLAMA CİDDİ BİR SORUN MUDUR?


Sosyal olarak evet! Bu aile yaşamında ciddi bir şekilde tehdit eder.
Horlayan kişi alay konusu olur. Ailenin diğer bireyleri için uykusuz
gecelerin sorumlusu tutulur. Horlayan kişi tatil ve iş gezilerinde
istenilmeyen oda arkadaşı olur. Tıbbi olara evet! Kişinin kendine
verdiği zarar daha büyüktür. Dinlenilmeden geçirilen geceler vardır.
Aşırı horlayan kişilerde yüksek tansiyon horlamayan kişilere göre daha
sık görülür. Horlamanın en ağır formu “tıkayıcı tipte horlama
hastalığıdır.” “Uyku apnesi” diye bilinen bu hastalıkta şiddetli
horlama nefessiz kalınan bir dönemle kesilmektedir. Bu sırada solunum
tam durmuştur. 10 saniyenin üzerindeki nefessiz kalma nöbetlerinin bir
saat içinde 7 den fazla görülmesi yaşamı ciddi şekilde tehdit eder. Bu
durumda doktorunuzun size bir uyku merkezinde inceleme yapılmasını
önerecektir. Apneli (nefesin kesilmesi) hastalarda saatte 30-300 defa
tıkanmalara rastlanılmaktadır. Böylelikle uykuda kan oksijen düzeyi
aşırı oranda düşer. Oksijenin düştüğü bu dönemde kalp kanı daha çok
pompalamak zorundadır. Bir süre sonra kalp ritmi bozulurken, yıllar
içinde yüksek tansiyon ve kalp büyümesi yerleşir. Tıkayıcı tipte
horlama hastalığı olan kişiler uykularının çok az bir kısmında derin
uyku fazına geçebilmektedirler. Derin faz gerçek dinlenme için tek
yoldur. Dinlenmeden geçirilen gecenin gündüzü uykulu, yorgun ve
verimsiz geçecektir. Araba kullanırken yada iş başında uyuklamalar
görülecektir.


HORLAMA TEDAVİ EDİLEBİLİRMİ?


Horlamanın bir çok tipi tedavi edilebilir. Erişkin horlayan kişiler için aşağıda sıralana önerilere uyulmalıdır.


1. İyi bir adele tonusu kazanmak için sportif bir yaşam biçimi seçilmeli.


2. Horlayan kişiler uyku ilaçları, sakinleştirici ve antihistaminik denilen allerji ilaçlarını uykudan önce almamalı.


3. Uykudan 4 saat önce alkol almaktan sakınmalı.


4. Uykudan 3 saat önce ağır yemekten sakınmalı.


5. Aşırı yorgunluktan sakınmalı.


6 .Uykuda sırt üstü yatmak yerine yana yatmak tercih edilmeli. Eski bir
öneri olarak pijama sırtına tenis topu dikmek hala faydalı bir metot
dur. Böylelikle sırt üstü uyumaya engel olunur.


7. Yatağınızın baş tarafı daha yukarıda olacak şekilde tüm yatağınız
yaklaşık olarak 10 cm bir tarafa doğru çeviriniz. Bu amaçla yatağınız
bir tarafı altına bir tuğla yerleştirmek amacınıza uygun olacaktır.


8. Evde horlamayan kişilerin sizden önce uykuya geçmeleri için onlara süre tanıyın.


Her pozisyonda horlayan kişiler “ağır horlayan” olarak isimlendirilir.
Bu kişilerin yukarıdaki önerilerden daha fazla yardıma ihtiyaçları
vardır.


Horlama kişi ve ailesi için zararlı hale geldiğinde uzman doktorunuz
ile görüşmeniz uygun olacaktır. Bu özellikle uyku sırasında nefes
alamama problemi olduğunda (Yüksek sesli horlama nefessiz kalma dönemi
ile kesilmektedir.) Doktorunuza baş vurmanız daha da önem
kazanmaktadır. Horlama hastasının burun, ağız, boğaz ve boynunun
detaylı muayenesi yapılmalıdır. Horlamanın boyutu ve horlayan kişinin
sağlığını belirlemek açısından uyku laboratuarı çalışmaları değerlidir.


Tedavi şüphesiz tanıya dayanır. Bu allerji veya enfeksiyon tedavisi
gibi basit yada bademcik geniz eti veya burun bozukluklarının cerrahi
gerektirir biçimdedir. Horlama - Nefessiz kalma hareketli dokuların
sabitleştirilmesi ve hava yolunun daha genişletilmesini sağlayan
horlama ameliyatlarından başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Buna
uvulopalatofarengoplasti ameliyatı (UPPP) adı verilmektedir. Hasta için
bademcik ameliyatından çok farklı his vermez. Laser ın kullanıldığı
Laser-assisted uvulopalatoplasti (LAUP) lokal anestezi ile yapılabilen
bir başka ameliyattır. Cerrahinin çok riskli veya hasta tarafından
istenilmediği durumlarda boğaza basınçlı hava veren maske takarak
(CPAP) uyuyabilir. Kronik olarak horlayan her çocuk KBB uzmanı
tarafından detaylı olarak muayene edilmelidir. Bademcik ve geniz eti
ameliyatının gerekli olduğu durumlarda cerrahi müdahale çocuk sağlığına
ve gelişimine çok önemli yararlar sağlayacaktır.


Unutmayın: Horlama nefes almanın tehlikeli biçimde kesilmesidir. Horlama komik değildir, umutsuz hiç değildir.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:01 pm


IDRAR INKONTINANSI

İdrar inkontinansının (idrar akışını kontrol edememe durumu) fazla ya
da az aktif bir mesane, fiziksel tıkanma, enfeksiyonlar ya da kafein ve
bazı ilaçların yan etkileri gibi birçok nedeni vardır. Kanser, diyabet,
inme, Parkinson haslalığı ya da multipl skleroz gibi daha ağır
hastalıklar da inkontinansa neden olabilir. Bu durum erkeklerde,
genişleyen prostatın ya da prostata ilişkin diğer sorunların göstergesi
olabilir. Herhangi bir inkontinans sorunu söz konusuysa, daha önemli
bir durumun belirtisi olabileceğinden, en kısa zamanda doktorunuza
başvurun. Doktorunuzun yardımıyla inkontinansın nedenini ve uygun
tedavi seçeneğini bulabilirsiniz.
İdrar inkontinansı yaşlandıkça daha da sık görülen yaygın bir durumdur.
Gerçekten de 65 ve daha ileri yaştaki 10 kişiden en az birinde idrar
inkontinansı görülür.
Birçok kişi bu konuda gereksiz biçimde sessiz kalır. Doktora danışmaya
ve istediği gibi gereken yardımı almaya utanır. Bazı kişiler bu durumun
yaşlanmanın kaçınılmaz sonucu olduğunu ve olası nedenlerinin ve tedavi
seçeneklerinin bulunması yerine sonuçların ele alınacağını düşünür.
Oysa, enfeksiyonu kontrol altına almak için antibiyotik kullanmak ya da
idrar akışını kontrol eden kasları güçlendirecek egzersizleri öğrenmek
gibi basit tedaviler söz konusu olabilir.

İDRAR İNKONTİNANSININ TİPLERİ:
Aynı kişide birden fazla tipte inkontinans bulunabilir.
- Stres inkontinansı: Öksürme, hapşırma, gülme, ağır kaldırma ya da
hızlı hareket etme sonucunda mesanede oluşan basıncın neden olduğu
inkontinans.






- Acil idrar yapma gereksinimi: kişinin idrar yapma gereksiniminin
farkında olması, ancak kontrol edemeyerek acil olarak tuvalete gitmek
zorunda kalması.




- Taşma inkontinansı: mesane tamamen dolu olduğunda (idrarı normal
şekilde yapamama ya da bazı engeller nedeniyle) gerçekleşir ve az
miktarda idrar kaçırılır.

TANI:
İdrar inkontinansına tanı konması kolaydır ve nedene bağlı olarak
çoğunlukla tedavi edilebilir. Hasta ve ailesinin doktora karşı açık ve
dürüst davranması önemlidir. İdrar yapma alışkanlığınıza ve
inkontinansın ne zaman gerçekleştiğine ilişkin kayıt tutmak yardımcı
olabilir. Bu kayıtlar, inkontinansta hangi maddelerin ve durumların rol
oynadığını öğrenmenize yardım edecektir. Inkontinansın hangi sıklıkta
olduğunu, ondan önceki aktivitenizi (ör. hızla ayağa kalkmak, gülmek,
egzersiz yapmak), sızıntı miktarını (çok az ya da bir anda çok fazla)
ve eğer varsa, herhangi bir uyarıcı belirtiyi, sizi gece uyandırıp
uyandırmadığını ya da belirli bir içecek, besin maddesi ya da ilacın
alınmasından sonra görülüp görülmediğini kaydedin.

TEDAVİ:
Etkili tedavinin seçimi, idrar inkontinansının nedeninin tanımlanmasına
bağlıdır. Değerlendirme için en kısa zamanda doktora başvurmak çok
önemlidir.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:02 pm


IDRAR KACIRMAYA KARSI EGZERSIZLER


Bazen istemeden idrar kaçırıyorsanız alt karın duvarınızdaki kaslar,
yaşlandıkça gevşemiş demektir. Her yerde yapabileceğiniz egzersizler
için günde 20 dakika ayırabilirseniz, mesanenizin kontrolünü yeniden
kazana-bilirsiniz.

Mesaneyi kontrol eden kaslar anüs ve vajinayı çevreleyen kaslardır ve
"pubokoksigeal" kasları adını alırlar. 1950 lerde Dr. A.M. Kegel bu
kasları geliştirmek için bir sistemi geliştirdi.

Anüs çevresindeki büzgen kasları dışarı çıkmanızı engelleyecekmiş gibi
kasarak başlayın. Gevşeyin ve tekrar kasın. Bunu 20-30 defa yapın. Bu
hareketleri gün boyu birçok defa tekrarlayın. Pubokokigeal kaslarınızın
gücü arttıkça mesanenizi daha iyi kontrol edebilirsiniz. Bunu yapan
kadınların çoğu fazladan, cinsel olarak daha hevesli bir hale
geldiklerini fark etmişlerdir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:03 pm


IDRAR YOLU ILTIHABI (OZGUL OLMAYAN)


Özgül olmayan idrar yolu iltihabı bazen "klamidya"nın neden olduğu bir
idrar yolu iltihabıdır. Buna Ureaplasma ureliticum" adı verilen bir
bakteri de sebep olabilir. Bulgular 10-20 gün içinde ortaya çıkmazsa da
eğer tedavi edilmezse, leğen boşluğunda iltihabi komplikasyonlara
(fallop tüplerinin, yumurtalıkların, rahmin veya rahim boynunun
iltihaplanması) yol açabilir. Bu nedenle, eşinizde "üretrit ortaya
çıkarsa siz de kontrolden geçmelisiniz. Onun enfeksiyonun sebebi
"Ureaplasma" veya "Klamidya" veya cinsel ilişkiyle bulaşan başka bir
hastalık da olabilir.

Belirtiler

- Batma ve yanma hissiyle birlikte sık idrar yapma;

- Karın altında ağrı;

- Arada sırada ince bir vajinal akıntı.

Teşhis

Doktorunuz gelişmenin nasıl olduğunu dinleyecek, başka ihtimalleri
eleyebilmek için alt karın muayenesi yapacak ve bir idrar kültürüyle
hastalığa neden olan bateriyi tanımlayarak teşhisini koyacaktır.

Bu rahatsızlık erken teşhis edilerek tedaviye başlanırsa, genellikle tehlikeli olmaktan daha çok can sıkıcıdır.

Tedavi

Belirsiz idrar yolu iltihabı için standart tedavi antibiyotiklerdir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:05 pm


IHTIYOZ


İhtiyoz a balık pulu hastalığı da denir. Bunun nedeni karakteristik
döküntüsünün görünümüdür. Kalıtım yoluyla geçen cilt hastalıkları
içinde en sık görülenidir.

Belirtiler : Küçük çocuklarda kuru, pullu cilt.

Bu hastalık genellikle 1 ile 4 yaşları arasında ilk defa ortaya çıkar.
Bazen yetişkinlik yıllarında tamamen kaybolup daha ilerde yeniden
belirir. En fazla belirgin olan döküntü yerleri dirsekler, dizler ve
ellerdir. Genellikle, kışın daha kötü olur. İhtiyoz, atopik dermatitle
bağlantılı olabilir.

Tedavi

Etkilenen yörelere vazelin sürün ve gece naylonla sarın. Günde iki kere
kullanmak kaydıyla laktik asit losyonu ve gece kremi sürmek faydalı
olabilir

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:06 pm


ILAC DOKÜNTULERI


Herhangi bir ilaç kullanırken, bir döküntü meydana gelirse döküntünün nedeni olarak o ilaçtan şüphe edilmelidir.

Belirtiler

- Kızarıklık, döküntü, kabarcıklar ve cilt içinde kanamalar dahil, cilt değişikleri

- Kaşıntı

- Herhangi bir reçetesiz ilaca veya reçeteli ilaca allerjik reaksiyon gösterilebilir.

İlaç reaksiyonları basit bir kaşıntı veya döküntüden çok fazla şeyler
de yapabilir: ateş, nöbetler, bulantı, kusma veya ishal, nabız
bozuklukları, nefes alma zorluğu, astım veya idrar azalması bunlardan
bazılarıdır. Bunlara ek olarak laboratuar tahlilleri hemoglobin
değerinde veya akyuvar sayısında bir değişim gösterebilir. Böylece, bir
ilaç reaksiyonunun belirtileri son derece çeşitlidir.

Cilt döküntüleri çeşitli biçimlerde olur. Bu döküntünün nedenini
belirlemeyi zorlaştırır. İlaç döküntüleri genellikle ilk dozun
alınmasından az sonra başlar. Bu zaman ilişkisi daha başka problemlerin
çıkma ihtimaline karşı bir uyarıcı olabilir.

Birçok ilaç reaksiyonunun ilk ve en erken belirtisi ateştir.
Döküntüler, ilaç reaksiyonu olayının genellikle başlangıç safhalarında
görülerek böyle bir reaksiyonun başladığına dair uyarı görevi yapar.

Tedavi

Eğer döküntünüz ilaca bağlıysa, ilacı bırakınca belirtiler genellikle
kesilecektir. Fakat, ilaç reçeteliyse, kesmeden doktorunuza danışın.

Eğer döküntünüz kaşıntılıysa yulaf unu banyoları veya nemli pansumanlar
rahatlatabilir. Lokal hidrokortizon kremi de faydalı olabilir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:06 pm

IMPETIGO


impetigo adli iltihapli deri hastaligi, vucudun baSlica yuz, el ve diz
gibi açikta kalan kisimlarini etkileyen, bakterili bir enfeksiyondur.
içinden cerahat akmasi da mumkun, kalin kabuklarla kapli yaralar
Seklinde görulur.|Bu hastalik çok bulaSicidir. ozellikle çocuklar
arasinda yaygindir.|Tedavi:|Tedavi için bir doktora gitmeniz gerekir.
Doktorunuz antibiyotik ve/veya krem yazacaktir. Belirtiler tedaviye
baSladiktan sonra 5 gun içinde geçmelidir.|onlemler:|impetigonun
yayilmasini önlemek için tirnaklar temiz ve kisa tutulmalidir. Evde
herkesin kendine ait havlusu, mendili ve bardagi olmali ve herkes her
gun banyo yapmalidir.|Okuldan Alikoyma:|impetigo geçiren çocuklar,
yaralar tedavi edildigi ve temiz bir sargiyla örtuldugu surece okula
gidebilirler. Yaralar sarilmamiSsa ve vucudun baS, el veya bacak gibi
açikta kalan kisimlarinda ise çocuk, bunlar iyileSene kadar okula
gidemez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:07 pm

INME


İnme, beynin bir bölgesinde, kan akışının engellenmesi ya da beyindeki
damarlardan kanın dışarı sızmasıyla ortaya çıkan bir hasardır. "İnme"
terimi, olayın ani başladığını vurgular.
Bazen bir baş ağrısı, sadece baş ağrısı değildir ya da baş dönmesi ile
kollarınızda ve bacaklarınızda hissettiğiniz güçsüzlük sadece ne kadar
çok çalıştığınızın bir işareti olmayabilir.
Dengeli beslenmek için gıdaya gereksinim duymanız gibi, beyninizin de
(vücudun diğer bölümleri gibi) normal işlevini görebilmesi için
oksijenleşmiş kanla beslenmesi gerekir. Yeterli miktarda oksijenleşmiş
kan ulaşamadığında beyin hücreleri hasar görür ya da ölür.
Kalpten beyne ve kafaya kan taşıyan damarlarda (karotis) daralma ya da
tıkanma, beyne ulaşan kan miktarını azaltır. Daralma ve tıkanmaya
ateroskleroz (arter duvarlarının kalınlaşması) gibi birkaç hastalık yol
açar. Karotis daralması (stenoz) için ilaç ve cerrahi tedavi mevcuttur.
Tam tıkanma durumunda (karotis oklüzyonu) tedavi seçeneği çok azdır.
Her iki durum da inme (yeterli kan ulaşmaması nedeniyle beyin dokusunda
hasar) ya da geçici iskemik atak (birkaç haftada geçen inme benzeri
semptomlar) riskini artırır.
İnme, erişkinlerdeki işlevsel yetersizliğin birinci nedenidir.
Özellikle, kan basıncınız yüksekse ya da sigara içiyorsanız, kendinizde
ya da bir yakınınızda inme riski olup olmadığını doktorunuza sorun.

Karotis Nedir?
Kalpten kafaya ve beyne kan ulaştıran ve boynun her iki tarafından geçen büyük kan damarlarıdır.

Stenoz Ve Karotis Oklüzyonu:
Arterlerin, kısmen tıkanmaya yol açacak biçimde daralmasına stenoz
denir. Bir yağ plağı ya da kan pıhtısı kanın geçişini engelleyerek
darlma ya da tıkanmaya neden olur. Karotis oklüzyonu, karotisin beyne
kan akışını azaltacak biçimde tamamen tıkanmasıdır.

Stenozun Saptanması:
Doktorunuz boyundaki karotiste uğultu (arterde anormal kan akışı sesi)
olup olmadığını steteskopla saptayabilir. Karotis uğultusu karotis
hastalığının göstergesidir. Doktorunuz ultrason taraması ya da
anjiyografi ile karotiste kısmi tıkanma olduğunu doğrulayabilir.

İnme Ya Da Geçici İskemik Atak Semptomları:
Aşağıdaki semptomlardan biri görüldüğünde hemen acil servise ulaşmak için ambülans çağırın ya da doktorunuzu arayın.
- Ani görme, konuşma ve denge bozukluğu
- Ani ortaya çıkan uyuklama ve şiddetli baş ağrısı
- Ani zihinsel bozukluk ve bellek kaybı
- Bir gözde ani geçici körlük ya da başka görme kusurları
- Kolda ya da bacakta ya da tüm vücutta uyuşma, güçsüzlük ya da felç
- Ani konuşma ya da yutma güçlüğü
- Koma ya da nöbetler


İnme Nasıl Önlenir?
- Kan basıncınızı sık kontrol ettirin. Sürekli olarak yüksekse
(>140/90 mmHg) kontrol altına almak için doktorunuzun önerilerini
uygulayın.
- Atriyal fibrilasyonunuz ya da diyabetiniz varsa ya da kolesterolünüz yüksekse, doktorunuzun önerdiği tedaviyi uygulayın.
- Sigara içiyorsanız, bu alışkanlığınızdan vazgeçin.
- Alkol alıyorsanız, ılımlı miktarda kullanın.
- Düzenli egzersiz yapmayı günlük etkinliklerinizin önemli bir parçası haline getirin.

İnmeyle İlişkili Risk Faktörleri:
Aşağıdaki durumlardan herhangi biri varsa, inme gibi ciddi tıbbi
sorunlara yol açmaması için doktorunuzla görüşerek tedavi uygulayın:
- Yüksek kan basıncı (hipertansiyon) inmenin en önemli nedenidir.
- · Arter kanallarının daralması (ateroskleroz), özellikle beyne kan taşıyan arterlerde kısmi tıkanma (karotis stenozu)
- · Kalp atışında düzensizlik (atriyal fibrilasyon) gibi kalp
hastalıkları, yüksek kolesterol (kandaki yağların yüksek düzeyde
olması) ya da kalp krizi (miyokard enfarktüsü)
- · Sigara içme, aşırı alkol kullanımı, fiziksel etkinlik eksikliği ile
sebze ve meyve açısından yetersiz beslenme gibi yaşam tarzıyla ilgili
etmenler
- · Diyabetin neden olduğu komplikasyonlar inme riskini artırabilir.
- · İnmeyle ilişkili uyarı niteliğindeki kısa süreli belirtiler (geçici iskemik atak)


Aşağıdaki Durumlarda Hemen Yardım İsteyin :
Kendinizde ya da tanıdığınız birinde inmeden kuşkulanıyorsanız, hemen
tıbbi yardım isteyin ve ambulans çağırın. İnmeye yönelik bazı tedaviler
sadece kısa zamanda tanı konulup uygulanırsa yararlı olduğundan, hemen
tıbbi yardım sağlanması önemlidir. İnmeyle ilgili uyarılar şunlardır:
- Özellikle vücudun tek yanında olmak üzere yüz, kol ya da bacakta uyuşma ya da güçsüzlük
- Ani konfüzyon (zihin karışıklığı), konuşma ve anlama zorluğu
- Bir ya da iki gözde ani görme sorunu
- Ani yürüme zorluğu, baş dönmesi, denge ya da koordinasyon kaybı
- Ani ve nedeni bilinmeyen şiddetli baş ağrısı

Yapılması Gerekenler:
Uyarıcı belirtiler ortaya çıktığında, hastaneye götürülmek üzere bir ambulans servisinin telefonunu arayın.

Tedavi
Karotis endarterektomisi, karotisteki tıkanmayı ortadan kaldıran
cerrahi bir işlemdir. İnme ya da geçici iskemik atak semptomları olan
ya da olmayan, bir ya da iki taraftaki karotiste %60 tan fazla tıkanma
görülen hastalarda ameliyat önerilebilir. Ameliyat, tam tıkanma
durumunda ya da akut inmesi iyileşmekte olanlarda tavsiye edilmeyebilir.
tPA gibi pıhtı eritici bir ilaç, inmede acil tedavi olarak etkili
olabilir. Bu ilacın etkili olması ve iyileşme şansını artırabilmesi
için, inme belirtilerinin başlangıcını izleyen ilk 3 saat içinde
uygulanması gerekir.
İnme vakalarının yaklaşık %80 i iskemiktir (beyin arterlerinde kan
pıhtılarının oluşmasına bağlı), geri kalanları ise hemorajiktir (kan
damarının yırtılmasına bağlı beyin kanaması). ABD de inme, ölüm
nedenleri arasında, kalp hastalığı ve kanserden sonra üçüncü sırada yer
almaktadır ve bu ülkedeki erişkinlerde önde gelen sakatlık nedenidir.
Her yıl inme geçiren Amerikalılar ın üçte birinin, bu hastalık
nedeniyle öldüğü tahmin edilmektedir.
İnme geçiren bir hastanın, hemen tanı konarak hastaneye
yetiştirilebilmesi için, sadece risk taşıyanların değil herkesin,
inmenin uyarıcı belirtileri konusunda eğitilmesi gereklidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:08 pm


INTUSSUSEPSIYON


İntussusepsiyon, barsağın, genellikle ince barsağın bir kısmının,
barsağın başka bir kısmının içine girdiği bir durumdur. 3 aylık il~ 6
yaşındaki çocuklardaki barsak tıkanmasının en yaygın nedeni budur.

Belirtiler

- Ani, şiddetli karın ağrısı;

- Kuvvetsizlik ve uyuşukluk;

- Sık sık safra çıkararak kusma;

- Kuşüzümü jelatinine benzer kanlı dışkı;

- Yüzeysel nefes alma;

- Şok.

Nedeni bilinmemektedir, ama bazı vakalarda, intussussepsiyon ile bazı virüs enfeksiyonları arasında bir bağlantı vardır.

Tipik olarak, intussusepsiyon daha önce iyi olan bir çocukta aniden
patlak verir. Çocuk birden bire sık aralıklarla ortaya çıkan şiddetli
bir karın ağrısı duyar. Başlangıçta çocuk ağrılar arasında normal
olarak oynamaya devam edebilir, ama bir süre sonra kuvvetsizleşir ve
uyuşuklaşır.

Teşhis

Çocuğunuzda bu belirtiler varsa, doktoru aramakta gecikmeyin.
Belirtiler ve fiziksel bulgular, teşhiste bulunmak için yeterli
olabilir. Ancak genellikle karın röntgeni ya da baryum röntgeni gibi
başka testlere de gerek duyulabilir.

Tedavi edilmeden bırakılırsa, çok tehlikeli olabilir. Ancak, tedavi ilk
belirtilerin ortaya çıkmasından sonra 24 saat içinde başlarsa
çocukların çoğu iyileşmektedir.

Tedavi

Teşhis için kullanılan baryumlu lavman, birbirinin içine girmiş barsağı
normal yerine itmek için yeterli olabilir. Ancak bu tedavi"den sonra
tekrarlama oranı yüzde 10 kadar yüksektir. Birçok durumda, ameliyat
gereklidir; ameliyattan sonra genellikle tekrarlama olmaz.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:08 pm


IRIS ILTIHABI (IRITIS)


Sıklıkla genç erişkinlerde görülür ve vakaların çoğunda neden
frengidir. Kornea yaraları, şeker hasta1ığı, romatizma, diş apseleri ve
burun iltihapları da iritis nedenleri olabilir.

Belirtileri:

Gözde şiddetli ağrı duyulur. Göz aşırı sulanır ve kızarır. Hasta,
parlak ışığa bakamaz. Korneanın rengi bulanıklaşır ve gözbebeğinin
ışığa karşı refleksleri düzensizleşir.

Seyri:

Gözbebeğinin refleksleri zamanla tamamen kaybolur ve görme iyice bulanıklaşır. Böyle bir kriz birkaç hafta sürebilir.

Tedavi:

Nedene yöneliktir. Dinlenme, camları koyu renkli gözlük kullanılması,
fazla okumaktan kaçınılması salık verilir. Ayrıca, göze ılık pansuman
yapılır ve ağrı giderici ilaçlar verilir. Atropinli damlalar ya da
merhemler kullanılır.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:09 pm


IRRITABL (HASSAS) MESANE


Sık sık aniden gelen ve bazen tuvalete yetişemeyecek kadar sıkıştıran,
idrara çıkma ihtiyacı hissediliyorsa, nedeni mesane hassasiyeti
irritabl mesane; zaman zaman kasılmaları kontrol edilemeyen mesane
olabilir. Bazen durumun sorumlusu bir enfeksiyondur. Ama genellikle
mesane kronik olarak iltihaplanmış gibi bir görünüm yerse de neden
belirsizdir. Bu rahatsızlık bezdirici olsa da tehlikeli değildir.
Mesane iltihabından farklı olarak düşünülmelidir.

Belirtiler

- Ani ve bazen kontrol edilemeyen idrara çıkma ihtiyacı;

- Geceleri sık sık idrara çıkma ihtiyacı.

Teşhis

Doktor laboratuvarda incelemek üzere idrar örneği alır. İdrar yaparken
özel bir röntgen filmi alınabilir (Bir boşaltma sistogramı). Ucu ışıklı
ince bir boruyu uretra yoluyla mesaneye sokarak sistoskopi yapmak da
bir başka olasılıktır.

ilaç Tedavisi

Enfeksiyonları tedavi etmek için antibiyotikler kullanılır. İmipramin
veya kalsiyum kanal blokerleri mesanenin kasılmasını sağlayan kasları
gevşetip rahatlatabilir. Başka ilaçlar da kasılmaları kontrol eden
sinirlerin aktivitesini yavaşlatabilir.

Mesane hassasiyeti (irritabl mesane) enfeksiyona bağlı değilse,
çoğunlukla mesane kaslarının egzersizi ve güçlendirilmesiyle
çözümlenebilir. İdrar yaparken, idrarı mümkün olduğu kadar uzun bir
süre tutmaya çalışmak buna bir örnektir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:10 pm


ISHALLER

İshal, dışkılama sayısında artışla beraber, dışkının şekilsiz bir hal
alması olarak tariflenir. Normalde dışkı kuru ve şekilli iken, ishal
durumunda içerdiği su miktarı artarak şekilsiz olur. İshal nedeniyle
bağırsak hareketleri artar, normal süreden daha kısa aralıklarla
dışkılama ortaya çıkar. Örneğin günde bir kez katı, şekilli dışkılaması
olan bir kişi, günde 3-4 kez veya çok daha fazla dışkılıyorsa veya
dışkı cıvıklaşmış, su gibiyse ya da sümüksü olmuşsa ishalden
bahsedebiliriz.

İSHAL NEDENLERİ NELERDİR ?

İshale neden olan pek çok durum mevcuttur. İshal nedenlerinin başında
mikrobik ishaller gelmektedir ki, yaz ishalleri de bu gruptandır.
Mikroplar dışında başta antibiyotikler olmak üzere çeşitli ilaçlar,
çeşitli mide-bağırsak hastalıkları, bazı hormonal hastalıklar, bağırsak
veya bağırsak komşuluğunda ortaya çıkan tümöral durumlar, aşırı ve ani
ısı değişimleri de ishale neden olabilir. Heyecanlanma, üzüntü, korku,
stres gibi durumlar da ishale neden olabilir.

YAZ İSHALLERİNİN NEDENLERİ NELERDİR ?

Yaz ishaline neden olan mikroplar, bakteriler ile protozoon denilen gözle görülmeyen parazitlerdir.

YAZ İSHALLERİ NASIL ORTAYA ÇIKAR ?

Doğadaki sıcaklık artışıyla tüm canlıların su ihtiyaçları da buna
paralel olarak artar. Dolayısıyla insanlar, yaz aylarında daha fazla su
tüketir. Böylece, bu tüketimin beklenmeyen bir sonucu olan yaz
ishalleri, çoğunlukla mikroplu suların içilmesi veya bu sularla
yıkanmış meyva ve sebzelerin yenilmesiyle ortaya çıkar. Bazen insanlar
ishal olup bu mikropları dışkıları ile çevreye yayabilir. Dışkıyla
bulaşmış ellerin ağıza götürülmesi sonucu da ishal olabilir. Her zaman
kullanılan suların sağlıklı olup olmadığını bilmek mümkün olmaz.
Doğada, özellikle insan ve hayvan dışkılarıyla kirlenmiş sularda
yaşayan, ishal nedeni olabilecek çeşitli mikroplar bulunmaktadır.
Bunlar özellikle durgun sularda, kanalizasyonun karıştığı sularda, iyi
ilaçlanmamış içme ve kullanma sularında, özellikle yaz aylarında uzun
süre canlı kalarak çoğalır. Bu suların içilmesi veya böyle sularla
bulaşık, sıcak ortamda beklemiş gıdaların, örneğin çiğ sebzelerle
hazırlanmış salataların ve meyvaların tüketilmesi sonucu ishal yapan
mikroplar, ağız yoluyla alınarak insanların bağırsaklarına ulaşır.
Bunların bir kısmı bağırsak duvarında iltihap oluşturarak hem bağırsak
hareketlerini artırır, hem de barsağa su ve iltihabi hücrelerin
geçişine neden olur; bir kısmı da bağırsakta iltihap yapmadan,
salgıladıkları toksin denilen zehirli maddelerin etkisiyle su ve tuz
geçişini artırmak suretiyle ishale neden olur.

YAZ İSHALLERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR ?

En önemli belirti, dışkılama sayısının artması ve dışkı vasfının
değişmesidir. Dışkı, cıvık, patates püresi görünümünde olabileceği
gibi, sümüksü ve iltihaplı veya su gibi olabilir. Dışkı miktarı ve su
içeriği, ince bağırsaklarda hastalık yapan parazit ve bakterilerin
ishallerinde fazladır, kalın bağırsakta hastalık yapanlarınkinde ise
azdır; ayrıca bunlarda dışkılama sayısı diğerlerine oranla daha
fazladır. Su gibi tariflenen ishallerin çoğunluğu paraziter nedenlidir.
En sık giardia denilen protozoon neden olur. Bu tip ishallerin en
ciddisi ve hayatı tehtid edeni ise dışkının pirinç suyu görüntüsü
olarak tariflendiği, kolera bakterisinin yaptığı ishaldir. İltihaplı
dışkılamaya neden olan bakterilere ise tifo ve tifo benzeri
hastalıklara neden olan salmonella bakterilerini örnek verebiliriz.
Kalın bağırsakta ishale neden olan bakterilerin bir kısmı ve bazı
parazitler dışkının iltihaplı, sümüksü görünmesine, aynı zamanda
bağırsak duvarını da zedeleyerek damarların kanamasına neden oldukları
için, kanlı olmasına da neden olurlar. Dışkının böyle kanlı ve
iltihaplı olması dizanteri olarak adlandırılır. Nedenlerinden birisi
şigella denilen bakteri, bir diğeri amip denilen protozoondur. İshalle
birlikte bulunan diğer belirtiler karın ağrısı, karında buruntu hissi,
bazen bulantı, iltihabi durumlarda bunlara ilaveten ateş olarak
karşımıza çıkar. Dışkılamadan sonra tam rahatlayamama da bir diğer
belirti olabilir. Örneğin kalın bağırsak ishallerinde ağrı ve
rahatlayamama sıktır. Aşırı su ve tuz kaybına bağlı olarak kalp damar
sistemine, böbreklere, sinir sistemine ait kalp ritm bozuklukları,
böbrek yetmezliği, şuur bozuklukları gibi belirtiler de olabilir. Dilin
kuruması, cildin parlaklık, nem ve yumuşaklığını kaybetmesi, gözlerin
göz çukuruna çökmesi gibi belirtiler, su kaybının işaretleridir.

İSHAL OLUNCA NE YAPMALIYIZ ?

İlk tedbir olarak kaybedilen su ve tuzu geri koymak için pratik olarak
hazırlayacağımız şu solusyonu içebiliriz: Bir litre kaynatılmış
soğutulmuş suya 1 çorba kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı sofra tuzu ve 1
çay kaşığı karbonat konularak karıştırılır, içilebildiği kadar sık
aralıklarla içilir. Ancak mikrobik ishallerin hemen hepsi 24 saatten
fazla devam eder ve hemen hepsi ilaç tedavisi almadan düzelmez. Bu
nedenle, 24 saatten fazla süren ishallerde en yakın sağlık merkezine
başvurularak muayene ve tetkik olunması gerekir. Çünkü farkında olmadan
dışkımız yoluyla çevreye mikrop bulaştırabilir, ayrıca ishalin
tedavisiz kalarak daha ciddi sağlık problemlerine yol açmasına neden
olabiliriz.

SAĞLIK KURULUŞUNDA NELER YAPILACAKTIR ?

Sağlık kuruluşunda, şüphelenilen gıdaların ve suyun olup olmadığı ve ne
zaman tüketildiği, ishalin ne zaman başladığı, karın ağrısı, ateş,
dışkıda iltihap ve/veya kan olup olmadığı, yakınımızda başka hasta
insanların olup olmadığı sorulacak; muayenenin ardından dışkı tahlili
ve kültürü, kan sayımı ve gerekirse diğer kan tetkikleri istenecektir.
Tüm verilere göre hekim tedaviye karar verecektir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR ?

Sıvı ve tuz kaybının az olduğu, ishalin hastanın komforunu çok
bozmadığı durumlarda, hastaneye yatırılmadan genellikle sadece uygun
bir diyetle hasta ayaktan tedavi edilir. Aşırı su ve tuz kaybı, ağır
dizanteri halleri, kolera şüphesi olan durumlarda hasta mutlaka
hastaneye yatırılarak öncelikle kaybedilen su ve tuzun yerine konması
amacıyla serum verilir, daha sonra uygun ilaçlara başlanır. İshal
diyeti nasıldır? İshali olan kimselerin düzelene kadar posasız ve
yağsız gıdalar alması gerekir. Yani sebze ve meyvalar, kuru yemiş,
çikolata, kızartmalar gibi gıdalar alınmamalıdır. Yağsız makarna,
pirinç pilavı, haşlanmış patates-patates püresi, haşlanmış yağsız et ve
tavuk, yağsız ızgara köfte yenebilir. Ayrıca bol miktarda içeçek
alınmalıdır.

İYİLEŞME ŞANSI NEDİR ?

Uygun tedaviyle yaz ishallerinin tedavisi oldukça yüz güldürücüdür;
hemen hepsinde iyileşme tamdır. Ancak mikroplu ortamla temas devam
ediyorsa, gerekli tedbirler alınmadıysa ishalin tekrarlama şansı her
zaman vardır.

YAZ İSHALLERİ NASIL ÖNLENEBİLİR ?

Bu ishallerin önlenmesinin en önemli yolu, menşei bilinmeyen suların
tüketilmemesi ve kişisel temizliğe dikkat edilmesi, özellikle ellerin
her yemekten önce ve sonra yıkanmasıdır. Kullanılan ve içilen suların
klorlanması pekçok mikrobun yaşamasını önler. Şüpheli suların, şüpheli
olmasa bile salgın olduğu bilinen yerlerdeki suların kaynatılarak
kullanılması gereklidir.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:11 pm

ISITME KAYBI (IS SARTLARI NEDENLI)


90 desibel (db) gürültünün (Sesin) uzun zaman etkisinde kalan bir insan
kulağı zarar görür. Yüksek ses dalgalarının oluşturduğu güçlü vibrasyon
iç kulaktaki kohleayı saran tüy hücrelerini zedeler. Bu tür bir
tahribat, duyma sinirine (hissine) bağlı olarak işitme kaybına neden
olur, çünkü iç kulağın çalışmasını etkiler. Bu tür işitme kaybı
ekseriyetle düzeltilemez. Normal konuşmanın gürültü seviyesi aşağı
yukarı 60 dbdir. 4 metre uzaklıktaki bir dizel kamyonun gürültüsü ise
90 db. , 30 metre uzaklıktaki bir jet motorunun gürültüsü ise 130 db
dir. Onun için bazı işlerin sağırlık riski olması sürpriz değildir.

Belirtiler : Gitgide artan işitme kaybı

Büyük inşaatlarda işitme kaybının sık rastlanır bir nedenidir. Hava
alanları yer işçileri kulaklarını korumak için gerekli önlemleri
almazlarsa, işitme kaybı riski yüksek gruba girerler. Çiftlik traktörü
operatörleri de bu gruptadır. Rak müziği çalanlar da bu müziği çok
yüksek sesle dinleyenler de riskli gruba girer.

Teşhis

Eğer işitmenizde bir azalma olduğunu fark ederseniz, bir kulak burun
boğaz uzmanına başvurun. Doktorunuz kulağınızı muayene ettikten sonra,
işitme kaybının tipini belirlemek için testler yapacak olan bir
odyologa (işitme uzmanı) gönderebilir.

Tedavi

Eğer işitme kaybınız işyeri koşullarından kaynaklanıyorsa, işitme
kaybının daha da artmaması için çalışırken uygun bir koruyucu malzeme
kullanın.

Eğer işitme kaybı diğer insanlarla iletişim kurmanızda sorunlar yaratıyorsa, doktorunuz işitme aleti kullanmanızı önerebilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:11 pm


ISITME KAYBI (YASLANMAYA BAGLI)


65 yaşın üstündeki kimselerde duyma bozukluğu yaygındır. Aşağı yukarı
bu yaş grubundakilerin üçte birinde fark edilebilir işitme kaybı
vardır. Bazılarında hafif azalma olur, fakat diğerleri zor duyar.
İşitme kaybı çok olunca buna presbiakusi denir. (Latince presbi yaşlı,
akusi de işitme demektir). Genel olarak 40 ila 50 yaşları arasında
başlar ve gitgide kötüleşir. Her iki kulağın işitmesi de etkilenir.
Özellikle yüksek (ince) frekanslı sesleri algılamaz zorlaşır.
Erkeklerde kadınlardan daha çok görülür ve onlar daha kötü etkilenir.

Belirtiler

- Yavaş ilerleyen işitme kaybı.

- Kulak çınlaması.

Presbiakusi kohleada veya ona bağlı sinirlerde meydana gelen
değişikliklerden kaynaklanır. Iç kulaktaki salyangoz şeklindeki bu
bölüm minik tüylerle doludur. Bu tüyler titreşimleri elektriğe ait
işaretlere dönüştürür. Bu işaretler beyine gönderilir ve orada ses
olarak yorumlanırlar. Bu tüyler zedelendiğinde veya kohleada başka
değişiklikler olduğunda işaret-ler gerektiği biçimde iletilemezler ve
neticede işitme kaybı olur.

Bu tür işitme kaybına iç kulak duyusuna bağlı işitme kaybı denir ve iç
kulaktaki bir zedelenmeden kaynaklanır. Yaşlanmanın getirdiği işitme
kaybı kalıcıdır iyileşmez.

Teşhis

Eğer siz kendiniz veya aileden biri sizin daha az işittiğinizi fark
ederse, doktora gidin, İşitme kaybı iç kulak duyusuna mı bağlı yoksa
iletişim mekanizmasından mı kaynaklanıyor, bunu belirlemek için bir
dizi test yapılacaktır. Ekseriyetle etkilenen kimseler bu problemin
varlığını inkar ederler. Bazen de rahatsız edici kulak çınlaması
insanları doktora gitmeye iter. Presbiakusili (yaşlılığa bağlı
sağırlığı olan) bir çok kimse için kadınlar ve çocuklarla konuşmak daha
zordur, çünkü onların sesi daha yüksek frekanslıdır. Erkeklerde
konuşmak sesleri daha alçak frekanslı olduğu için daha kolaydır. Ayrıca
grup içinde karşılıklı konuşmak da zor olabilir. İki kişi karşılıklı
görüşmek daha kolaydır. Şiddetli işitme kaybı sağlığınızı tehlikeye
atmaz, fakat yalnızlığa ve sosyal olaylardan uzaklaşmaya neden olabilir.

Tedavi

Presbiakusi, ameliyatla ya da ilaçla tedavi edilemez. Tek tedavi
yöntemi işitme aletleridir. Doktorunuz sizi, bir dizi test yaparak
uygun işitme aletini verecek olan bir odyoloğa gönderebilir.

Ayrıca size yardımcı olabilecek bir dizi teknik de öğrenebilirsiniz.
Bunlar arasında; dudak okumak, konuşanın yüzüne bakmak, arka plandaki
sesi azaltmak (Örneğin,televizyonu kapatma ya da dışardan gelen
gürültüyü azaltmak için pencereyi kapamak) ve insanların ne söylediğini
anlamaya yardımcı olmak için, jest ve yüz ifadeleri gibi ipuçlarını
kullanmak bulunmaktadır.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:14 pm

ISKELET BOZUKLUKLARI (DOGUMSAL)


"Konjenital kalça çıkığı", kalça ekleminin bir kısmının ya da tüm
kısımlarının anormal bir gelişim göstermesinin sonucudur. Problem,
doğum sırasındaki ilk muayenede ya da daha sonra tespit
edilebilmektedir. Konjenital kalça çıkıklı olarak doğan bebeğe, kalça
kemiğinin (femur) baş kısmını kalça yuvası (asetabulum) içine
yerleştirilmesi için bağ ya da cebire benzeri bir aygıt takılır. Bu
tedavi genellikle 6 ile 8 hafta içinde başarılı olmaktadır. Yeni doğan
bebeklerin ilk dönemlerinde teşhis edilen kalça çıkığı vakalarının çoğu
bu yolla gerektiği gibi tedavi edilebilmektedir.

"Cücelik" (displazi), çoğunluğu kol ve bacaklarla gövde boylarının
oransızlığını içeren çok çeşitli iskelet anomalisi durumlarını anlatır.
Genellikle çocuğun kol ve bacakları başlangıçta kısadır, çocuk
büyüdükçe gövde de oransız bir biçimde kısa kalır.

Çoğu displazi vakaları doğumdan hemen sonraki dönem içinde teşhis
edilememektedir. Bu çocuklarda işitme bozukluğu, böbrek sorunları ve
bağışıklık noksanlığı gibi başka konjenital problemler de bulunabilir.
Gerçek iskelet kusurlarının giderilmesi mümkün değildir, ancak yan
sorunların birçoğu tedavi edilebilir.

Tedavi, çocuğun hareket yetenek (mobilite) ve işlevini maksimuma
çıkarmaya ve kol ve bacaklarla omurganın deformitelerini düzeltemeye
yönelik bir ortopedik teknikler kombinasyonu içerir.

Moral desteği ve danışma hizmetleri de genellikle yararlı olmaktadır.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:15 pm


KABIZLIK (YETISKINLERDE)

Birçok faktör barsak hareketlerini etkilemektedir: bunların başlıcaları
diyet, ilaçlar, fiziksel aktivite durumu, stres ve sıkıntıdır. Çok
yaygın bir durumdur ve kadınlarda daha sık gibidir. Hayatınızda
yapacağınız basit bir kaç düzenleme ile bu rahatsızlıktan kolayca
kurtulabilirsiniz.

Daha çok su için. Yetersiz sıvı alımı, dışkının sertleşmesinin en sık
nedenlerinden birisidir ve dışkının barsaklarda ilerlemesini
zorlaştırır.

Daha çok lifli besin tüketin. Parçalanmayan lifli besinlerin
diyetinizde az olması da kabızlığın önemli bir nedenidir. Normal
diyetten, daha çok bitkisel kaynaklı besinlere doğru kayan kişilerin
barsak hareketlerinde de önemli değişiklikler meydana gelir.

Daha çok egzersiz yapın, daha hareketli olun. Az hareket edenlerin barsak tonusunda da azalma meydana gelir.

Kafeinli içecekleri bağımlılık derecesinde kullanmayın. Kahve ve diğer
kafein içeren içecekler, barsak hareketleirni son derece güçlü bir
şekilde uyararak dışkı çıkışını kolaylaştırırlar. Bunun nedeni de
kafeinin barsak hareketlerini düzenleyen sinirleri uyarmasıdır. Ancak
sürekli ve fazla miktarlarda alındığında barsakların normal hareketi
bozulur ve etkinliği azalır. Düzenli bir kahve içicisi değilseniz, bir
bardak kahve içmek kabızlığı kısa sürede düzeltir.

Tütün kullanmayın. Nikotinin barsaklar üzerine etkisi tıpkı kafein
gibidir. Diğer bazı maddelerin de bağımlılık derecesinde kullanılması
(kokain, amfetamin, efedrin,fenilpropilamin gibi) kronik (sürekli)
kabızlığa neden olabilir.

Kabızlık yapan ilaçardan uzak durun. En yaygın oalrk kullanılanları opiatlar ve atropin, skopolamindir.

Barsakları irrite edici laksatiflerden uzak durun. Bu tür ilaçlar
genelde kısa sürede ishal yapması için kullanılırlar, ancak barsaklar
kısa sürede bunlara bağımlı hale gelebilir. Bu durum kişide kısa sürede
tekrar kabızlık meydana gelmesine neden olur. Bu tür ilaçlar arasında
en sık kullanılan madde fenolftaleindir. Bu amaçla en sık kullanılan
bitkilerden birisi de sinameki bitkisidir. Bazı insanlar bitkilerden
elde edilen ürünlerin kesinlikle zararsız olduğunu düşünürler, ancak
hamilelikte bile kullanılan sinameki bitkisinin de aşırı miktarda ve
çok uzun süre kullanımı sonucunda çeşitli problemlerle karşılaşıldığı
görülmüştür.

Mineral yağ içeren laksatiflerden uzak durun. Bunlar yağda çözünen vitaminlerin emilimini engelleyerek zarar verirler.

Magnezyum sitrat ve magnezi sütü gibi tuz türündeki laksatiflerden uzak
durun. Bunlar çok miktarda sıvıyı barsaklara çekerek etkilerini
gösterirler. Diğer irrite edici laksatiflere göre daha az zararlı
olmalarına rağmen, sıklıkla kullanılmaları gerektiğinden zararlıdırlar.

Lavman tipi ilaçlardan uzak durun. Bunlar ancak gerektiğinde ve bir
defalık kullanılmalıdır, hiç bir zaman normal barsak hareketlei
oluşturmazlar.

Dışkınız çok sert ve ıkınma büyük bir sıkıntı haline geldi ise,
yukarıdaki ilaçların yerine yumuşatıcı (purgatif) ilaçlar kullanın.
Ancak bunların kısmen irrit eedici olduğunu unutmayın.

Kabızlık sizde sürekli bir problemse ve çok fazla ilaç kullandıysanız,
artık başka yöntemler deneme zamanınız gelmiş demektir: stresten uzak
durun, solunum egzersizleri, yoga gibi yöntemleri deneyin. Bunların
faydalı olduğu gösterilmiştir. Özellikle sürekli kabızlığı olan ve
bunun yanıda el ve ayakları sürekli soğuk olan ve üşüyen bayanlarda
otonom (autonomic) sinir sisteminde bozukluk olabilir.

Her gün dışkılamanız gerekmez deseler de siz itibar etmeyin. Her gün en
az bir kez rahat bir şekilde dışkı çıkarabilmeniz sağlıklı olduğunuzun
bir göstergesidir. Diyetiniz sağlıklı, su tüketiminiz yeterli,
egzersizleriniz uygun düzeyde ise vücudunuz için gerekli olmayan ve
büyük olasılıkla da zararlı olan maddeleir barsaklarınızda tutmanızın
bir gereği yoktur.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:15 pm


KALSIYUM VE OSTEOPOROZ

Kadınsanız, menopozdan sonra osteoporoz olma şansınız dörtte birdir.
Osteoporozda, kemikler zayıf, ince ve kırılmaya eğilimli olurlar.
Omurga, bilek ve kalçanın eğri duruşu ve kırılmaları yaygındır. Daha
yaşlı bazı insanlar için, bu tür kırılmalardan kaynaklanan
komplikasyonlar ölümcül olabilir.

Osteoporozun nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Bir faktörün
hayatınız boyunca tükettiğiniz kalsiyum miktarı olduğunu biliyoruz. Bu
nedenle diyetiniz yeterli miktarlarda kalsiyum içermelidir.

11 ilâ 24 yaşlarında erkekler ve kadınlar için, kalsiyumun tavsiye
edilen miktarı günde 1200 miligram, 25 yaşın üzerinde ise günde 800
miligramdır. Ancak, kadınların birçoğu bu miktarın ancak yarısını
tüketmektedirler.

Kalsiyum kemik, diş ve tırnak sağlığında önemli rol oynar. Sağlıklı
kemik oluşumu, bunun devamı ve kemik kaybının önlenmesi için kalsiyum
dengesi çok önemlidir.

Büyüme dönemindeki çocuklar, ergenler, gebeler ve emziren kadınlar
kalsiyuma en çok ihtiyacı olanlardır. Kemik kütlesi otuzlu yaşlarda
maksimum miktarına erişir. Araştırmacılar, özellikle genç yaşlarda bol
kalsiyum alınmasının, ileri yaşlarda osteoporoz riskini azalttığını
belirtiyorlar.

Yaşla birlikte kalsiyum emilimi azalır. Eğer 65 yaşın üzerindeyseniz D
vitamini yapımı da azalmıştır. D vitamini, kalsiyumun kemiklere
ulaşması için gerekli bir vitamindir.

Kadınlarda östrojen düzeylerinin düşmesi, kemik yıkımını hızlandırır
çünkü östrojen kemiklerdeki kalsiyumun azalmasını önleyen bir
hormondur. Menopozda östrojen düzeyleri düşünce kemik yıkımı artar.

Süt, peynir ve yoğurt gibi süt ürünleri kalsiyum açısından özellikle
zengindir. Birçok Kadın şişmanlatıcı olduğu varsayımıyla, süt
ürünlerinden kaçınır. Kaygınız buysa, şunu düşünün: kaymağı alınmış
sütten yapılan süt ürünleri, tam yağlı sütten yapılan yüksek kalorili
ürünlerle aynı miktarda ya da biraz daha fazla kalsiyum içermektedir.

Diğer kalsiyum kaynakları arasında konserve som balığı ve sardalye
(kılçıklarıyla birlikte), brokoli, lahana, ıspanak gibi koyu yeşil
sebzeler, fasulye, küçük kuru fasulye, benekli fasulye, soya ve börülce
gibi fasulyeleri içerir. Özümseme farklılıkları nedeniyle, lif
açısından zengin sebzelerde muhtemelen vücudunuzun kullanabileceği daha
az kalsiyum vardır. Bu nedenle, lif açısından zengin bir diyet
uyguluyorsanız, kalsiyum açısından zengin başka gıda kaynaklarını dahil
etmeye dikkat edin. (Not: psyllium içeren hacim oluşturucu bir ilaç
alıyorsanız, yemek zamanı dışındaki zamanlarda alın.)

Bazı yoğurt, portakal suyu ve süt markaları kalsiyum takviyelidir.
Genellikle biraz daha pahalıdırlar ve başka kaynaklardan aldığınız
kalsiyum miktarı düşükse buna değebilir.

Ek kalsiyum gerekir mi?

Genel olarak, mümkün olduğu kadar çok kalsiyumu diyetinizden almanız
daha iyidir. Ancak, yiyeceklerle gereken miktara ulaşamıyorsanız, ek
kalsiyum farkı kapatmaya yardımcı olabilir. Osteoporozu önlemek için
tavsiye edilen en yüksek ek doz günde 1000 ilâ 1200 miligramdır, bu 25
yaşında ve daha yaşlı insanlar için gereken miktarın çok az
üzerindedir. Özellikle menopoza girdiyseniz, diyetiniz için gereken ek
kalsiyum alma konusunu doktorunuzla görüşün.

Ek kalsiyum desteği :

Günlük besinleriniz arasında süt ve süt ürünleri fazla yer tutmuyorsa
kalsiyum desteği almanız gerekir. Kalsiyum desteği alırken dikkat
etmeniz gerekenler:

-Küçük dozlarda alın, Her bir doz 600 mg ı aşmasın. Küçük dozlar daha iyi emilir.

-Yemekle birlikte alın, Yemek yenilirken asit üretiminin uyarılması, kalsiyum emilimini artıran bir faktördür.

-D vitamini ile birlikte alın, Bir multivitamin almıyorsanız kalsiyumun
yanı sıra 200-400 IU D vitamini içeren bir kalsiyum desteği seçin.

Yeterli kalsiyum alınması, kemik yıkımının yavaşlamasını sağlayarak
osteoporoz riskini azaltacaktır. Kalsiyum ve D vitamini desteğinin yanı
sıra düzenli ağırlık kaldırma egzersizleri yapılması kemikleri
güçlendirecektir. Kadınlarda egzersiz ve yeterli kalsiyum alımı ile
kombine edilen östrojen tedavisi, kemik erimesi ve kırıklara karşı en
iyi savunmadır.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:17 pm

KANCALI KURT

Parazit adı verilen küçük canlılar tarafından meydana getirilen ve
cilt, ince barsaklar ve akciğerleri etkileyebilen hastalıklardır.
Necator americanus, Ancylostoma duodenale, Ancylostoma ceylenicum ve
Ancylostoma braziliense adı verilen parazitler hastalığa neden
olabilir. İlk iki parazit sadece insanlarda son ikisi ise hem
insanlarda hem de hayvanlarda hastalık yapabilir. Bu yazıda ilk iki tür
üzerinde durulacaktır. Kancalı kurt hastalığı son derece yaygındır ve
nemli tropikal ve subtropikal bölgelerde yaklaşık olarak 700 milyon
insanı etkilemektedir. Dünya genelinde günde 700 milyon insandan
ortalama 7 milyon litre kan emmektedirler.

Özellikle gelşmekte olan ülkelerde çocuklarda meydana gelen kancalı
kurt enfeksiyonu sonucu normalde ölümcül olmayan bir çok hastağa karşı
çocukların direnci düşmekte ve ölüm meydana gelebilmektedir.

Her iki türün de uzunluğu ortalama 10 mm civarındadır. Kancalı kurtlar
açık pembe veya pembemsi beyaz renktedirler. Baş ev gövdeleri ters
yönlere doğru bükülüdür. Erkeklerinde yelpaze şeklinde (başka
parazitlerde olmayan) keseleri vardır. Döllenmiş bir dişi, 60 x 40
mikrometre boyutlarındaki yumurtalarından günde 10.000-20.000 arasında
yumurtlayabilir. Kancalı kurtlar 30 oC güney ve 45 oC kuzey enlemleri
arasında bulunurlar.

Hastalık; ılık, nemli ve oksijenli toprakta gelişen yavru kancalı
kurtlarla (larva) deri yoluyla bulaşır. Cilde giriş yerlerinde
kaşıntılı bir kızarıklık meydana gelebilir. Özellikle kapalı ve
kalabalık topluluklarda daha sıktır.

Deriden kan damarlarına geçen kancalı kurtlar akciğerlere
ulaşabilirler. Akciğerlere ulaştıklarında küçük hava yollarına giderek
öksürüğe neden olabilirler. Öksürük sırasında yukarı doğru çıkan
larvalar yutularak sindirim sistemine geçerler. Bu sayede ince
barsaklara yerleşen larvalar (yavrular ?) gelişimlerini tamamlayarak
yetişkin (olgun) kancalı kurt haline gelirler. Olgun ve yavru larvalar
dışkı ile dışarı çıkarlar.

Deriye giriş yerinde meydana gelen şişlik, kızarıklık ve kaşıntı,
genelde Necator americanus paraziti ile meydana gelir ve allerjik bir
olaydır. Aylarca devam edebilir.

Belirti ve bulgular

- Bu parazitin bulunduğu kişilerde genelde belirti ve şikayet bulunmaz,
çünkü sayıca azdırlar. Bununla birlikte zaman içerisinde ileri derecede
demir eksikliği anemisi (kansızlığı) meydana gelebilir.

- Akciğer tutulumunda: öksürük, hırıltılı solunum ve hafif bir ateş ortaya çıabilir. Genelde hafif seyreder.

- Sindirim sistemi tutulumunda: şiddetli hastalık durumunda iman
tahtasının aşağı kısmında şiddetli ağrı ve barsak hareketleirinin
artışı dikkat çekicidir. Sürekli kan emileceğinden kansızlık ve albümin
eksikliği meydana gelebilir. Meydana gelebilecek diğer şikayetler:
iştah kaybı, ishal, solukluk, halsizlik, dışkıda yumurta ve kan
görülmesi, ağızdan kanlı salya gelmesi.

Tanı

Hastanın taze dışkısının mikroskopla incelenmessonucu eğer parazit yumurtaları görülebilirse tanı konur.

Bu hastalıkta D-xylose testinin sonuçarı da değişebilir.

Korunma

Özellikle kanalizasyon sisteminin ve genel çevre hijyeninin iyileştirilmesi gerekir.

Tedavi

Hastalığın tedavisinde pyrantel pamoate ve mebendazole etken maddeli
ilaçlar son derece etkilidir. Ayrıca meydana gelen kansızlık ve
beslenme yetersizliği gibi durumların da tedavi edilmesi gerekir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:18 pm


KANSIZLIK (ANEMI)


Kanda bulunan kırmızı kan hücreleri (eritrositler) dokulara ve
hücrelere oksijen taşırlar. Bunu içlerinde bulunan hemoglobin maddesi
sayesinde yaparlar. Hemoglobin aynı zamanda kana kırmızı rengini de
veren maddedir. 1 gram hemoglobin 1.4 mL oksijen taşır. Normalde kanda
13-15 gram / 100 mL hemoglobin bulunur. Kırmızı kan hücrelerinin
ömürleri 4 ay kadardır. Böbreklerimizden salgılanan eritropoetin adlı
hormon, kemik iliğine etki ederek, kırmızı kan hücrelerinin yapımını
başlatır.

Kansızlık (anemi), kan hemoglobin düzeyinde veya kırmızı kan hücreleri
sayısında azalma ve sonucunda ortaya çıkan bulgulardır. Genelde başka
bir hastalığın neden olduğu bir durumdur. Bu nedenle sadece anemi
ifadesinden ziyade demir eksikliği anemisi, akdeniz anemisi gibi altta
yatan hastalığı da belirtecek terimler kullanılır.

Ortaya çıkan şikayetler ve saptanan bulgular doku ve hücrelere yetersiz
oksijen taşınmasına bağlı olarak gelişmektedir. Anemili hastalarda
yorgunluk, hafif çarpıntı ve nefes darlığı gelişebilir. İleri düzeyde
bir anemide ise, bütün bu bulgular, istirahat halinde görülmesinin yanı
sıra; kulak çınlaması, baş dönmesi, baş ağrısı, uyuma güçlüğü,
iştahsızlık, kilo kaybı, adet kanamalarının düzensizliği veya
fazlalığı, adet görmeme ve iktidarsızlık gibi bulgular ortaya
çıkabilir. Aneminin sık görülen bulgularından çarpıntı, anemi yüzünden
dokularda oluşan oksijen açlığını gidermek amacıyla, kalbin atım hızını
ve her atımda pompaladığı kan miktarını artırması nedeniyle ortaya
çıkar. Buna rağmen dokularda yeterli oksijen sağlanamıyorsa, solunum
sayısının artması ve nefes darlığı ortaya çıkar. Uzayan anemilerde ve
yaşlı kişilerde veya kalp hastalığı olanlarda kalp yetmezliğine ait
bulgular gelişebilir. Anemideki en belirgin bulgulardan birisi de
solukluktur. Aneminin şiddetine bağlı olarak, ağız ve göz kapağı
içindeki deride ilk olarak fark edilebilen solukluk, aneminin
ilerlemesi ile avuç içinde, tırnak yataklarında ve deride de
belirginleşir. Anemiye yol açan nedene bağlı olarak çok çeşitli
bulgular gelişebilir.

Laboratuvar Testleri
- Kırmızı küre sayısı (erkek: 4.5-6.0 milyon)-(bayan: 4.0-5.5 milyon)adet/ml
- Hemoglobin (erkek: 14-18)-(bayan: 12-16)gr/dL
- Hematokrit (erkek: 41-51)-(bayan: 37-47)%
- MCV (Mean Corpuscular Volume); (87 ± 7 fl). Kırmızı kan hücrelerinin
ortalama hacmi. Buna göre anemi, mikrositer, normositer ve makrositer
olarak tanımlanabilir.
- MCH (Mean Corpuscular Hemoglobin); (29 ± 2 pg). Kırmızı kan
hücrelerinde bulunan ortalama hemoglobin miktarıdır. Yani, kırmızı kan
hücresindeki hemoglobinin ağırlığıdır.
- MCHC (Mean Corpuscular Hemoglobin Concentration); (34 ± 2 gr/dL). Bir
kırmızı kan hücresinde bulunan ortalama hemoglobin konsantrasyonudur.
Yani birim hacimdeki ağırlıktır (g/dl). MCH ve MCHC sonuçlarına göre
anemi, hipokrom ve normokrom olarak sınıflanabilir.
- Periferik yayma, kanın şekilli elamanlarının mikroskopla incelenmesidir.
- Serum demiri, toplam demir bağlama kapasitesi, folik asit, ferritin,
vitamin B12 düzeyleri ve serbest eritrosit protoporfirin de gerekirse
tanı için incelenebilir.

Anemi Nedenleri

- Kan kayıpları,
- Kırmızı kan hücrelerinin aşırı yıkımı,
- Kurşun ve diğer toksik maddelerle olan zehirlenmesi,
- Glutatyon veya globulin sentezlerinin bozulması,
- Glikoliz veya hücre zarı bozuklukları,
- Bazı enfeksiyonlar,
- Dalağın fazla çalışması,
- Bazı ilaçlar,
- Yetersiz kırmızı kan hücresi üretimi
- Temel yapım maddelerin eksikliği (demir, folik asit, B12, protein, niasin, bakır vs)
- Kronik hastalıklar (Kronik böbrek hastalığı, kollajen doku hastalıkları, siroz)
- Eritroblast eksikliği(aplastik anemi, kimyasal ajanlar, antikorlar)
- Kemik iliğinin diğer hücreler tarafından işgali (lösemi, lenfoma, multipl myeloma)
- Endokrin hastalıklar (Miksödem, hipofiz yetmezliği, adrenal yetmezlik)


Anemi Türleri

Mikrositer anemiler,
- Demir eksikliği anemisi ,
- Talassemiler ,
- Kronik hastalık anemisi ,
- Sideroblastik anemi,

Normositer anemi ,
- Kronik hastalık anemisi ,
- Hemolitik anemiler ,
- Kemik iliğinin infiltratif hastalıkları ,
- Kronik böbrek hastalıkları ,
- Kronik karaciğer hastalıkları ,
- Malign hastalıklar,

Makrositer ,
- Kronik karaciğer hastalıkları ,
- Hipotroidi ,
- Postsplenektomi ,
- Vitamin B12 eksikliği,
- Folik asit eksikliği ,
- İlaçlar (kemoterapi)

Tedavi

Altta yatan nedene göre tedavi edilir, örneğin demir eksikliği
anemisinde demir preparatları verilir, kanamaya bağlı olanlarda kanama
odağı tedavi edilir...


KANSIZLIK (ANEMI) TEDAVISINDE BESLENME ONERILERI


1. Kırmızı et, kuru baklagiller, kuru meyve (kuru üzüm, kuru incir
gibi), yeşil yapraklı sebzeler, pekmez ve kakao yu daha çok yiyin.

2. Vitamin - C (günde 100 miligram) alın. C-vitamini demirin barsaklardan emilmesini arttırır.

3. Demir bakımından zengin besinler alın (baklagiller, mercimek, darı,
nohut, koyu yeşil renkli sebzeler, pekmez, demirle zenginleştirilmiş
tahıl ürünleri, kuru kayısı, kuru şeftali, balkabağı, ayçekirdeği,
fıstık, ceviz, badem, soya fasülyesi gibi).

4. Demir hapı alanların yoğurt alması faydalıdır. Yoğurtta bulunan laktik asit demirin vücutta depolanmasını kolaylaştırır.

5. Demir emilimini azaltan besinlerden uzak durun: kafeinli içecekler, yumurta, süt ve kepek (kepekli ekmek gibi).

6. Eğer demir eksikliği aneminiz yoksa demir almanıza gerek yoktur;
ayrıca demir damar sertiğine neden olabilir, bu nedenle demir eksikliği
aneminiz yoksa demir içermeyen vitamin hapları kullanın.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:18 pm


KARBON MONOKSIT (CO) ZEHIRLENMESI


Karbon monoksit renksiz, tatsız, kokusuz, yanıcı, zehirli bir gazdır.
Duvarlardan bile sızabilir. Vücuda solunum yolu ile girer. Karbon
monoksit vücutta parçalanmaz, solunum yoluyla dışarı atılır. Karbon
monoksit zehirlenmeleri sıklıkla kapalı bir ortamda meydana gelen yanma
sırasında olur (bacası çekmeyen şofben, soba, ocak gibi) ayrıca karbon
monoksidin kullanıldığı veya üretildiği iş kollarında da meydana
gelebilir. Solunum zehiri olan karbon monoksitle meydana gelen
zehirlenmelerde kısa süre içerisinde tıbbi müdahele yapılmazsa,
zehirlenemeler ölümle sonlanabilir.

Tehlike kaynakları
- Kapalı ortamda meydana gelen yanmalar (açık ocaklar, bacası çekmeyen soba - şofbenler, bacasız gaz sobaları gibi).
- Isıtma amacıyla kullanılan her tür soba ve ocakta (havagazlı, linyitli, kok kömürlü v.b.) yanma sırasında oluşur.
- Karbon monoksit, havagazı ve jeneratör gazlarının bileşiminde
bulunur. Ayrıca kokhane gazlarında, yangın ve patlamalarda çıkan
dumanlarda vardır.
- Motorların ekzos gazlarında vardır (benzinli motorlarda çok, di esel
motorlarında daha az.). Özellikle kapalı garaj, park binaları,
feribotlar, motor onarım ve bakım işlikleri bu bakımdan tehlikelidir.
Ayrıca:
- Yanlış yapılmış ve defektli her tür ısıtma sistemleri,
- Açık ocaklar,
- Karbon monoksitli gazların üretimi, dağılımı, kullanımı,
- Tünel, maden ocağı gibi yerlerdeki yangın ve patlamalar,
- Kimya endüstrisinde karbon monoksit kullanılan işlemler, başlıca tehlike kaynaklarıdır.

Etki Şekli
Karbon monoksidin zehirli etkisi hemoglobine (Hb) (kanda oksijen
taşıyan eritrositlerin (kırmızı kan hücrelerinin) içeriğinde bulunan
bir madde) oksijene göre çok daha fazla bağlanmasından kaynaklanır.
Ortaya çıkan karboksihemoglobin (CO-Hb) hipoksemiye neden olur. Bu
birleşme geri dönüşümlüdür, yani ayrılabilir.

Karbon monoksidin hemoglobine olan bağlanma kapasitesi, oksijeninkinden
ortalama 300 kez daha güçlüdür. CO-Hb bileşiminin tüm vücut genelindeki
durumu zehirlenmenin derecesini belirler. Bu da şu etkenlere bağlıdır:
- Soluk alma havasındaki CO konsantrasyonu,
- Solunum dakika hacmi, etki süresi,
- Hemoglobin miktarı.


Zehirlenme (Akut)
Hemoglobinin % 20si CO-Hbe dönüştükten sonra belirtiler giderek şiddetlenir:
- başağrısı
- baş dönmesi
- bulantı, kusma,
- taşikardi ve kan basıncı yükselmesi,
- bazen pektanjinöz yakınmalar,
- kulak çınlaması,
- dalgınlık,
- genel bitkinlik,
- apati,
- bazen kas kranpları,
- cildde kiraz kırmızısı renk,
- bilinç kaybı (% 50 CO-Hb oluşumunda),
- Ölüm (% 60-70 CO-Hb oluşumunda)

Kronik Sağlık Bozukluğu
Düşük miktarlarda uzun süre maruziyete bağlı zararları öncelikle
merkezi sinir sistemi ve kalpte ortaya çıkar.Dar anlamda kronik karbon
monoksit zehirlenmesi tartışmalıdır. Ne var ki, yinelenen, az miktarda,
ancak uzun süreli maruziyetlerde, psikolojik ve sinirsel bozukluklar
ortaya çıkmaktadır. Akut zehirlenmelerinin bıraktığı sekeller de
bunlara katılabilir.
- Uyku, bellek bozuklukları, parkinsonizm,
- görme ve konuşma bozuklukları,
- kalpte aritmiler, miyokard zararları.

Özel Laboratuvar Testleri
Kanda karboksihemoglobin (normalde kandaki Hbnin % 1i COHbdir, sigara
içenlerde % 10a kadar saptanabilir, tolere edilebilen üst sınır: % 20,
eksitus: % 60-70)
Solunum (dışarı verilen) havasında karbon monoksit.

İlk Yardım
- kazada yerinden uzaklaştırma, temiz havaya çıkarılmalıdır
- suni solunum,
- gerekirse entubasyon,
- oksijen verilir
- solunum ve dolaşıma yardımcı ilaçalr verilir,
- hasta sıcak tutulmalıdır.
Suni solunum ve gerekirse kalp masajı uzun süre yapılmalıdır.


Karbon monoksitle ilgili bazı teknik bilgiler:

Formülü : CO
Rölatif Molekül ağırlığı : 28,1
Kaynama noktası : -191,5C
Ergime noktası; : -205°C
Yoğunluk (0°C) : 1,25 g/It.
Buhar yoğunluğu (hava = 1) : 0,97
MAK değeri: 50 ppm (sm3/m3)= : 55 mg/m3

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 5 EmptyPaz Ocak 25, 2009 4:19 pm

KARPAL TUNEL SENDROMU


Karpal Tünel, el bileğinden geçen geçittir. (Yunanca bilek anlamındaki
karpalisden gelir.) Kemikler ve bağlarla çevrelenmiş olan bu geçit ele
uzanan sinir ve tendonları korur.

Belirtiler

- Parmaklarınızda ve elinizde hissizlik veya yanma duygusu,

- El bileğinde ön kota doğru çıkan veya avuca veya parmaklann yüzeyine giren ağrı,

- Hissizlik veya ağrı gece daha kötü olabilir ve sizi uyandırabilir.
Sıklıkla, bu durum elinizi veya bileğinizi zorlayarak kullandığınız bir
günün sonrasında olur ve eli sarsmak veya kalkıp biraz dolaşmakla
rahatlar.

Bu tüneli meydana getiren dokular şişliği veya iltihaplandığı zaman,
medyan sinir basınç altında kalır. Bu temel sinir başparmak, işaret
parmağı, orta ve yüzük parmaklarınıza duyu sağladığı için bunun üzerine
gelen basınç, bu sendromun özelliğini veren uyuşukluk ve ağrıyı
doğurur. Çoğu zaman her iki bilek de etkilenir.

Bu sendrom, el bileğinin tekrarlanan zorlamalara maruz kaldığı
özellikle bilek eğik tutularak kavrama hareketi yapılan belirli
mesleklerde yaygındır. Böylece, demir işçilerinin (demirci, nalbant)
geleneksel olarak bu hastalığa tutulma yüzdeleri yüksektir. Daktilo
yazanlar, marangozlar, tezgahtarlar, fabrika işçileri, et kesme işleri
yapanlar, viyolonistler ve sık görülmemekle birlikte golf oynayanlar bu
sendromla karşı karşıya kalabilirler.

Fakat problem her zaman tek başına görülmez sıklıkla diğer hastalık
veya olaylarla birlikte görülür. Bazı hamile kadınlar su toplama ve
kilo alma eğilimlerinin bu sendroma yol açtığını fark edebilirler,
fakat doğumdan sonra belirtiler kaybolur. Şeker hastalığı gibi bazı
hormonal bozukluklar ve ender olarak hipotiroidizm ve akromegalidede bu
sendrom bulunur; romatoid artritte olduğu gibi. Genelde, bu sendrom en
fazla, orta yaşa yaklaşan kadınlarda görülür.

Teşhis

Parmaklardaki hissizlik küçük parmağın tutmaması teşhiste önemlidir.
Karpal tünelden geçen medyan sinir boyunca elektriksel uyarıların
taşınıp taşınmadığını gösteren bir elektromiyogram gerekebilir;
uyarıların yavaşladığının ortaya konması sinire bası olduğunu gösterir.
Tünel belirtisi testi de yapılabilir: Doktorunuz bileğinizin iç
bölümüne hafifçe vurduğunda elde ve önkolda ağrı oluşması pozitif bir
belirtidir; bu test genellikle hastalığın varlığının güvenilir bir
göstergesidir. Başparmak kaslarında erime de olabilir.

Uygun tedaviyle ağrı geçebilir ve el ya da bileğinizde kalıcı hasar oluşmaz.

Tedavi

Konservatif tedaviler arasında eklemi dinlendirmek ve bileği hareketsiz
bıraktığı halde elin hareket etmesine olanak veren ve normal
faaliyetlere devam etmeyi sağlayan ve araç takılması bulunur.

Böyle bir destek çoğu zaman özellikle belirtileri azaltmaya yardımcı olur.

İlaç Tedavisi

Etkilenen bölgeye kortizon gibi bir ilaç zerkedilebilir. Fakat
genellikle bu tedavi sadece konservatif tedaviler başarısız kaldığı
zaman kullanılır.

Eğer iki kere kortizon enjekte edildikten sonra problem nüksederse doktorunuz ameliyat tavsiye edebilir.

Ameliyat

Karpal Tünel sendromunun ağrısı geçmiyorsa ameliyat en uygun seçim
olabilir. Bu işlem, sinire baskı yapan bağ dokusunu kesmeyi içerir.
Nekahat devresinden sonra genellikle birkaç hafta veya bir kaç ay
içinde bilek ve el normal kullanılmaya başlanabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar !

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
5 sayfadaki 9 sayfası Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hoşgeldiniz :: ––––•(-• Her TeLden •-)•–––– :: SagLık KöşeSi -


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Turkey & MasteRR BeLa
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar