Hoşgeldiniz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


HOŞGELDİNİZ
 
AnasayfaKapıAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En son konular
» 1.Sezon 13.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:30 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 12.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:29 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 10. ve 11. Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:27 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 9.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:24 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 8.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:21 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 7.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:21 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 6.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:19 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 5.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:19 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 4.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:17 pm tarafından Admin

En iyi yollayıcılar
OnuRBeRK
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_rcap 
Admin
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_rcap 
ßuSRa
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_rcap 
asram
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_rcap 
asii25
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_rcap 
__KiLLiNg__
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_rcap 
zeynep20
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_rcap 
dLss
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_rcap 
by_pesimist
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_rcap 
chileqly rocco
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 I_vote_rcap 

A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar !

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki
Yazar Mesaj
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:13 pm


PILORIK STENOZ (MIDE CIKISI TIKANMASI)


Mide çıkışı tıkanması, sindirilen gıdaların mideden ince barsağa
geçtiği yerde meydana gelen tıkanmadır. Mide çıkışı tıkanması, yeni
doğmuş yaklaşık 150 erkek bebekte 1 ve 750 kız bebekte 1 gibi oranla
etkili olur. Bu şekilde doğan bebeklerden takriben %15 inin ailesinde
kusurlu geçmiş olmasına karşın, asıl neden bilinmemektedir.

Bebeğiniz mide tıkanması ile doğmuş ise, semptomlar genellikle bebek 2
ve 3 haftalık olduğu zaman başlar, ilk semptomlar, yenen gıdaların
çıkarılması ve her ne kadar gerçek kusma kadar güçlü değilse de, kusma
gibi ortaya çıkar. Nadiren, kusma ile birlikte kan da gelir. Kusma
tipik olarak beslenme esnasında ya da beslenmeden kısa birsüre sonra
meydana gelir; fakat saatlerce sonra da ortaya çıkabilir. Kustuktan
sonra bebek tekrar kendini aç hisseder ve beslenmek ister.

Mide çıkışı tıkanması olan bebek, barsaklarına çok az yiyecek geçtiği
için, çok az dışkılar. Bir süre sonra bebek kilo ve su kaybetmeye
başlar. Bebeğin gözleri içine çöker ve yanakları kırışır. Bu görünümü
ile bebek yaşlı bir insan gibi görünür. Mide çıkışı tıkanması olan
bebek, rahatsız görünebilir fakat büyük bir acı çekiyor gibi görünmez.

Mide çıkışı tıkanması genellikle fiziksel muayene, bebeğin nasıl
beslendiğinin öğrenilmesi ve karın bölgesinin muayenesi esnasında mide
kapısı bölgesinde sorun olduğunun belirlenmesi neticesinde teşhis
edilir. Eğer böyle bir sorunlu bölge hissedilemez ise, ultrasonografik
muayene yapılabilir. Mide çıkışı tıkanması ile doğmuş bir bebek
damardan sıvı gıda verildikten sonra mümkün olan en kısa zamanda
ameliyat edilmelidir.

Ameliyattan 6 saat sonra bebeğiniz ağızdan beslenmeye başlayacaktır,
verilen gıda miktarı yavaş yavaş artırılmalıdır. Çoğu bebekler
ameliyattan 2 gün sonra taburcu edilebilirler.

Mide çıkışı tıkanması olan bir bebeğin iyileşme süresi, teşhisin ne
kadar erken yapıldığı ve bebeğin genel durumuna bağlı olarak çok kısa
sürede gerçekleşir. Ameliyat nedeni ile ölüm %1 den daha azdır.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:15 pm


SAC BITI


Genel Bilgiler|Saç bitleri saçlarda çogalip yaSayan, kafa derisindeki
kandan beslenen kuçuk böceklerdir. Bitlerin buyuklugu susam tanesi
kadar olup, 6 bacaklari vardir ve renkleri bronzdan grimsi beyaza kadar
degiSmektedir. omurleri 30 gundur ve kafa derisinden uzakta sadece 2
gun yaSayabilirler.|Sirke , saç bitinin yumurtasina verilen isimdir.
Kuçuk beyazimsi toplu igne baSi buyuklugunde saç tellerine yapiSik
duran beneklerdir. Sirkeler önce saç derisine çok yakin bir yere
birakilirlar, daha sonra saç uzadikça saç dibinden uzaklaSirlar.
Sirkeler yaklaSik 7 ila 10 gun arasinda yumurtadan çikarlar ve 7 gun
içinde olgun bir bit halini alirlar.|Saç bitleri tirmanirlar, uçup
ziplayamazlar ve hayvanlarin uzerinde yaSamazlar. Bacaklarinin ucundaki
kanca benzeri kiskaçlari ile saça tutunurlar. Sirkeler genellikle
ensedeki, kahkullerin altindaki ve kulak arkasindaki saç tellerinde
bulunurlar.|Nasil Yayilirlar?|Saç biti baS temasi ya da bazen bitlenmiS
birisi ile ayni Sapkanin, baSligin giyilmesi, ayni taragin veya
firçanin kullanilmasi yoluyla yayilir.|Belirtileri nelerdir?|Belirti
olmayabilir, ya da aSagidakiler sayilabilir: Saçta gidiklanma duygusu
Bit isirmalarindan dolayi kafada kaSinti KaSinmalardan dolayi kafa
derisinde yaralar oluSabilir ve kimi zaman bu yaralar iltihaplanabilir.
Yastik uzerinde ince siyah tozlar (bit diSkisi)ya da soluk gri bit
derisi görulebilir.|Saç bitinin ve sirkelerinin kontrol
edilmesi:|Parlak iSigin altinda buyuteç ve ince diSli tarak ile
saçlarin içini ve kafa derisini yakindan inceleyin. Sirkelerin fark
edilmesi ve görulmesi genellikle daha kolaydir. Ense ve kulak
arkasindaki saç tellerine yapiSik dururlar. Kepeklerden farkli olarak
saçin firçalanmasiyla duSmezler.|Eger saç biti bulursaniz:|Evdeki diger
kisilerde de olup olmadigini kontrol edin ve bit ilacini sadece
kafasinda bit olanlara uygulayin. Bit ilacini bit bulaSmiS herkese ayni
gunde uygulayin. Bit ilaci uygulamasini 7 gun sonra tekrarlayin. Yakin
temasta bulundugunuz arkadaSlariniza ve iS arkadaSlariniza sizde bit
bulundugunu haber verin. BitlenmiS kiSi bit ilacinin ilk
uygulanmasindan sonra i. ine veya okuluna dönebilir.|Saç biti nasil
tedavi edilir?|12 ayliktan kuçuk bebekler için ya da hamileyseniz veya
emziriyorsaniz ya da hassas bir cildiniz varsa, bir doktora daniSiniz.
Kimyasal ilaçlarla temizleme yerine elle toplama önerilebilir. Saç biti
ilaçlari reçetesiz olarak eczanelerden satin alinabilir. Belirtilen
kullanim talimatlarina uyunuz. Kullanilan urunlerin göze kaçmamasina
dikkat ediniz;gözleri bir havlu ya da elbezi ile kapatiniz ve urunu
uygularken eldiven kullaniniz. Kullandiktan sonra ellerinizi
yikayiniz.|Faydali öneriler:|ilaç uygulamasindan önce (ya da sonra)saç
kremi kullanmayiniz. Isi ilaci etkisiz hale getirebileceginden, ilaç
uygulamasindan sonra saç kurutma makinesi kullanmayiniz. ilaci
uyguladiktan sonra 1-2 gun saçi yikamayiniz.|ilaçtan sonra urunun
etkili olup olmadigini kontrol edin. Saçi ince diSli bir tarak ile
tarayip, taragi kagit mendil veya bir bez ile sildikten sonra her hangi
bir hareket görup görmediginize bakin. Bitler hala canli ise, saç biti
kullandiginiz ilaca dirençli olabilir. Saçi yikayip farkli bir bile.
ime sahip baSka bir urun (eczaciniza sorunuz)ile yeniden ilaçlayin.
Eger diger ilaç da etkisiz olursa saçin her gun kontrol edilip,
bitlerin ve sirkelerin ince diSli tarak ve tirnak uçlari ile toplanmasi
geriye kalan tek seçenektir. Bu iSlem çok zahmetlidir ama dikkatlice
uygulanirsa, zamanla saçin butun bitlerden ayiklanmasi mumkun
olacaktir. iSlem sirasinda buyuteç kullanilmasi yumurta ve bitlerin
daha kolay görulmesinde yardimci olabilir.|Taraklari, firçalari,
baSliklari ve yatak takimlarini kontrol ediniz. Taraklar ve firçalar 10
dakika sureyle (50 derecenin uzerinde)deterjanli sicak suya
yatirilabilir. Yatak takimlari, giysiler ve havlular çamaSir
makinesinin sicak yikama programinda yikanabilir ya da kurutma
makinesinin sicak programinda kurutulabilir. Yikanamayan ya da kuru
temizleme yapilamayan Seyler -örn. Sapkalar, en az dört gun sureyle bir
plastik torbada tutulabilir. Sirkelerin toplanmasi Sart degildir. Saç
bitinin toplum içinde yayilmasini azaltmanin en iyi yolu, çocugunuzun
saçini haftada bir kontrol etmektir.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:15 pm


SAC DOKULMESI (ALOPESI)


Saç dökülmesi terimi çok farklı problemleri anlatmak için
kullanılabilir (saçlardaki hafif bir incelmeden tüm saçların
dökülmesine kadar) ve bu durum bir çok nedenden kaynaklanabilir. Normal
şartlarda, her gün yaklaşık olarak kafamızdaki saçlardan 50-100
arasında saç telini kaybederiz. Anormal saç dökülmesi durumlarında ise
bu sayı artar ve taraklarınızda, banyo ve lavabo giderlerinde ve
elbiselerinizde aşırı miktarda saç biriktiğini görürsünüz.
Tıbbi olarak saç dökülmesi aşağıdaki şekillerde sınıflandırılabilir:

Telogen effluvium: vücudun genel olarak strese (sıkıntıya) maruz
kalmasının ardından (uzun süreli yüksek ateş, büyük bir ameliyat veya
ciddi bir enfeksiyon) 2-3 ay sonra meydana gelen yaygın saç
dökülmesidir. Bu tür saç dökülmesi vücuttaki ani hormon değişiklikleri
sonucu da meydana gelebilir; özellikle kadınlarda doğum yaptıktan sonra.

İlaçların yan etkisi: belirli ilaçlar yan etki olarak saç dökülmesine
neden olabilir; özellikle lityum, beta blokörler, warfarin, heparin,
amfetaminler, levodopa ve diğer bazı ilaçlar. Daunorubicin ve kanser
tedavisinde kullanılan diğer ilaçlar, ani ve yaygın saç kaybına neden
olabilirler.

Hastalık belirtisi olarak: saç dökülmesi bazı hastalıklaırn belirtisi
olarak meydana gelebilir. Bu hastalıklardan bazıları; lupus
eritomotozus, sifiliz, tiroid hastalığı (hipotiroidi veya
hipertiroidi), seks hormon dengesizliği, sarkoidoz, kanserin cildi
tutması (yayılması), ciddi beslenme bozuklukları (protein, demir, çinko
veya biotin eksiklikleri). Bu tür beslenme yetmezlikleri özellikle
zayıflama diyeti uygulayan bayanlarda ve adet kanamaları çok ağır
geçenlerde sık olarak görülmektedir.

Tinea capitis (kafa serisinin mantar hastalığı): yama şeklinde dökülme
meydana gelen bu tip saç dökülmesinde hastalığa neden olan mikrop
Trichophyton tonsurans dır. Bu enfeksiyon, saçın tam deriden çıktığı
noktada kırılmasına neden olur.

Tarvmaya bağlı saç dökülmesi: bu tür saç dökülmesi insanların kendileri
tarafından neden olunan saç dökülmesidir. saçlarını çekiştirmek,
saçları aşırı sıcağa maruz bırakmak ve saç maşası ile aşırı kıvırmak,
saça kuvvetli kimyasal maddeler sürmek (saç boyaları, spreyler gibi).

Erkek tipi saç dökülmesi: erkeklerde saç dökülmesi tipik bir şekilde
meydana gelebilir (ön taraftaki saç çizgisinin geri çekilmesi ve/veya
tepedeki saçlarda incelme / azalma). Bu en yaygın saç dökülmesi tipidir
ve erkeklerde herhangi bir yaşta başlayabilir, hatta ergenlik
çağlarında bile başlayabilir. Bu durum genelde 3 etkenin ortak sonucu
olarak meydana gelebilir; ailevi saç dökülmesi şekli, erkek
hormonlarının varlığı ve ilerleyen yaş. Tamamen benzer bir şekilde, bir
çok kadında da kadın teipi saç dökülmesi meydana gelmektedir. Kadın
tipi saç dökülmesinde; ön tarafta seyrekleşme, tepede veya tepenin
çevresinde taç şeklinde seyrekleşme meydana gelebilir, dolayısı ile
erkek tipi alın açılması meydana gelmez.

Belirtiler

Saç dökülmesi durumunda, yukarıda anlatılanlara ilave olarak;
saçlarınızın fazlaca ince olduğunu, alnınızdaki saç çizginizin
değiştiğini veya başınızda saçsız yama tarzı alanlar oluştuğunu fark
edebilirsiniz.

Saç dökülmesi telogen effluvim veya ilaç yan etkisine bağlı olarak
meydana geldiğinde, saç dökülmesi başın her tarafındadır; oysa mantar
enfeksiyonlarında saç dökülmesi küçük yamalar şeklinde meydana gelir.
Mantar enfeksiyonlarında başka şikayetler de bulunur; saç derisinde
pullanma, saçların diplerinden kırıldığı siyah noktalarla kaplı alanlar
veya kalınlaşmış deri ile karakterize alanlar. Travmaya bağlı saç
dökülmesinde; yöntemin uygulandığı yere bağlı olarak belirli yerlerde
saçsız alanlar ortaya çıkar. Erkek tipi saç dökülmesinde, saç çizgisi
genelllikle şakaklardan itibaren çekilmeye başlar, bunu tepedeki
saçlarda incelme takip eder. Aşamalı olarak, tepedeki alan tamamen
saçsız kalır.

Tanı

Doktorunuz, saç dökülmenizin hangi tipte olduğunu saptarken yapacağı
fizik muayeneye ilave olarak, kullandığınız ilaçları, geçirdiğiniz
hastalıkları, ailenizdeki bireylerde saç dökülmesi olup olmadığını,
beslenme alışkanlıklarınızı ve saç bakım alışkanlıklarınızı
araştıracaktır. mantardan şüphelenilen durumlarda laboratuvar muayenesi
için saçınızdan örnek alınabilir. Başka bir hastalığa bağlı olduğu
düşünülüyorsa, kan tahlili gerekli olabilir.

Saç dökülmesinin ne kadar süre ile devam edeceği, sebebine bağlıdır.
Örneğin; telogen effluvium tipi saç dökülmesinde süre genelde 1-5 ay
kadardır ve daha sonraki aylarda saç tekrar çıkar. İlaç yan etkisine
bağlı oalrak meydana gelen saç dökülmesinde, ilaç kesildikten sonra
saçlar normal haline dönmeye başlar. Saçları çekmeye bağlı meydana
gelen alopeside ve abartılı saç bakım alışnalıklarına bağlı alopeside;
alışkanlıklardan kurtulmayı takiben saçlar normal haline dönmeye
başlar. Mantar enfeksiyonuna bağlı alopeside ise en az 6-12 hafta süre
ile tedavi uygulanmalıdır. Mantar hastalığına bağlı alopeside erken
tanı ve tedavi, olası kalıcı bir saç kaybını engellemede önemlidir.
Erkek ve kadın tipi saç dökülmesinde durum ilerleme eğilimindedir ve bu
durumun problem olduğunu düşünenler için tedavi yöntemleri
uygulanabilir.

Önleme

Bazı tür saç dökülmeleri, stesi azaltarak, iyi ve dengeli beslenerek,
saç bakım teknikleri konusunda daha bilinçli davranarak ve saç
dökülmesine nden olan ilaç kullanımından (mümkünse) kaçınarak
engellenebilir. Mantar enfeksiyonlarına bağlı saç dökülmesi; saçları
temiz tutarak ve şapka, tarak gibi malzemeleri baçkaları ile
paylaşmayarak engellenebilir. Erkek tipi alopesi de bazen bazı
ilaçların kullanımı ile engellenebilir.

Tedavi

Telogen effluvium nedenli alopesi veya ilaç nedenli alopesi tedavi
gerektirmez. Kötü beslenmeye veya hastalıklara bağlı alopesi bu
etkenler ortadan kalkınca düzelir. Mantara bağlı alopeside 6-12 hafta
boyunca ilaç kullanmak ve bazen şampuan (selenyum sülfit veya
ketokonazol içeren) ile tedaviyi desteklemek gerekebilir.

Erkek tipi ve kadın tipi saç dökülmesi gelişen bir çok kadın ve erkek
genelde mutludur ve tedaviye gereksinim duymazlar. Tıbbi tedavi
isteyenler için ise lokal minoksidil (tansiyon düşürücü bir ilaç) veya
oral finasteride (sadece erkeker için) kullanılabilir. Yine saç ekimi
denilen yöntemleri ve saçsız bölgenin ameliyatla alındığı yöntemleri
kullananlar vardır.

FİNASTERİDE : Bu ilaç, Type II 5a-reductase adı verilen bir enzimin
çalışmasını engeller; böylece de testosterone hormonunun
5a-dihydrotestosterone (DHT) adı verilen ve erkek tipi saç dökülmesi
ile ilgili olduğu iddia edilen maddenin oluşumunu engeller. Ancak
kullanımı sonrasında cinsel istekte azalma, sertleşme problemleri,
boşalma problemleri, meni sıvı miktarında azalma, memelerde büyüme ve
hassaslaşma gibi yan etkiler 12 aylık kullanım sonunda ortalama %1.4
oranında gözlenmiştir.

ALOPECİA AREATA

Alopecia areata denilen durum 2-5 cm çapında, saçlı deride saçsız
alanların meydana gelmesidir. Bazı hastalarda bu küçük daireler daha
büyük olabilir ve tüm kafada ve hatta tüm vücuttaki kıllı bölgelerde
saç dökülmesi gelişebilir. Bu hastalık bazen kortikosteroidli ilaçlarla
tedavi edilebilir (krem olarak veya o bölgeye iğne ile enjekte
edilerek), ancak garantili bir tedavi yöntemi yoktur. Saçsız bölge çok
küçükse etraftaki saçalr tarafından bu bölge zaman içerisinde
kapatılacaktır.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:16 pm


SAÇ DÖKÜLMESİ


Saç dökülmesi sık rastlanan bir rahatsızlık olup, hemen hemen tümümüz
hayatımızın belirli bir döneminde bu sorun ile karşılaşmışızdır. Dış
görüntümüzün önemli bir bölümünü oluşturan saçlardali problemler hem
fiziksel, hem psikolojik olarak rahatsızlık yaratır. Saç dökülmesi
saçlı derinin tümüne yayılabilir veya bir kaç alanda lokalize olabilir;
bu kalıcı tahribat veya geçici dönemsel dökülmeler şeklinde de
gelişebilir. Toplumda en sık karşılaşılan iki ayrı tip saç dökülmesinin
üzerinde durmak gerekir.


Androjenik alopesi(erkek tipi saç dökülmesi)


Saçlı derinin belirli bölümlerinde simetrik gelişen, erkeklerde sıkça
rastlanan bir saç kaybı şeklidir. Saç dökülmesi şakaklardan başlayıp ,
tepeye doğru ilerler. Saç sayısında azalma, incelme, kısalma göze
çarpar. Kadınlarda ise genelde saçların cılızlaşması,seyrelmesi
şeklinde bulgu verir. Erkeklerin %70 inde rastladığımız bu dökülme
kadınların %10 unda karşımıza çıkmaktadır. Genellikle 20 lı uaşların
sonunda başlar, dökülmenin hızı bireysel olarak değişik hızlarda
ilerler ve bazen çevre faktörlerinınde etkisiyle değişebilir. Bu tip
dökülmeler şiddetli vakalarda tüm tepenin açılmasına kadar
ilerleyebilir ve kişinin psikolojik sorunlarının da gelişmesine neden
olabilir


Etkilenen bölgelerde saçlar inceleşir ve seyrekleşir. Oluşumunda
erkeklik hormonu olan testtesteronun cilde temasında oluşan
dehidrotestesteronun kıl köklerini inceltici etkisi vardır.


Tedavisi ve takibinde hastalarımızın uzun süreli izlenmeleri ile olumlu
sonuçlar alabilmekteyiz. Özellikle minoxidil içeren saç spreyleri veya
finasterid içeren tabletler olumlu sonuçlar oluşturmaktadırİlaçlar
düzgün olarak kullanıldığında ve destekleyici tedavi ile
zenginleştirildiğinde etkinlik artmakta ve öncelikle saç dökülmesi
durabilmekte ve hatta bir miktar saç çıkışıda sağlanabilir.


Etkinliklerini uzun sürede ve dikkatli kullanımla göstermektedirler.


Semptomatik (dönemsel) dökülmeler


Kadın ve erkeklerde eş sıklıkta rastlanan saç dökülme şikayetidir. Tek
bir hastalık olmayıpbir takım diğer hastalıklarla beraber saç
köklerininritmik siklüsünün bozulması sonucu gelişebilir. Doğumm yapan
kadınlarda , tiroit bezinin çalışma bozukluklarında ciddi sistemik
hastalıklar(zatüre, kan kaybı, böbrek hastalıkları...), büyük üzüntüler
ve korkulardan sonra bunu izleyen 5-6 ay içinde döklmeler olabilir, bu
tarz dökülmeler 3-5 ay kadar sürebilir. Saç kayıplarının diğe bir sık
nedenide vitamin ve mineral eksiklikleri olup bunları diyetle yeterli
alınmaması veya kaybın çok olması , vejeteryanlık, emilim bozuklukları
saç dökülmelerini hızlandırır. Bütün bu nedenlerin tesbiti için
öncelikle hastaları muayene tetikten sonra gerekli tahlilleri
yaptırmalıyız. Hastadaki dökülme nedeni saptandıktan sonra sebebe
yönelik takviyeler ve destekleyici önerilerle saçlar tekrar kazanılır.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:18 pm


SAGIRLIK (DOGUSTAN)


Sağırlık irsi bozukluklardan (anormalliklerden) kaynaklanabilir.
Kalıtıma bağlı bir böbrek hastalığı olan irsi nefritle (Alport
Sendromu) beraber gelişmiş olabilir. Kalıtıma bağlı daha birçok
sağırlık türleri vardır. Guatrla birlikte sağırlık (Pendred Sendromu),
dış kulak, yüz ve boyun sakatlıklarının doğurduğu sağırlık, cilt
anormalliklerinden kaynak!anan sağırlık, zihinsel geriliğin neden
olduğu sağırlık; retinitis pigmentosa (gece körlüğü) ve periferal
nöropatiye bağlı sağırlık (duyma özürü) bu tür sağırlıklardır.

Sık rastlanmayan ve başka anormalliklerle (bozukluklarla) ilgisi
olmayan sağırlık türleri de vardır. Bunlar yaygın sayılmaz. Eğer
ailenizden birinde veya çocuğunuzda bu tür bir sağırlık belirlenirse
bir uzmandan genetik konuda bilgi edinin. Sağır bir bebek veya çocuk
için uygun tedavi ve eğitime gecikmeden başlanmalıdır.

Eğer bir hamile anne adayı kızamıkçık geçirirse, gelişen bebeğin
etkilenme riski vardır. Eğer kızamıkçık (German measles) hamileliğin
ilk üç ayı içinde olursa, çocuğun sağır olarak doğma olasılığı vardır.
Ayrıca katarakt, kalp problemleri ve beyin veya sinir sistemi
bozuklukları gibi başka ciddi sakatlıklar da olabilir. Hamileliğin daha
sonraki aylarında geçirilen kızamıkçık işitme kaybı yapabilir, fakat
diğer sakatlıklara neden olma olasılığı azdır. Erken doğum (prematüre),
doğum sırasında veya hemen doğum sonrası oksijensiz kalmak, kan
uyuşmazlıkları ve menenjit genç yaşlarda sağırlık yapabilir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:19 pm


SAP HASTALIGI

Tanım
Halk arasında tabak hastalığı olarak bilinen, bütün çift tırnaklı hayvan türlerinde görülebilen bulaşıcı bir hastalıktır.
Aft Humması, ayak-ağız hastalığı (foot-mouth disease) isimleri de kullanılmaktadır.
Sığırlar, domuzlar, koyunlar ve keçiler hastalığa çok çabuk
yakalanırlar. Bunun yanı sıra hayvanat bahçesindeki bazı hayvanlarla
doğal hayattaki kirpi, fare, ceylan gibi hayvanlar da hastalığa
yakalanabilmekte.
Öncelikli olarak hayvanın ağız içi, tırnaklar, memeler, işkembe de
çeşitli (kesecikler) yaralarla karakterizedir. Hayvan, yaşına ve
cinsiyetine gore hassasiyet gösterir. Şap hastalığının etkeni bir virüs
olup, birbirinden farklı 7 tipi mevcuttur. Bunlar A, O, C, Sat 2, Sat 3
ve Asya 1 Tipi olarak adlandırır. Tiplerin içinde ayrıca çok sayıda alt
tipler mevcuttur. Koruyucu aşılar buna göre hazırlanır.|Bulaşma
Hasta hayvanların sağlamlara teması, idrar, gübre, süt, sparma ile
bulaşma olur. Ayrıca hastalık etkeninin bulaşmış olduğu deri, yem,
yataklık, ot, su, bakıcı, nakil vasıtaları, hastalıklı etlerden yapılan
salam, sosis, gibi ürünler ile fare, kuş, yılan, kaplumbağa, gibi
taşıyıcılarla da bulaştırma mümkündür.
Sap, sürüler arasında direk temas ve havadaki virüsün teneffüs
edilmesiyle bulaşıyor. Sap virüsü, karada rüzgar yoluyla kilometrelerce
uzaklara taşınabiliyor. Suda ise mesafe daha da artıyor. Hasta
hayvanların hareket etmesi şapı ayrı sürülere bulaştırabiliyor.
Araçlar, aletler, tarım ürünleri ve insanlar da taşıma görevi görüyor.
Virüs uzun süre etlerde,iliklerde, iç organlarda ve pastörize edilmemiş
ürünlerde yaşayabiliyor. |Hastalık Belirtileri
İçi su dolu kabarcıklar ilk belirtiler. Diğer belirtiler arasında ise
topallık, uyuşukluk, iştah kaybı ve sütten kesilme bulunuyor.
Hastaların ağızlarından ip gibi salya akar, ateş 40 -41 C, ağız
şapırdartması ve sütten kesilme, dilinde, dişetlerinde, dudağın iç
kısmında mercimek veya fındık büyüklüğünde su keseleri (veziküller)
görülür. Takip eden günlerde ayak tırnak aralarında, memelerde, boynuz
diplerinde, burunda enfekte yaralar oluşur.
Kültür ırkı sığırlarda ve körpe buzağılarda hastalık çok çabuk
seyreder. Hastalık belirtileri tam olarak meydana çıkmadan solunum
güçlüğü ve kalp yetmezliğinden aniden ölebilirler.

İNSANLARDA HASTALIK BELİRTİLERİ
Hastalıklı hayvanların sütünü içen küçük çocuklarda, bulaşık yer ve
eşyaları kullanan yetişkinlerde de ağız, göz ve parmak aralarında küçük
su kesecikleri görülebilir.
İnsanlar için tehlikeli olmadigi düsünülmekteir. İngiltere de 1966
yılında, insanda sadece bir vakaya rastlandı. Nezlenin belirtilerine
benziyordu ve ellerde kabarcıklar oluşmuştu.
İnsanlar, virüsten etkilenmiş bir hayvanın etini tüketmekle veya diğer
insanlardan hastalığı kapamaz.|Etkenin (Virüsün) Dayanıklılığı:
1) Direkt güneş ışınları karşısında kısa zamanda harap olur.
2) Isıya dayanıksız olup, 60- 65 oC de, 30 dak. 85 oC de se derhal ölür.
3) Çevre şartları: Etken, kuruluğu, soğuk ve karanlığı sever
4) Sığır derisi ve kıllarda, 4 hafta; Lastik çizmelerde, 14 hafta;
Samanda, 15 hafta; Toprakta, 4 hafta; Kuru otlarda ve danelerde, 5 ay
hastalık yapma gücünü korur.
5) 1 / 2000 lik konsantre formol; % 3-5 Çamaşır Sodası; % 4-5 lik
Sodyum Karbonat (Soda); 1 / 10 oranında sulandırılmış sirke yahut %4
lük Alkol; 1 / 200 lük Potasyum Permanganat; 1 / 250 lik lodophore gibi
antisepliklere karşı hassastırlar.|Hasta hayvanların ağız, ayak ve
memelerinde meydana gelen yaraların çabuk iyileşmesi için yukarıdaki
antisepliklerle yıkanması yanında, güçlü antibiyotikler ve pomatlar
tatbik edilerek iyileşme hızlandırılır.
Sürü tedavilerinde, ahırın kapısına 15 -20 cm derinlikte uygun
uzunlukta beton havuzlar yapılarak, içerisine %2 lik çamaşır sodası
veya %5 lik formolün göz taşı doldurarak hayvanlar içerisinden
geçirilir.|Hayvanlarda Koruyucu Önlemler:
1. Bir yaşına kadar olanlara 4 ayda bir, bir yaşından sonra 6 ayda bir
kombine aşılar yapılmalıdır. Aşılar soğuk zincir içerisinde taşınmalı
ve ve kurallara uygun tatbik edilmeli
2. Yeni satın alınan hayvanlar en az 10 gün karantinaya alınmalı.
3. Ahırlara hayvan bakıcısından başkasının girmemesi, bakıcının ahırda özel elbise, çizme kullanması
4. Sağım öncesi ve sonrası malzemelerin mutlaka sıcak su ile yıkanması
5. Hastalıklı bölgelerden asla hayvan alınmamalı
6. Ölen hayvanların yakılarak yahut derin çukurlara gömülüp üzerine
kireç dökülmeli, kullanılan, malzemeler 70-80 oC kaynatılmalıdır.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:19 pm


SARBON (ANTHRAX)


Şarbon genelde keçi, koyun, sığır gibi hayvanların hastalığıdır.
Bacillus anthracis isimli bakteri tarafından meydana getirilen,
insanlarda deride kötü karakterli yaralara neden olan, solunum sistemi,
sindirim sistemi ve kan yoluyla yayılarak beyin zarlarında da
enfeksiyon oluşturabilen bir hastalıktır.

ETKEN:

Hastalığın etkeni Bacillus anthracis isimli, hareketsiz, çomak
şeklinde, havalı ve havasız ortamda üreyebilen, havalı ortamda ve 20-30
OC de üreyince ısıya dayanıklı sporlar oluşturan bir bakteridir. 12-44
OC de özellikle 37 OC de üreyebilirler. Dayanıklı sporları su ve
sıvılarda yıllarca yaşayabilir.

BULAŞMA YOLLARI:

Şarbon basilleri insan vücuduna deriden temas yoluyla veya solunum ve
sindirim yoluyla bulaşırlar. İnsandan insana bulaşma nadirdir. En sık
görülen şekli deri şarbonudur. Deri şarbonu bulaşık saç, tüy ve yünlere
temas yoluyla bulaşabilir. Solunum ve sindirim yoluyla bulaşmaya daha
az rastlanır. Sindirim yolu ile bulaşma sporlar vasıtasıyla olur. Ot
yiyen hayvan türleri ve bunlardan elde edilen ürünler bulaşmaya neden
olabilir. Mikrop sporları su, yağmur ve rüzgarlarla çok uzaklara
yayılabilir.

KULUÇKA SÜRESİ:

1-7 gündür. 10 güne kadar uzayabilir.

HASTALIK BELİRTİLERİ:

Deri şarbonunda daha çok vücudun çıplak yerlerinde oluşan çevresi
kızarık kabartılar, sonradan içi sarı veya kanlı sıvı ile dolu kara
çıbanlara dönüşür. Sızıntı ve siyah kabuklar oluşur.

Hafif vakalarda ateş olmayabilir. Ağır vakalarda yorgunluk, baş ve
eklem ağrıları, orta dereceli ateş, hatta kusma ve kanlı ishal
görülebilir. Çok ağır vakalarda hastalığın birinci haftası sonunda veya
ikinci hafta başında hasta ölebilir.

Akciğer şarbonunda yüksek ateş, nefes darlığı ve morarma, halsizlik,
öksürük, kanlı ve pis kokulu balgam, boyun ve göğüs derisi altında
ödemler ve kollaps görülür. Bir veya birkaç gün içinde ölümler olabilir.

Sindirim sistemi şarbonunda şiddetli ve bazen kanlı kusmalar, karın
ağrıları, şişkinlik ve kanlı ishal görülür. 2-3 gün içerisinde barsak
delinmesiyle şekillenen peritonit veya kollaps sonucu hasta
kaybedilebilir.

Tedavi edilen vakalarda ölüm %1 düzeyindedir. Buna karşılık tedavi edilmeyen vakalarda ölüm çok yüksek oranlardadır.

TANI YÖNTEMLERİ:

Hastalık için temel tanı klinik seyir ile konur. Laboratuvarlarda
mikroorganizmanın izole edilmesi tanıyı kesinleştirir. PCR yöntemi ile
mikroorganizmanın genetik materyali saptanarak hızlı tanı konulabilir.

TEDAVİ

Penisilin, tetrasiklin, kloramfenikol, eritromisin ve sulfonamidler
tedavide kullanılabilecek ilaçlardır. En yüksek başarı penisilinlerle
elde edilmektedir.

KORUNMA:

Bulaşmayı önleyecek tedbirler alınmalıdır. Solunum maskeleri
kullanılması, tehlikeye maruz insanların aşılanması yararlıdır. Bulaşık
yerlerin ve malzemelerin uzun ve etkili dezenfeksiyonu gereklidir.
Bulaşan yerlerin ve malzemelerin uzun ve etkili dezenfeksiyonu
gereklidir. Bulaşan yerler sabunlu krezol, kireç kaymaklı su veya
kostik soda ile ıslatılıp bu şekilde 1-2 saat bırakılmalıdır. Kaynama
sırasında sporlar 10 dakika dayanabilmektedir.

ŞARBON SABOTAJI NASIL OLABİLİR?

· Uçaklardan aerosol tarzında püskürtme ile,

· Özellikle bakterinin sporları sulara bulaştırılarak,

· Enfekte edilmiş hayvanlar ve bunların ürünleri ile,

· Mikroorganizma sporları bulaştırılmış cisimlerle,

· Havalandırma sistemleri ile.

ŞÜPHELİ PAKET VE POSTALAR İÇİN İPUÇLARI:

· El yazısı ile veya anlaşılmaz şekilde yazılmış adresler,

· İade adresi bulunmazyan zarflar,

· Gerçekçi olmayan iade adresleri,

· Ağırlık-büyüklük arasında orantısızlık

· Yağlı damga, renk bozuklukları veya kötü koku,

· Alüminyum folyo veya hışırtı sesi

· Nereden geldiği belli olmayan veya iade adresi ile tutarsız damgalar

ŞARBON ŞÜPHELİ BİR PAKETLE KARŞILAŞINCA YAPILMASI GEREKENLER:

· Şüpheli paketi sallamayın veya boşaltmayın,

· Paketi plastik bir ambalaj veya benzeri bir kutuya koyun,

· Bu kutuya temas etmemeye gayret edin ve çevrenizdekileri bu hususta uyarın,

· Kutuyu düşmeyecek, devrilmeyecek bir yere koyun, odayı boşaltın, güvenliğe haber verin,

· Ellerinizi bol sabunlu su ile yıkayın,

· Paketi dokunanların bir listesini çıkartın, bu listeyi güvenliğe ve olayı değerlendirecek sağlık ekibine verin.

ŞARBON ŞÜPHELİ TOZLA KARŞILAŞINCA YAPILMASI GEREKENLER

· Tozu temizlemek için uğraşmayın. Üstünüzü silkelemeyin. Tozun havalanmasına engel olun,

· Çalışan klima, havalandırma ve vantilatörleri durdurun,

· Paketi plastik bir ambalaj veya benzeri bir kutuya koyun,

· Bu kutuya temas etmemeye gayret edin ve çevrenizdekileri bu hususta uyarın,

· Kutuyu düşmeyecek, devrilmeyecek bir yere koyun, odayı boşaltın, güvenliğe haber verin,

· Ellerinizi bol sabunlu su ile yıkayın,

· Elbiselerinizi bir an önce üzerinizden çıkartın ve plastik bir torbaya koyun,

· Bol su ve sabunla duş alın,

· Paketi dokunanların bir listesini çıkartın, bu listeyi güvenliğe ve olayı değerlendirecek sağlık ekibine verin.

HAVALANDIRMA İLE SABOTAJ ŞÜPHESİNDE YAPILMASI GEREKENLER:

· Havalandırma sistemlerini kapatın

· Odayı hızla terk edin, kapıyı kapayın ve insanların girmesini engelleyecek uyarıları koyun,

· Güvenliğe haber verin, merkezi sistem havalandırmalar için kontrol merkezini haberdar edin,

· Sabotaja maruz kalmış olabileceklerin bir isimlerini belirlemeye
çalışın, bu listeyi güvenliğe ve olayı değerlendirecek sağlık ekibine
verin.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:20 pm


SARS : CİDDİ AKUT SOLUNUM YOLU SENDROMU

Dünya Sağlık Örgütü’nün ‘dünya çapında bir sağlık tehdidi’ olarak ilan
ettiği, akut solunum yolu yetersizliği sendromu (SARS=Serious Acute
Respiratory Syndrome) adı verilen gizemli hastalık, nedenini
belirleyerek yayılmasını kontrol etmeye ve hayat kurtarmaya çalışan
araştırmacıların aklını karıştırıyor.


SARS nedir?


SARS yakın zamanda Asya’da, Kuzey Amerika’da ve Avrupa’da görüldüğü bildirilen bir solunum yolları rahatsızlığıdır.


Akut solunum yolu yetersizliği sendromunun (SARS) semptomları nelerdir?


Hastalık genellikle ateşle başlar (38 derecenin üzerinde). Ateşe zaman
zaman titreme ya da baş ağrısı, genel bir rahatsızlık hissi ve vücutta
ağrılar da dahil olmak üzere başka belirtiler eşlik eder. Bazı
kişilerde, hastalığın başlangıcında solunum yollarıyla ilgili hafif
belirtiler de görülebilir.


SARS hastaları iki ila yedi gün arasında, kuru bir öksürüğe
tutulabilirler. Bu duruma kana yeterince oksijen gitmemesi eşlik
edebilir ya da durum o noktaya varabilir. Vakaların %10 ila %20’sinde,
hastaların yapay yollardan solunuma gereksinimleri olacaktır.


SARS’a maruz kalırsam, hasta olmam ne kadar sürer?


SARS’ın kuluçka dönemi genellikle 2 ila 7 gündür; öte yandan,
birbirinden ayrı haberlere göre, yumurtlama dönemi 10 güne kadar
uzayabilir.


SARS hastalarına nasıl bir tıbbi tedavi tavsiye edilmektedir?


CDC (Communicable Disease Center- Bulaşıcı Hastalıklar Merkezi) halen
SARS hastalarının, bilinmeyen bir nedene dayalı, topluluk içinde
bulaşan, tipik olmayan, ağır zaatürreye yakalanmış her hastaya
uygulanan tedavinin aynısını görmelerini tavsiye ediyor. SARS
hastalarında sayısız tedavi yöntemleri kullanıldı, ancak şu anda bunun
yararını görüp görmediklerni anlamak için yeterli bilgi mevcut değil.


Uygulandığı belirtilen tedavi yöntemleri arasında, antibiyotikler önde
geliyor. Tedavilerin arasında oseltavimir ya da ribavirin gibi
antiviral ajanlar da yer alıyor. Sterodiler de oseltavimir ya da
ribavirinle birlikte ağızdan ya da damar yoluyla hastalara uygulanıyor.



SARS nasıl yayılıyor?


SARS’ın temel yayılma yolu, görünüşe bakılırsa damlacıkların
aktarılması. Yani SARS hastası olan biri öksürerek ya da hapşırarak
havaya damlacıklar saçması ve başka birinin onları soluması yoluyla
yayılır.


SARS’ın hava yoluyla ya da virüsün bulaştığı nesnelerden daha geniş çapta yayılması mümkün.


SARS hastası olan birinin etrafındakilere bu hastalığı bulaştırması tehlikesi ne kadar sürer?


Bugüne kadar gelen bilgilere göre, bu insanların ateş ya da öksürme
gibi belirtiler sergilemeye başladıkları zaman, hastalığı bulaştırma
olasılıkları en yüksektir. Öte yandan, SARS hastalarının, semptomların
başlamasından ne kadar zaman önce ya da sonra, hastalığı diğerlerine
bulaştırdıkları bilinmemektedir.


SARS’a yakalanma riski en yüksek olanlar kimlerdir?


SARS vakalarının, öncelikle hastalığı taşıyan biri ile doğrudan temas
halinde olan, örneğin SARS hastasının aile fertleri ya da SARS
hastasına bakarken enfeksiyon kontrol süreçlerini takip etmeyen sağlık
görevlileri gibi insanlar arasında görüldüğü bildirilmektedir.


SARS’ın nedeni nedir?


CDC’de ve başka laboratuvarlardaki bilim adamları SARS hastalarında
bundan önce bilinmeyen bir koronavirüs tespit ettiler. Yeni koronavirüs
SARS’ın nedeni konusunda hala önde gelen varsayım olsa da, olası
nedenler arasında yer alabilecek, başka virüsler de hala araştırılıyor.



Koronavirüsler nedir?


Koronavirüsler mikroskopta bakıldığında hale ya da tacı andıran bir
görünüme sahip olan virüs gruplarıdır. İnsanlarda hafiften, orta ve
üstü ağırlığa uzanan solunum yolu rahatsızlıklarının yaygın nedeni olan
bu virüsler, hayvanlarda ise mide ve bağırsak, karaciğer ve sinir
sistemi hastalıklarıyla ilişkilendiriliyor. Koronavirüsler dış ortamda
üç saat gibi uzun bir süre boyunca hayatta kalabiliyorlar.


SARS için geliştirilen bir test var mı?


SARS için henüz elde hiçbir test bulunmuyor. Öte yandan, Bulaşıcı
Hastalıklar Merkezi Dünya Sağlık Örgütü’yle işbirliği içinde, yeni
koronavisürün antikorlarının tespit edilmesinde son derece umut
vadedici görünüyor.


SARS’tan korunmak için ne Yapmalısınız?


Hastalık, akut solunum yolu yetersizliği sendromu (SARS) hastası olan
birinin öksürerek ya da hapşırarak havaya damlacıklar saçması ve başka
birinin onları soluması yoluyla yayılır. SARS’ın hava yoluyla ya da
virüsün bulaştığı nesnelerden daha geniş çapta yayılması mümkün.


Merkezi ABD’de bulunan sağlık kuruluşu CDC (Communicable Disease Center
- Bulaşıcı Hastalıklar Merkezi) hastalığın yakın temas halinde
bulunulan kişilere ya da iyileşmekte olan SARS hastalarıyla ilgilenen
sağlık görevlilerine bulaşmasını denetlemek amacıyla, solunum
yollarındaki belirtilerin ve ateşin geçmesinden en az on gün sonra,
aşağıdaki güvenlik önlemlerinin alınmasını tavsiye ediyor:


1. SARS hastaları ev dışındaki etkileşimlerini sınırlamalılar, işe,
okula, evin dışındaki günlük bakım birimlerine ya da başka kamusal
alanlara gitmemeliler.


2. Bu on günlük süre boyunca, SARS hastasının bulunduğu ailenin bütün
fertleri ellerin sık sık yıkanması ya da alkol bazlı temizleyicilerin
kullanılması gibi, el hijyeni ile ilgili tavsiyelere büyük bir dikkatle
uymalılar.


3. Her SARS hastası öksürmeden ya da hapşurmadan önce ağzını ve burnunu
mendille kapamalıdır. Mümkünse, SARS’ı atlatmakta olan hasta virüsün
bulunmadığı insanlarla yakın temas halindeyken ameliyat maskesi
takmalıdır. Hasta ameliyat maskesi takamıyorsa, evdeki diğer insanlar
hastayla yakın temas halindeyken maske takmalılar.


4. SARS hastasının vücudundan çıkan sıvılarla gerçekleşecek her türlü
temasta, bir kez kullanılıp atılan eldivenler tercih edilmelidir. Öte
yandan, vücut sıvılarıyla teması gerektiren faaliyetlerin hemen
ardından, eldivenler çıkarılarak atılmalı, eller yıkanmalıdır.
Eldivenler yeniden kullanılmamalı, gerçek el hijyeninin yerine
geçecekleri düşünülmemelidir.


5. SARS hastaları ailenin öbür fertleriyle yemek araç-gereçlerini,
havlularını paylaşmaktan, onlarla birlikte yatmaktan kaçınmalıdır;
bununla birlikte, bu eşyalar su ya da sıcak sabunla yıkanmak veya
çamaşır makinesine atmak gibi rutin temizliklerden sonra
kullanılabilir.


6. Ailenin diğer fertlerinin, ateş ya da solunum yolu rahatsızlıkları
gibi SARS belirtileri göstermedikleri sürece, dışarıdaki faaliyetlerini
sınırlamalarına gerek yoktur.


7. CDC’de görevli bir seyahat danışmanı kıta Çin’i, Hong Kong, Hanoi,
Vietnam ya da Singapur’a, gerekli olmayan bir seyahat yapmayı planlayan
kişilerin, seyahatlerini bir dahaki duyuruya dek ertelemelerini tavsiye
ediyor.


SARS hastası olabileceğinizi düşünüyorsanız


Gizemli zaatürreye ilişkin söylentiler dünyanın her yanında gitgide
yayılırken, sağlık görevlileri acil serviste ya da muayenehanelerinde,
SARS’a yakalanmış olabileceklerinden korkan, endişeli ama aslında
sağlıklı insanlarla, gitgide artan bir oranda karşılaşıyorlar.


Yetkililer öksürme, solunum zorluğu ve ateş gibi belirtilerin hüküm
sürmekte olan soğuk algınlığı ve grip mevsiminde çok yaygın olduğunu
söylüyorlar.


Ancak yakın bir tarihte Güneydoğu Asya’ya seyahat etmediyseniz ya da bu
hastalığı taşıyan biriyle yakın temasta bulunmadıysanız, SARS hastası
olmanız son derece uzak bir olasılık.


Dünya Sağlık Örgütü hastalığın nedeni belirlenene dek, akut solunum
yolu yetersizliği vakasını, ana hatlarıyla, aşağıdaki belirtilerle
tarif ediyorlar:


1. 38 derecenin üzerinde ateş


2. Şu solunum yolu belirtilerinden biri ya da daha fazlası: öksürme, nefes darlığı ya da nefes zorluğu


3. SARS hastası olduğu bilinen biri ile yakın temas ya da belirtilerin
ortaya çıkmasından önceki son on gün içinde, hastalığın etkilediği
alanlarda birine seyahat etmiş olmak.


Yetkililer yakın tarihte seyahat ya da hastalığı taşıyan bireylerle
temasın ardından, bu zaatürre belirtilerini gösteren herkesi bir sağlık
görevlisiyle temasa geçmesi, seyahatine ve temasın türüne ilişkin
ayrıntıları eksiksiz olarak vermesi konusunda uyarıyor.


Sağlık görevlisi akut solunum yolu yetersizliği sendromuna maruz kalmış
olabileceğinizi düşünüyorsa, hastalığın diğer olası nedenlerini elemek
için daha fazla test uygulaması gerekir.


Bu gizemli zaatürreye ilişkin daha fazla bilgi elde edilene dek,
yetkililer doktorların SARS’ta, zaatürrenin bilinmeyen her türünde
uyguladıkları tedavileri uygulamalarını tavsiye ediyorlar.


Bulaşıcı Hastalıklar Merkezi ve Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiyelerine
göre, SARS hastalığına yakalandığı düşünülen kişiler, standart bulaşıcı
hastalık tedavisi genel ilkelerine göre, hastaneye yatırılmalı ve diğer
hastalardan tecrit edilmeli.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:21 pm

SASILIK


Göz küresini oynatan kasların fazla ya da az ça1ışması sonucu beliren
bir göz bozuk1uğudur. şaşı1ık nedenleri, tek taraflı görme zayıf1ığı ya
da tek taraflı kırma bozukluğu olabilir. Şaşı1ık genellikle yakını
görememeyle ilgili bir bozukluk o1duğundan, çoğu kez yakına bakarken
ortaya çıkar. Tek yanlı görme zayıf1ığı ya da kırma bozuk1uğu tek
taraflı şaşı1ığın oluşumuna neden olur.

Belirtileri:

Genellikle çocukluk dönemlerinde ortaya çıkan şaşılık, içe doğru
şaşılıktır. Çocuk, yakına bakmaya ça1ıştığı zaman gözler içeri doğru
kayar.

Tedavi:

Şaşı1ığın tedavisi, duruş anormalliklerinin şekline ve nedenine
yöneliktir. Tedavide, kırılma kusurunun gözlükle düzeltilmesi, bir
gözün bantla kapatılması, şaşılık sapma açısının prizmalarla
düzeltilmesi, uygun alet ve apareyler kullanılarak özel görme
çalışmaları gibi yöntemler uygulanır. Bazı vakalarda durumun ameliyatla
düzeltilmesi gerekmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:22 pm


SEDEF HASTALIGI (PSORIAZIS)


Nedeni tam olarak bilinmeyen sedef hastalığında, vücudun bazı
bölgelerindeki deride aşırı bir büyüme ve bunun sonucunda kalınlaşmış,
kırmızı, yama görünümünde kaşıntılı, göze hoş görünmeyen alanlar
meydana gelmektedir. Kafa derisi, dizler ve dirsekler en sık tutulan
yerlerdir, ancak hastalık tüm vücutta geniş alanları kaplayan lezyonlar
meydana getirebileceği gibi eklem iltihaplarına da neden olabilir.
Genetik bir yatkınlık olabilir. Hastalığın şiddeti zaman içerisinde
değişiklik gösterebilir, azalma ve artışlar stres ve psikolojik durumla
ilişkilidir. Kullanılan tedavi yöntemleri kesin tedavide yetersizdir.

Aşağıdaki yöntemler tedaviye yardımcı olarak önerilebilir:

Güneşte daha çok zaman geçirin, mümkünse güneşi bol bir yere yerleşin. Güeş ışığı, sedef hastalığında son derece faydalıdır.

Daha az yağ ve daha az protein tüketin; karbonhidrat tüketimini arttırın.

Tedavi amacı ile devedikeni (Silybum marianum) bitkisinin ekstresini
deneyin. Bu bitki ekstresi zararsızdır ve alkol kullanımına bağlı
meydana gelen karaciğer hastalıklarına karşı kullanılmaktadır. Bir
litre kaynar suya 50 gram meyvesinden konularak demlenir ve günde 2 kez
birer çay bardağı, 3 ay boyunca içilir. Eğer hazır hapları
bulunabilirse, günde 2 kez birer tablet, 3 ay süresince alınır.

Stres azaltma tekniklerini deneyin; hipnoz sonucu hastalığın gerilefiğini gösteren çalışmalar mevcuttur

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:23 pm


SEKER DUZEYINIZI KENDINIZ OLCUN

Şeker hastalığının tedavisinde kan şekeri düzeyinin kontrol edilmesi
oldukça önemlidir. Kendi kendinize kan glikoz düzeyini ölçme, şeker
hastalığını kontrol altında tutmak için beslenmenizde, ilaçlarınızda ve
egzersizinizde yeni düzenlemeler yapıp yapmamanız gerektiğini
belirlemenin bir yoludur.

Glikoz düzeylerinin ölçümü insülin kullananlarda olduğu gibi ağızdan
ilaç kullanan hastalarda da önemlidir. Hamile veya kan şekeri dengesiz
olan (unstable) şeker hastalarının, günde birkaç kez kan glikoz
düzeylerini ölçmeleri uygun olur. Genelde hem idrar hem de kan testleri
yemeklerden ve yatmadan önce yapılmalıdır. Bu dönemlerde glikoz
düzeyleri normale daha yakındır. Ayrıca doktorunuz son 6-8 haftada kan
şekerinizi ne kadar kontrol edebildiğinizi belirlemek için özel bir
test (glikolize hemoglobin testi) yaptırabilir.

Her ölçümün sonucunu dikkatle kaydedin: bu sonuçlar doktorunuzun tedavi
programının etkili olup olmadığı ve ilaçlar, beslenme ve egzersiz
programında değişiklik gerekip gerekmediğini belirlemesinde yardımcı
olacaktır. Doktorunuz hangi tip testin (kan veya idrar) sizin için
uygun olacağı konusunda önerilerde bulunacak ve testi ne zaman ve nasıl
yapacağınızı ve kaç kez yapmanız gerektiğini belirlemede yardımcı
olacaktır.

İdrar Testleri

Bu tür testlerin kullanımı oldukça kolay, kullanışlı ve ucuzdur.
Bununla birlikte bu testlerin kullanımı insüline bağımlı olmayan şeker
hastaları ve kan glikoz düzeyleri çok yüksek ya da çok düşük olmayan
hastalarla sınırlıdır.

Piyasada birçok idrar testi bulunmaktadır; glikoz düzeyini belirlemek
için bazılarında kimyasal işlem görmüş çubuklar kullanılırken,
bazılarında da tabletler kullanılın Her ikisi de idrarla temas
ettiğinde renk değiştirir. Renkteki değişikliğin derecesi idrardaki
glikoz miktarını gösterir ve kandaki glikoz miktarını da dolaylı olarak
yansıtır. İdrardaki aseton ve diğer ketonları ölçen testler de
bulunmaktadır.

Kan Testleri

Kan testleri doğrudan ölçüm sağlar, ancak idrar testlerinden daha
pahalı ve daha zor kullanılırlar, Bununla birlikte bebeklerde ve
ergenlik dönemindeki şeker hastalarında insüline bağımlı şeker
hastaları veya böbrek hastalarında ve hamile şeker hastalarında kan
testi daha uygundur.

Kan testlerinin çeşitli tipleri vardır. Genellikle hepsinde parmak
ucundan alınan bir kan damlası kimyasal işlem görmüş bir çubuğa
damlatılır. Bu tür testleri yaparken doktorunuzun ve kullanma
kılavuzunun önerilerine uyun.

Egzersiz öncesi ve sonrasında kan glikoz düzeyinin ölçülmesi önemli
olabilir. Glikoz düzeyini egzersiz öncesi, egzersiz sırasında ve
sonrasında ve ayrıca ilaç ve yiyecek alarak antrenmandan önce ve sonra
kaydederek, egzersizin şeker hastalığının seyrine etkisi konusunda daha
fazla bilgi sahibi olabilirsiniz.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:24 pm


SEKER HASTALARINA MUJDE



Kol saati şeklindeki ağrısız-şeker ölçüm cihazının satışı için ABD de
onay alındı|Kola takılan cihazın ciltle temas eden yüzeyine, 12 saatte
bir değiştirilen ve cilde verdiği sıvıyla küçük elektrik akımı gönderen
bir parça takıldığı, kandaki glikoz miktarının, sıvı yardımıyla 20
dakikada bir ölçüldüğü, şekerin fazla çıkması durumunda aletin
alarmının devreye girerek hastayı uyardığı açıklandı.

Şeker hastalarının yeni aletle, uykudayken bile şekeri kontrol
edebilecekleri kaydedildi. 12 saatte bir değiştirilen ölçüm parçasının
her birinin, 4-5 dolara satılacağı belirtildi. Reçeteyle 18 yaş ve
üzerindeki şeker hastalarına satılabilecek cihazın, 400 dolara
satılacağı açıklandı.

Yeni cihazın, her seferde parmaktan kan alınarak kullanılan şeker ölçme cihazına alternatif olacağı kaydedildi.

Ancak cihazın çok küçük şeker miktarını ölçmediği, sadece şekerin
yüksek olduğu durumda hastayı bilgilendirdiği ve uyardığı belirtildi.

Cihaz, kolu fazla terleyen hastalarda ölçüm yapamıyor. Şeker cihazının,
klinik denemelerinde, hastaların yüzde 50 sinin kolunda deri tahrişine
yol açtığı da belirlendi.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:29 pm


SEKER HASTALIGI


Seker Hastaligi Nedir ?|Eger Seker hastasi iseniz, insulin denilen
hormondan vucudunuzda ya yeterince yoktur ya da vucudunuz bu hormonu
dogru bir Sekilde kullanamiyordur. Bu durumda kaninizda dolaSan Seker
vucudunuz tarafindan yeterince kullanilamaz ve kaninizda bulunan bu
fazla Seker kalbinize, kan damarlariniza, böbreklerinize, sinirlerinize
ve gözlerinize zarar verebilir. Bunun sonucunda da kalp hastaligi,
körluk, böbrek yetmezligi, felç, iktidarsizlik oluSabilir. Eger gerekli
önlemleri alirsaniz bu rahatsizliklarin oluSmasini
engelleyebilirsiniz.|Kan sekerimin Yukselmemesi için Neler Yapmaliyim
?|seker hastaliginizi kontrol edebilmek için kan Sekerinizin
yukselmesini engellemeniz gerekir. ideal kan Sekeri kiSiden kiSiye
degiSir. Bu yuzden kan Sekerinizin hangi duzeyde olmasi gerektigine
doktorunuzla birlikte karar vereceksiniz. Kan Sekerinizin yukselmemesi
için aSagidaki önerilerimize uymaniz gerekir: Mumkun oldugu kadar
degiSik yiyecekler tuketin, devamli ayni Seyleri yemeyin. Yedikleriniz
az yagli olsun. sekerli ve bol enerjili yiyeceklerden uzak durun (hamur
iSleri, tatlilar gibi). Eger SiSman iseniz doktorunuzun önerecegi
Sekilde kilo verin. 3 buyuk ögun yerine 5-6 kuçuk ögununuz olsun.
Duzenli spor yapin. Spor yapamiyorsaniz yuruyuS yapin. Ancak bunlara
baSlamadan önce doktorunuza daniSin. Ilaçlarinizi doktorunuzun tavsiye
ettigi gibi ve duzenli olarak kullanin. Verilen tedaviyi
uygulayamiyorsaniz, bunu doktorunuza iletin. ozellikle insulin
kullaniyorsaniz gunde bir kez açlik kan Sekerinizi ölçun veya ölçturun.
Açlik kan Sekerinizi her ölçturdugunuzde bu formun arkasinda bulunan
takip formuna açlik kan Sekerinizi yazin ve kontrole geldiginizde
bunlari doktorunuza gösterin. Yiyeceklerinizi ve yaptiginiz sporu buna
göre ayarlayabilirsiniz.|seker Hastaligina Bagli GeliSen Hastaliklari
onlemek için BaSka Neler Yapmaliyim ?|oncelikle duzenli olarak
doktorunuza kontrole gidin. Bunun diSinda aSagidaki hususlara dikkat
edin: DiSlerinizi hergun firçalayip, diS ipi ile temizleyin. Yilda 2
kez diSlerinizi kontrol ettirin. Tansiyonunuzu yilda 5-6 kez kontrol
ettirin. Tansiyon durumunuz ile ilgili olarak doktorunuzdan bilgi alin.
Kan kolesterolunuz hakkinda doktorunuzdan bilgi alin. Kan
kolesterolunuzun yukselmemesi için duSuk kolesterollu yiyecekler
tuketin. Sigara içmeyin. Yilda bir kez veya doktorunuzun istedigi
siklikta gözlerinizi muayene ettirin.|seker Hastaligimin Ayaklarima
Zarar Vermemesi için Nelere Dikkat Etmeliyim ?|Kendiniz hergun
ayaklarinizi kontrol edin. Her kontrole gittiginizde doktorunuzdan
ayaklarinizi muayene etmesini isteyin. Ayaklarinizda kizariklik,
SiSlik, uyuSukluk, uzun suren agri, keçelenme farkederseniz hemen
doktorunuza daniSin. Ayakkabinizin içerisinde taS, çivi vs olup
olmadigini kontrol etmeden kesinlikle giymeyin. Kesinlikle yalinayak
yurumeyin. Yeni ayakabi alirken ayaginiza uygun ve yumuSak ayakkabi
alin. Ayakkabi almaya akSam uzeri gidin (bu saatlerde ayaklariniz biraz
SiSmiS haldedir). Tabani duz ayakkabi almayin. Beyaz çorap giyin ve
çoraplarinizi çikartinca, lekelenme olup olmadigini kontrol edin.
Ayaklarinizi hergun yikayin ve tam olarak kurulayin. ozellikle parmak
aralarinizin kuru oldugundan emin olun. Sert havlu kullanmayin.
Ayaklarinizi tirnaklarinizla kaSimayin. Ayaklariniz çok terliyorsa
pudra kullanin.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:29 pm


SEKER HASTALIGINA BAGLI BARSAK RAHATSIZLIKLARI


Uzun süren şeker hasta-xxx-lığı, midenin ve barsak siste-xxx-minin geri
kalanının kas et-xxx-kinliğini denetleyen sinirlerin fonksiyonunda
azalmayla sonuçlanabilir.

Şeker hastalığına bağlı gastroparezi denilen bir du-xxx-rum ortaya
çıkar ve midede-ki karıştırma ve itme faaliye-xxx-tini azaltır. Zaman
içinde, mi-xxx-de gevşek bir torbaya ben-xxx-zemeye başlar ve giderek
genişler. Periyodik olarak büyük miktarlarda sıvı ve bir, hatta iki gün
önce yen-xxx-miş, kısmen sindirilmiş ye-xxx-mekleri çıkarabilirsiniz.
Yiye-xxx-ceklerin mideden barsaga doğru hareketlerindeki
dü-xxx-zensizlik, şeker hastalığının kontrolünü çok güç hale
ge-xxx-tirmektedir. Metoklopramid denilen bir ilaç, bu
rahatsızlı-xxx-ğın tedavisinde zaman za-xxx-man etkili olmaktadır.

Sinir hasarının esas yeri barsaklar olduğunda, barsa-xxx-ğın itici
hareketi zayıflar. ls-xxx-hal geceleri ortaya çıkma eğilimindedir ve
anüs çevre-xxx-sindeki kas halkasının his ve işlevinin zayıflaması
nede-xxx-niyle uyku sırasında dışkıyı tutamama söz konusu
olabi-xxx-lir. Bir miktar emilim bozuk-xxx-luğu görülebilir, ama aynı
zamanda ortaya çıkan aşırı bakteri artışının, tropik ol-xxx-mayan
sprunun ya da pank-xxx-reas yetmezliğinin de sonu-xxx-cu olabilir.

Bazı durumlarda, periyo-xxx-dik (her ay 1 hafta gibi) anti-xxx-biyotik
tedavisi ishali kontrol altına alır. Bu, hareketleri zayıflayan ince
barsaktaki aşırı bakteri büyümesinin rahatsızlıktan sorumlu
ol-xxx-duğunu düşündürür.

Başka zamanlarda, ishal barsağa giden sinirlerdeki fonksiyon
zayıflamasının sonucu olabilir. Zaman zaman, bu durumda klonidin
denilen bir ilaç etkili olmak-xxx-tadır.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:30 pm


SEKER HASTALIGINDA AYAK BAKIMI


Eğer şeker hastasıysanız, ayaklarınızın bakımı için her gün birkaç
dakikanızı ayırmalısınız. Böylece şeker hastalığının ayaklarınızda
neden olabileceği sorunları en aza indirebilirsiniz. Aşağıdaki
önerileri dikkate alın.

Ayaklarınızı Temiz Tutun

Ayaklarınızı her gün özenle yıkayın. ilik su ve sabun ya da
doktorunuzun önereceği bir temizleyici kullanın. İyice temizleyin ve
yumuşak ve temiz bir havluyla kurulayın. Deriyi korumak için
nemlendirici bir losyon sürün (parmak aralarınıza sürmeyin).

Yumuşak, emici ve temiz çoraplar giyin. Çorap ve ayakkabılarınızın kan
dolaşımını engelleyecek kadar sıkmaması ya da aşırı terlemeye yol
açmamasına dikkat edin. Sentetik maddelerden yapılmış çoraplardan
kaçırın, çünkü bunlar ayak derinizdeki nemin buharlaşmasını önler ve
ayaklarınızın sürekli ıslak kalmasına neden olurlar.

Ayaklarınızı Her Gün Kontrol Edin

Ayaklarınızı, parmak aralarınızı ve tırnaklarınızı dik-

katlice kontrol edin. Görmekte güçlük çektiğiniz bölgeler için küçük
bir ayna kullanabilirsiniz. Nasırlar, çatlaklar, kesikler, çürükler,
sıyrıklar ya da şişme ve kızarıklık gibi enfeksiyon belirtileri olup
olmadığına bakın. Ayağınızda hassas ya da enfeksiyonlu bir bölge fark
ederseniz, doktorunuza danışın. Doktorunuz ayrıca normal
kontrollerinizde de ayaklarınızı inceleyecektir.

Tırnaklarınızın Bakımına Dikkat Edin

Tırnak makaslarını kullanmayın; yaralanmaya neden olabilirler. Bir
tırnak törpüsüyle, tırnaklarınızı parmağınızın şekline uygun olarak
yuvarlak değil düz bir biçimde kısaltın. Tırnaklarınızı çok fazla
kısaltmayın; böylelikle şeker hastalarında çok ciddi sorunlar
yaratabilecek tırnak batmalarını önleyebilirsiniz.

Yaralanmalardan Kaçının

Egzersiz kan dolaşımını artırarak, ayaklarınızın sağlıklı kalmasına
yardımcı olur. Bununla birlikte, fiziksel etkinliklerinizi seçerken,
yaralanma riskini göz önünde bulundurun. Ayaklarınız ya da bacaklarınız
yorulduğunda, etkinliğinize devam etmeden önce, birkaç dakika oturun ve
ayaklarınızı yukarıya kaldırın.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:54 pm


SEKER HASTALIGINDA AYAK SORUNLARI


Eğer şeker hastasıysanız, ayak sorunları yönünden özel risk
taşımaktasınız. şeker hastası olmayanlarda nadiren sorun yaratan
yaralar, deride su toplanması, nasır ve diğer durumlar, şeker
hastalarında hızla ciddi tıbbi sorunların oluşmasına yol açabilir.
Sonuçta enfeksiyon ya da kangren gelişebilir ve ağır yakalarda ayak ya
da bacağın kesilmesi gerekebilir.

Aşağıda genel hatlarıyla anlatılan muhtemel komplikasyonların
belirtileri konusunda uyanık olun ve bunlardan biri ortaya çıkarsa
hemen doktorunuza başvurun. Bununla birlikte, insüline bağımlı şeker
hastalığının ilk on yılında ayak sorunlarının ortaya çıkma olasılığı
düşüktür.

Dolaşım Bozulduğu

Uzun süredir şeker hastası olanlarda sık olarak bacağın küçük kan
damarlarında dolaşım sorunları ortaya çıkar. Bu eğilim, 40 yaşın
üstündeki şeker hastalarında kangren görülme sıklığının neden normal

nüfustan çok daha fazla olduğunu açıklamaya yardımcı olur.

Dolaşım azalması ayaklarda soğumaya ve mordan koyu kırmızıya kadar değişen bir renk değişikliğine neden olabilir.

Diabetik Nöropati

şeker hastalığındaki dolaşım bozukluğuna, sinir dokusu kaybı ve
ayaklarda hassasiyet eşlik edebilir (bazı hastalarda ellerde de).
Sonuçta, dokunma duyusunda ve ağrı, sıcak ve soğuğu hissetme
yeteneğin-de azalma olur; bacak ve ayaklarınızda duyu kaybı meydana
gelebilir.

Bu duyu kaybı kesik, yanık ve diğer yaralanma risklerini de artırır.
Özen gösterilmeyen küçük yaralar iltihaplanır ya da ülserleşebilir. Siz
farkına varmadan, yanık veya donma olabilir.

Bu tür yaralanmaları önlemek için kol ve bacaklarınızın sıcak ya da soğuğa maruz kalmamasına çalışın.

Charcot Ekiemi

Diyabetik nöropatinin uzun vadede diğer bir ciddi komplikasyonu Charcot
eklemidir. Ender görülen bu sorun, sinirlerde zamanla oluşan

harabiyetin sonucudur. Ayak kavsindeki küçük kemiklerin bütünlüğü
giderek bozulur ve ayakta hızla şişme ve düztabanlık meydana gelir.
Charcot eklemi fazla ağrı yap-masa da, yürüme güçlüğüne neden olur.

Ayak Enfeksiyonları

Araştırmalar henüz şeker hastalarının enfeksiyonlara daha duyarlı
olduklarını ortaya koymamıştır, ancak enfeksiyonların şeker
hastalarında genellikle daha ağır geçtiği ve tedaviye diğer insanlardan
daha yavaş yanıt verdiği bilinmektedir. Belirgin olarak artmış kan
şeker düzeyi, muhtemelen enfeksiyon oluşumunu hızlandırmakta ve
kötüleştirmektedir; kan şeker düzeyinin normal değerlere yakın sınırlar
içinde tutulması, büyük olasılıkla enfeksiyonların kontrolünü olumlu
olarak etkileyecektir. En sık rastlanan sorunlar Ayak tabanında,
ülserleşmiş doku üzerinde, tırnak çevresinde ve ayak parmakları
arasında görülen apselerdir.

Uygun bir ayak bakımı ile bu sorunların büyük çoğunluğu önlenebilir ya da komplikasyonlar en aza indirilebilir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 6:56 pm

SEKER HASTASININ DIYETI


Kilonun sağlık için önemli bir faktör olduğu giderek açık bir şekilde
anlaşılmaktadır. Aşırı kilo, şeker hastaları sözkonusu olduğunda
özellikle önemlidir. Şişmanlık en yaygın şeker hastalığı türüyle
(insüline bağımlı olmayan şeker hastalığı) ilişkilidir. Açıktır ki,
şişmanlık, genetik olarak duyarlı insanlarda şeker hastalığının
gelişmesine yol açan bir tetikçi olarak etki göstermektedir.

Pankreas tarafından üretilen insülin miktarı normal kiloda bir kişi
için yeterli olabileceği halde, aşırı kilolu insanlarda insülin talebi
daha büyüktür. Şeker hastalığı olan şişman insanlarda, pankreas talebi
karşılayamaz.

Bu nedenle, kilo kontrolü, insüline bağlı olmayan şeker hastalıklarının
önlenmesinde ve tedavisinde çok önemlidir. ABD de yaklaşık 10 milyon
insanda,hastalığın bu biçimi mevcuttur; yüzde 80 i fazla kiloludur. Bu
insanların yarısı durumunun farkında değildir.

Diyette tavsiye edilen, karmaşık karbonhidratların alınması ve yağların azaltılmasıdır.

Şekeriniz varsa ve kilo kaybetmeniz gerekiyorsa, bir diyet uzmanından
alınacak tavsiye-ler yararlı olabileceği gibi, genel diyet kurallarını
izlemeniz de yeterli olabilir. Şeker hastası olanlar ve olmayanlar,
aşağıdaki diyet kurallarını uygulayarak kilo verebilirler.

Kaloriler

Başarılı bir rejim için besleyici açıdan dengeli bir diyet temel
alınmalıdır. Hafif bir kalori azaltımı günlük ihtiyacın yaklaşık 500
kalori altına sürekli kilo kaybı için çok uygun görünmektedir.
İstediğiniz kiloya eriştikten sonra, kalori miktarını hafifçe
arttırabilirsiniz, ama yeni kilonuzu korumaya dikkat edin.

Yağlar ve Karbonhidratlar

Yağ tüketiminizi, günlük kalori tüketiminizin yüzde 30 unun altına
düşürün. Doymuş yağları (hayvansal yağlar) toplam kalorinizin yüzde
10una düşürün. Yediklerinizin yaklaşık yüzde 50 si, az işlenmiş tahıllı
ekmek, hububat ve diğer tahıllar, patates, pirinç ve makarna gibi
karmaşık karbonhidratlar açısından zengin olmalıdır.

Lif

Bazı araştırmalar, karbonhidratların kalori tüketiminin yüzde 50sini
oluşturması durumunda, bazı lif biçimlerinin, kandaki glikozun ve
kolesterolün kontrolüne yardımcı olabileceğini göstermektedir. Ancak,
sonuçlar kesin değildir.

Taze meyva ve sebzeler, tahıllar ve hububatlar dahil olmak üzere,
karmaşık karbonhidratlar açısından zengin bir diyette, kalori oranı
görece düşük, lif oranı yüksektir.

Basit karbonhidratlar ve şeker açısından zengin gıdaların (tatlılar ve
şekerli çörek, tart, kek ve bisküvi gibi fırınlanmış gıdalar dahil
olmak üzere) tüketimini azaltın. Bu gıdaların birçoğu büyük miktarda
yağ içerir.

Protein

Proteinin kalorilerinizin yüzde 12 ile 20 sini sağlaması gerektiği
şeklindeki standart tavsiye, şeker hastası olsun olmasın herkes için
geçerlidir (İstisna: böbrek ya da karaciğer sorunlarınız varsa, protein
yıkımı sonucu ortaya çıkan atık ürünleri yok edemeyebilirsiniz. Bu
nedenle daha az protein tüketmeniz gerekir. Tavsiye için doktorunuza
danışın.).

Diğer Yaşam Tarzı Faktörleri

Şeker hastalığınızı denetlemeyi öğrenin; onun sizi denetlemesine izin
vermeyin. Kilo denetiminin yanısıra, şeker hastalığı yönetiminin iki
diğer elemanı da önemlidir:

İlaçlar

Tek başına diyet şeker hastalığınızı denetleyemiyorsa, ağızdan alınan
ilaçların ya da insülin iğnelerinin kullanımı gerekli olabilir.
Yediklerinizin zamanlaması ve miktarındaki tutarlılık, şeker hastalığı
için ilaç alıyorsanız özellikle önemlidir.

Egzersiz

Egzersiz kilonuzun denetlenmesine yardımcı olmanın yanısıra, kan şekeri
düzeyinizin de düşürülmesine de yardımcı olabilir.Yapmanız gereken
düzenli bir hafif egzersizdir.Genel bir tıbbi muayeneden geçin, yavaş
yavaş başlayın ve doktorunuzun talimatlarını dikkatle uygulayın. Şeker
hastalarının özel sorunları vardır. Bazılarında dolaşım bozukluğu ya da
bacaklarda zayıflamış sinirler söz konusu olabilir. Doktorunuz kişisel
ihtiyaçlarınıza uygun bir egzersiz programının hazırlanmasında yardımcı
olabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 7:02 pm


SES ALETLERI


Larenjektomi (ses tellerinin olduğu gırtlak bölümünün de çıkarıldığı
ameliyat) ameliyatı yapılmış kişiler gırtlaklarının yardımı olmadan
tekrar konuşmayı öğrenmek zorundadır. Ses tellerinizin olmaması bir
daha konuşamayacağınız anlamına gelmemektedir,ancak yeni konuşmanız
daha öncekinden farklı olacaktır.

Yemek Borusu Yoluyla Konuşma

Larenjektomi ameliyatı yapılan birçok kişi yemek borusu yoluyla konuşma
denen bir teknikle tekrar konuşmayı öğrenmektedir. Önce, daha sonra
yemek borusundan çıkarılmak üzere hava yutulur. Sonra dil ağız tavanına
dayanarak hava dışarı verilir. Bu sırada yemek borusu ve ağız
titreşerek geğirmeye benzeyen bir ses çıkar. Bu ses dil,

damak, dudaklar ve dişler kullanılarak kelimeye dönüştürülür. Bir
konuşma bozuklukları uzmanının yardımı ve uygulama ile larenjektomi
ameliyatı geçiren birçok kişi bu yöntemle konuşmayı öğrenmektedir.

Yapay ses Aletleri

Larenjektomi ameliyatı yapılanlar için yemek borusu yoluyla konuşma
sesli iletişim kurmanın tek yolu değildir. Bu yöntemle konuşmayı
öğrenemeyen ya da anlaşılabilecek kadar yüksek ses çıkaramayan kişiler
yapay ses aletleri kullanabilirler. Bu aletler ses yolundan geçebilen
sesler üretirler. Çoğu kez yemek borusu yoluyla konuşma yöntemi ile
birlikte kullanılabilirler.

Bu aletlerin başlıca iki tipi vardır: Boyun tipi ve ağız içi tipi.
Boyun tipi olanlar elde taşınan, pilli ve elektronik titreşimler
yaratan aletlerdir. Aletin baş tarafı boyuna dayanır; titreşimler boyun
dokularına geçer ve dil,dişler,dudaklar ve damak tarafından konuşmaya
çevrilecekleri gırtlak, ağız ve buruna yayılırlar. Bu aletlerin çoğu
yalnızca akciğerlerden gelen havayı kullanırlar.

Diğer tipte ses oluşturan bir cihaz esnek bir tüp aracılığıyla sesi
ağız içine verir. Bu ses daha sonra dil,dudaklar, dişler ve damak
tarafından konuşmaya çevrilir. Boyun tipi konuşma aletleri çoğu kez
ağız içi konuşma için de uyarlanabilir.

Sesli iletişim kurma için üçüncü bir yöntem ses protezleridir. Temel
olarak bu araçlar nefes ve yemek borusu arasında bir köprü
oluştururlar. cerrah nefes borusunun arka duvarına ve yemek borusunun
ön duvarına küçük delikler açar. Yemek borusuna hava geçmesini
sağlamak, açıklığın kapanmasını engellemek ve nefes boru-suna yiyecek
ve içeceklerin kaçmasını engellemek için buraya küçük bir tüp
yerleştirilir. Bazen tüpün ağzına açılır kapanır bir kapak
yerleştirilebilir; bu kapak kapanarak alete ve yemek borusuna hava
geçişini engellediğinde yemek borusu yoluyla ağızdan konuşmaya olanak
da sağlar.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 7:19 pm


SES TELLERI SORUNLARI


Gırtlağın iki yanında bulunan ses telleri titreşerek sesin oluşmasını
sağlarlar. Gırtlak kasları ses tellerinin uzunluğunu ve gerginliğini
kontrol ederek titreşimi ayarlarlar. Ses telleri ayrıca yutkunma
sırasında yiyecek ve içeceklerin akciğerlere kaçmasını önlemede de
yardımcı olurlar.

Ses telleri konuşmada ve şarkı söylemede en önemli öğelerdir. Eğer
yanlış ya da kötü kullanılırlarsa çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Bu
tür sorunlar arasında polipler, nodüller ve ülserler bulunmaktadır.

POLİPLER

Polipler, ses tellerinin üstünü örten ince zarda ortaya çıkan
şişliklerdir. Bunlar büyüdükçe yuvarlak bir şekil alırlar; tüm ses teli
boyunca yayılabilir ya da bir bölümünde sınırlı kalabilirler.

Uzun süre ya da tekrar tekrar çığlık attığınızda, bağırdığınızda veya
doğal olmayan çok düşük bir tonda konuştuğunuzda ses tellerinizde bir
nödül gelişebilir. Kronik bir alerji sonucunda veya sigara dumanı ya da
endüstriyel dumanlar gibi tahriş edici dumanları soluduğunuzda da polip
gelişebilir.

Polipler sesinizin fısıltı halinde çıkmasına ya da kısılmasına neden
olabilirler. Bunlar bazen larengoskopi denen özel bir muayene sırasında
çıkarılabilirler. Kanser olmadığından emin olmak için polip biyopsisi
de yapılabilir. Polip çıkarıldıktan sonra altta yatan nedeni düzeltmek
için ses terapisi yapılmalıdır.

ŞARKICI NODÜLÜ

Profesyonel şarkıcılar, öğretmenler, seyyar satıcılar ve din adamları
gibi sesini çok fazla kullananların ses tellerinde nodül oluşma riski
vardır. Polipler gibi nodüllerde sesin aşırı kullanımı sonucu gelişir.

Bu tür nodüller sesin kısılmasına ya da fısıltı halinde çıkmasına neden
olabilirler. Nodülün polipten farkı, ses tellerini örten ince zardan
değil, bu zarın üstünü kaplayan hücre tabakasından(epitel) köken
almasıdır. Deri yüzeyini de benzer hücreler örtüğü için yapısal olarak
nasıra benzerler.

Birkaç hafta hiç konuşmayarak ya da çok az konuşarak ses tellerinin
dinlendirilmesi nodüllerin küçülmesini sağlayabilir. Bazen biyopsi
yapılması ve poliplerin ameliyat-la çıkarılması gerekebilir. Nodül
oluşmasına yol açan sesin kötü kullanımını ortadan kaldırmak için ses
terapisi oldukça önemlidir. Ara sıra çocuklarda sürekli bağırma sonucu
ortaya çıkan nodüller sadece ses terapisi ile tedavi edilebilirler.

TEMAS ÜLSERLERİ

Ses tellerinde temas ülseri denen yaralar da görülebilir. Bu durum
genellikle sesin uygun olmayan biçimlerde kullanılması sonucu oluşur.
Mide sıvısının ağıza gelmesi ya da ameliyat sırasında anestezi için
boğaza tüp takılması diğer sık görülen ses teli hasarlanma nedenleridir.

Temas ülserleri ses tellerinin birbirlerine dokundukları yerde bulunan
kıkırdak parçalarında oluşur. Belirtileri arasında konuşurken ya da
yutkunurken hafif ağrı ve ses kısıklığı bulunmaktadır.

Doktorunuz gırtlağınızı nasıl kullandığınızı ve yemek alışkanlıklarınızı belirlemek için bazı sorular soracaktır.

Ayrıca kanser olmadığından emin olmak için ülserleşmiş yaradan laboratuvar testleri yapılmak üzere örnek de alacaktır.

Temas ülserlerinin ilk tedavisi yaranın iyileşmesine olanak sağlamak
için en az 6 hafta sesin dinlendirilmesidir. Ülserlerin tekrarlamasını
önlemek için bu süreyi uzatmak da gerekebilir. Eğer ülserin nedeni
mideden ağıza gelen sıvılarsa ülserin tekrarlamasını önlemek için
birkaç yöntem bulunmaktadır. Doktorunuz antasit bir ilaç, yatmadan en
az 2-4 saat önce yemek yemeyi ve yatarken başı 10-15 cm yükseltmeyi
önerebilir.

LÖKOPLAKİ

Latince deki beyaz (leuko) ve yama (plakia) sözcüklerinin biraraya
gelmesinden oluşan lökoplaki ses tellerinin birinde ya da her ikisinde
oluşabilir. Bu durum kanserle ilişkili olabilir. Lökoplaki ortaya
çıktığında laboratuvar incelemesi için çıkarılabilir. Çoğu kez oluşma
nedeni sigara dumanıdır.

ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE GÖRÜLEN PAPİLLOMLAR

Birçok çocukta virüslerin neden olduğuna inanılan ve selim bir doku büyümesi olan siğiller ortaya çıkar.

Az sayıda çocukta, özellikle erkek çocuklarda, bunlar ses telleri üzerinde gelişir(çocukluk döneminde görülen papillomlar).

Bu oluşumlar habis değildir ve çoğu kez ergenlikte ortadan kaybolur.
Bununla birlikte, bu siğiller ergenlikten önce sorun yaratabilirler;
kümeler halinde büyüyerek, gırtlağa zarar vermeden çıkarılamayacak bir
duruma gelirler. Nadir olarak çok hızlı büyüyerek çoğalırlar ve nefes
almayı zorlaştırabilirler. Bu durum ortaya çıktığında, solunum yolu
tamamen tıkanmadan hemen tedavi yapılmalıdır.

Ameliyatla çıkarmaktan daha etkili ve daha az zarar verici olduğu için
lazer tedavisi tercih edilen bir yöntemdir. Çocukluk döneminde görülen
papillomlar sık sık tekrar ettikleri için tedavinin tekrarlanması
gerekebilir.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 8:05 pm


SINDIRIM PROBLEMLERI


Sindirim süreci düzgün giderse besinler parçalanıp moleküllere
bölünerek kan damarlarınıza geçebilir hale gelir. Zaman zaman bazı
nedenlerle bu parçalanma doğru gerçekleşmez ve sindirim ve özümleme
işlemleri tamamlanamaz. Bu durumda vücudunuza yarayacak besinlerin çoğu
sindirilemez ve büyük abdest çıkar. Bu sindirim bozukluğu sonucu bozuk
ve eksik beslenme ortaya çıkar.

Belirtiler

- Kilo kaybı,

- İshal,

- Karın ağrısı, gaz ve şişkinlik,

- Genel halsizlik,

- Kötü kokulu ve gri-siyah büyük abdest.

Sindirim bozukluğunun nedenleri çok farklı olabilir. Pankreasta bir
hastalık varsa, sindirim için gereken enzimler eksik olabilir. Buna
bozuk sindirim diyoruz. Sindirimin büyük bir kısmı ince bağırsakta
olduğu için, buradaki bir hastalık önemli besinlerin sindirilmeden
dışarı atılmasına neden olur. Bu durumda büyük abdest yağlı
görünümlüdür. Gri veya solgun renkte ve normalden fazladır. Kötü
kokuludur ve köpüklüdür. Büyük abdestle yağ ve protein kaybı olur.
Besinlerin sindirilememesi A, Bi 2, D, E ve K vitaminleriyle folik asit
kaybına neden olur. Kanda B12 ve folik asit düşüklüğü besinlerin
sindirilemediğinin başlıca göstergesidir. Sürekli yağ kaybıyla birlikte
kalsiyum da vücuttan atılır ve istenmeyen sorunlar doğar:

Böbrek taşları (kalsiyum oksitli) ve kemiklerde osteomalacia adı verilen kemik erimesi denilen hastalık ortaya çıkar.

ÇÖLYAK (TROPİK OLMAYAN) SPRU

Çölyak (tropik olmayan) spru, emilim bozukluğunun yaygın bir nedenidir.
Bu hastalığa, buğday, çavdar, yulaf ve arpada bulunan bir protein olan
glütene karşı duyarlılık yol açar. Glütene tahammülsüzlük, barsağın
içini döşeyen tabakanın besinlerin emilmesini sağlayan ince
kıvrımlarını (vilüsler) yitirmesine neden olur. Ayrıca, barsak
enzimleri yeterli miktarda üretilmemeye başlar. Sık görülen belirtiler,
kötü kokulu ishal, şişkin karın ve anemidir.

Çölyak spru çocuklarda sık sık görülür. Bu çocuklarda, en çarpıcı
belirtiler kilo kaybı ve büyüyememedir. Çocuklarda raşitizmin kemik
değişiklikleri görülebilir; yetişkinlerde kemik ağrısı ve aşırı
hassasiyetiyle birlikte osteomalasi ortaya çıkabilir.

Aşırı miktarlarda yağ ve protein içerip içermedlgini anlamak için
dışkınızı incelemenin yanısıra, doktorunuz çölyak spru hastalığından
kuşkulanırsa, ince barsağın baryumlu röntgenini (bkz. Yemek Borusu,
Mide ve Barsağın Baryumlu Röntgeni) isteyebilir. Ağızdan sokulan bir
aletle incebarsağın iç yüzeyinden biyopsi de alınır. Numune tropik
olmayan spruya özgü değişiklikler açısından mikroskop altında incelenir.

Çölyak hastalığı, genellikle yemeklerden glüten içeren gıdaların
kaldırılmasıyla tedavi edilir. Bazı besin eksikliklerini karşılamak
için, başlangıçta vitamin ve mineral ilaveleri verilebilir. Doktorunuz
ya da diet uzmanınız, uygun bir glütensiz diyet konusunda size yol
gösterecektir.

Glütensiz bir diyet dikkatli bir şekilde uygulanırsa, birkaç aylık bir
dönem içinde ince barsağın vilüsleri normal biçimlerine ve emme
kabiliyetlerine ulaşırlar. Dışkınız normale döner ve kilo kaybı sona
erer. Glütensiz diyet hayat boyu izlenmelidir, yoksa belirtiler tekrar
ortaya çıkar.

TROPİK SPRU

Bu, emilim bozukluğuna neden olan başka bir hastalıktır. Dünyanın
tropik bölgelerine giden ziyaretçileri etkiler. Belirtiler tropik
bölgeden dönüldükten aylar, hatta yıllar sonra ortaya çıkabilir. Bu
hastalığın nedeni belirsizdir, ama bulaşıcı bir mikroorganizma olabilir.

Tropik sprusu olan kişiler ishal, kilo kaybı, anemi ve kilo alamama
sorunlarıyla karşılaşırlar. Teşhis testleri temel olarak çölyak sprunun
testleriyle aynıdır.

Tropik sprunun tedavisi genellikle bir folik asit ve vitamin ilavesi
ile tetrasiklin gibi bir antibiyotikten oluşur. Genellikle, özel bir
diyet gerekmez. Hastalığın şiddetine bağlı olarak, 6 ay kadar
antibiyotik kullanmanız gerekebilir.

AŞIRI BAKTERİ ARTMASI

Normal olarak,bakterilerin ince barsakta aşırı artması bir sorun
değildir, çünkü barsağın sürekli hareketi (peristaltizm) bakterileri
dışarı atar. Ancak, bazı koşullar altında, barsak bakterileri emilim
bozukluğuna yol açacak bir düzeye kadar artabilirler. Bu durum,
barsağın da tutulduğu şeker hastalarında ishale katkıda bulunan bir
faktör olabilir.

Bakterilerin aşırı artmasının nedeni genellikle peristaltizmin
(barsağın kas hareketi) zayıflamasıdır, bu da bakterilerin birikmesine
olanak sağlar. Bakterilerin aşırı artması, ince barsağın bazı
kısımlarına uygulanan baypas ameliyatlarından sonra da görülür. Teşhis
ince barsaktan kültür için alınan örneklerle ya da bazen kan ya da
idrar alınmasını içeren dolaylı testlerle yapılır. Tedavi, her ay 1
hafta gibi periyodik biçimde verilen antibiyotiklerle yapılır.

SKLERODERMA

Skleroderma barsağı etkilediğinde, kas duvarlarının incelmesine yol
açar, bu da hem besinlerin emilimini hem de barsağın hareketini
zayıflatır. Skleroderma yemek borusunun kas tabakasını da da
etkileyebilir ve mide yanmasına neden olabilir.

Hastalık ilerlediği ve başka organlara yayılabileceği için, klinik
olarak ilerleyici sistemik skleroz (F SS) olarak bilinir. Bu kronik
hastalığın nedeni bilinmemektedir. Bakterilerin aşırı büyümesinin yol
açtığı şiddetli ishalle ilişkili olabilir. Periyodik olarak (her ay bir
hafta gibi) verilen antibiyotikler yararlı olabilir.

AİDS

Emilim bozukluğu sorunları yaratan başka bir hastalık kazanılmış
bağışıklık yetmezliği sendromudur (AIDS). Başlıca belirtiler olan ishal
ve kilo kaybının AIDS hastalarında ince barsak ve kolondaki
enfeksiyonların sonucu olduğu düşünülmektedir.

WHİPPLE HASTALIĞI

Bu emilim bozukluğu hastalığı esas olarak 45 yaşın üzerindeki erkekleri
etkilemektedir. Hastalığa henüz kesin olarak tanımlanamamış bir
enfeksiyon etkeninin yol açtığı düşünülmektedir. lshal, karın ağrısı,
ilerleyen kilo kaybı ve derinin koyulaşması gibi belirtiler ortaya
çıkabilir.

Bakteri enfeksiyonu da düşük dereceli ateşe yol açabilir. Teşhis ince barsaktan alınan bir biyopsiyle yapılır.

Uzun dönemli antibiyotik kullanımı, tipik olarak Whipple hastalığına bağlı emilim bozukluğunu düzeltmekte etkilidir.

AMİLOİDOZ

Nişastaya benzer özellikleri olan amiloid denilen bir proteinin varlığı bu hastalığı ortaya çıkarır.

Bu proteinin istenmeyen birikimlerinin vücudun neresinde görüldüğüne
bağlı olarak, sonuçlar önemsiz ya da ciddi olabilir. Örneğin, amiloidin
ince barsakta birikmesi içini döşeyen tabakayı lastiksi, sert ve
yapışkan hale getirir ve sonuç olarak ciddi bir emilim bozukluğu ortaya
çıkar. Bu durumun teşhisi ince barsak biyopsisiyle yapılır.

Amiloid birikintilerinin oluşmasını önlemenin bilinen bir yöntemi
yoktur. Tedavi, belirtileri azaltmaya ya da amiloidozdan sorumlu
olabilecek temeldeki bir hastalığı tedavi etmeye yöneliktir. Bu tür
hastalıklar tüberküloz, Hodgkm hastalığı ve romatizmaya bağlı eklem
iltihabıdır.

LAKTOZ TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ

İnek sütündeki başlıca şeker olan ve yalnızca sütte ve süt ürünlerinde
bulunan laktozun sindirilmesi için laktaz enzimi gereklidir. Laktoz
tahammülsüzlüğü, ince barsak duvarlarının iç tabakası bu enzimi normal
miktarlarda üretmediği zaman ortaya çıkar.

Laktoz tahammülsüzlüğü, belirli bir miktarın üzerinde süt alındığında,
karın kramplarına, şişkinliğe, ishale ve aşırı gaza yol açar. Az
miktarda süt genellikle belirtilere yol açmaz. ince barsağın içini
döşeyen tabakadaki düşük bir laktaz düzeyi ya da laktaz eksikliği,
etkilenen kişilerin yüzde 70 kadarında sorun yaratmayabilir.

Kuzey ve Batı Avrupalı beyazlarda ve onların Amerika Birleşik
Devletleri ndeki torunlarında, düşük laktaz düzeyi görece az görülür.
Bu nedenle, laktoz tahammülsüzlüğüne bu insanlarda çok sık rastlanmaz.
Düşük laktoz düzeyleri , Akdeniz, Afrika ya da Asya kökenli insanlarda
daha sık olarak görülmektedir.

Düşük laktoz düzeyleri, tropik olmayan ya da tropik spru, ince
barsaktaki virüs ya da bakteri enfeksiyonu ve kistik fibroz gibi başka
emilim bozukluğu rahatsızlıklarında ortaya çıkabilir.

Laktoz tahammülsüzlüğü varsa, süt ürünlerini diyetinizden tamamen çıkarmanız gerekmez.

Sadece süt ürünleri tüketiminizi azaltın, sütü yalnızca yemek sırasında
için ve kalsiyumu, laktozun süte göre düşük olduğu süt ürünleri olan
peynir ve yoğurttan almaya çalışın. Başka bir seçenek, sütünüze
karıştırabileceğiniz ticari bir laktaz preparatı almaktır. Bu
preparatlar laktozu kolayca sindirilebilen basit şekerlere dönüştürür.

KISA-BARSAK SENDROMU

Barsağın büyükçe bir kısmının ameliyatla alınmasından sonra, bazı
insanlarda emilim bozukluğu sorunları ortaya çıkabilir. Bu duruma
kısa-barsak sendromu adı verilir. ince barsağın farklı bölgelerinde
farklı besinler emildiği için, cerrahi müdahalenin besin emilimi
üzerindeki etkisi, barsağın ne kadar büyük bir parçasının ve hangi
parçasının alındığına bağlıdır. Barsağın önemli bir kısmı alınmadıkça,
kalan kısım genellikle daha fazla emilime uyum sağlamakta ve böylelikle
besinlerin emilim yetersizliğini önlemektedir.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 8:07 pm


SINUZIT


1. AKUT SİNÜZİT

Genellikle gribal bir enfeksiyonla veya takiben gelişir. Bazen ani
sıcaklık düşmeleri sonucu bir bölgedeki birçok insanı etkileyebilir.
Yüzme sırasında derine dalma da sinüzit gelişimine neden olabilir.

Etken genellikle gram pozitif kok adı verilen bakterilerdir
(streptokok, satafilokok, pnömokok gibi). Hemofilus influenza adı
verilen mikroba bağlı gelişen sinüzitlerde ciddi problemler gelişebilir.

Burun tıkanıklığı, etkilenen sinüs bölgesinde basınç hissi (dolgunluk,
ağrı), halsizlik, ateş ve baş ağrısı görülebilir. Burundan kanlı veya
kansız akıntı, geniz akıntısı olabilir.

Tedavi

Sistemik antibiyotik, antihistaminik, lokal burun damlası kullanılır.
Antibiyotik tedavisi en az iki hafta süreyle devam etmelidir. Ağrı
fazla ise ağrı kesici kullanılabilir. İlaçla tedavi mümkün olmaz ise
bir KBB uzmanı tarafından sinüslerin temizlenmesi (sinüs lavajı) veya
cerrahi tedavi gerekebilir.



--------------------------------------------------------------------------------

KRONİK SİNÜZİT

Akut sinüzit tedavi edilmediğinde veya sık ataklar olduğunda,
sinüslerin iç yüzeyini kaplayan deride değişiklikler meydana gelir ve
sinüzit kronikleşir. Akut sinüzitteki belirti ve şikayetler daha hafif
olarak yıllarca devam edebilir.

Kronik sinüzitte önemli olan konulardan birisi ostiomeatal bölge adı
verilen yerlerin olaya karışmasıdır. Bu bölge çeşitli özelliklerinden
dolayı çok kolay hastalığa yaklanır ve çok güç tedavi olur. Kronik
sinüzitlerde bu nedenle bu bölgenin iyi bir şekilde araştırılması
gerekir. Bunun için koronal bilgisayarlı tomografi ve endoskopi
gerekebilir.

İlaçlarla tedavi mümkün olmaz ise cerrahi olarak sinüslerin
boşaltılması ve daha sonra gelişecek akut sinüzitlerde tedavi
geciktirilmemeli ve aksatılmamalıdır.



--------------------------------------------------------------------------------

SİNÜZİTE BAĞLI GELİŞEBİLECEK SORUNLAR

Sinüzite bağlı bir sorun geliştiğinde genelde aşğıdaki belirtilere
rastlanır. Bu sorunlar sıklıkla akut sinüzit veya kronik sinüzitin akut
atağı sırasında meydana gelir.

Belirtiler

1. yaygın ve inatçı ağrılar

2. kusma

3. konvülsiyon (havale)

4. ateş

5. göz kapaklarında veya alında şişlik

6. bulanık görme, çift görme veya inatçı göz arkası ağrısı

7. kafa içi basınç artışı bulguları (bulantı, kusma ...)

8. kişilik değişikliği

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 8:10 pm


SIROZ


Siroz; normal karaciğer hücrelerinin yerine skar (nedbe) dokusunun
oluştuğu duruma verilen isimdir, ve bu durum karaciğerin tüm
fonksiyonlarında azalmaya neden olur. İlerlemiş hastalarda, hasar o
kadar ciddidir ki, tek çözüm yolu karaciğer naklidir. Siroz ABD deki en
sık ölüm nedenleri arasında sekizincidir ve her yıl 25 bin kişinin
ölümüne neden olur. Ve yine binlerce kişinin karaciğerinin normal
fonksiyonları yapma kabiliyetinde yavaş yavaş azalmaya neden olur.

Sirozun çok sayıda nedeni vardır. ABD ve Avrupada, en sık nedenler;
aşırı alkol tüketimi ve kronik Hepatit-C virüs enfeksiyonudur.

Alkolik siroz, 10 veya daha fazla yıl süresince aşırı alkol tüketimi
soucunda meydana gelir. Ancak sosyal içicilerde de (toplumsal olaylarda
(toplantı, eğlence gibi) alkol tüketen kişiler) siroz meydana gelme
olasılığı vardır. Alkolün karaciğer hücreleirne toksik etkisi vardır.
Neden bazı insanların alkolün zararlı etkilerine daha dayanıklı olduğu
bilinmemektedir, ancak kadınlar erkeklerden daha az alkol tüketseler de
alkolik siroza yakalanaya daha yatkındırlar.

Kronik hepatit-C enfeksiyonu, karaciğer hücrelerinde inflamasyona neden
olmakta ve sonuçta siroz gelişebilmektedir. Kronik hepatit-C hastası
olan her 5 kişiden birinde 20 yıldan sonra siroz gelişmektedir. Kronik
Hepatit-B, benzer şekilde karaciğer hasarı yapmaktadır ve dünyada
sirozun en sık nedenidir. Hepatit-D sadece Hepatit-B hastalarında
rastlanmaktadır.

Sirozun daha nadir nedenleri arasında karaciğer hücrelerini veya safra
kanallarını tutan otoimmün hastalıklar, ilaçlara bağlı şiddetli yan
etki gelişimi, çevresel zehirlere uzun süre maruz kalma, genelde
tropikal bölgelerde bulunan bakteri ve parazitler, karaciğer konjesyonu
(sıvı birikimi denilebilir) ile birlikte olan kalp yetmezliği atakları.
Diğer bir neden de alkole bağlı olmayan steatohepatittir; bu durumda
karaciğerde yağlanma ve bunu takiben nedbe dokusu oluşumu meydana gelir.

Nadir görülen bazı kalıtsal hastalıklar da siroza neden olabilir. Bu
hastalıklar; hemakromatozis (karaciğer ve diğer organlarda aşırı demir
birikimi), Wilson hastalığı (anormal miktarda bakır depolanması),
alfa-1 antitiripsin eksikliği (karaciğerdeki özel bir enzim eksikliği).

Belirtiler

Erken dönemlerde genelde herhangi bir şikayete rastlanmaz. Ancak
karaciğer hücreleri öldükçe, organ sıvı tutulumunu düzenleyen ve kan
pıhtılaşmasını sağlayan proteinleri daha az üretmeye başlar ve
bilirübin maddesini işleme kabiliyeti kaybolur. Bunların sonucunda
meydana gelen belirti ve bulgular şunlardır:
- halsizlik
- iştah kaybı
- bulantı ve kusma
- güçsüzlük
- kilo kaybı
- bacakarda ve karında sıvı birikimi
- artmış kanama ve çürükler
- sarılık, deride ve gözlerde sararma
- kaşıntı

Hasar arttıkça, karaciğer kanı temizleyememeye başlar ve birçok ilacı
daha az işleyebilir hale gelir, böylece ilaçarın etkinliğinde artış
meydana gelir. Artan toksik (zehirli) maddeler özellikle beyinde
birikir. Bunlara bağlı gelişen belirtiler:
- ilaçlara hassasiyetin artması
- kişilik ve davranış değişiklikleri, bunalr zihin bulanıklığı, boş
bakışlar, unutkanlık, konsantre olamama veya uyku düzensizlikleri,
- şuur kaybı
- koma

Nedbe dokusu oluşumu, aynı zamanda kan akımını etkiler ve karaciğer
toplar damarındaki basınç artar; bu duruma portal hipertansiyon adı
verilir. Mide ve yemek borusundaki kan damarları genişler ve vücut bu
bölgelerde yeni damarlar oluşturarak karaciğere uğramadan kanı
geçirmeye çalışır. Bu damarlara varis adı verilir ve duvarları daha
incedir. Bunlardan herhangi birisi hasara uğrarsa meydana gelen kanama
saatler içerisinde ölümle sonuçlanabilir. Eğer kan kusmaya başladı
iseniz, hemen acil servise müracaat edin.

Tanı

Doktorunuz normal bir anamnez ve fizik muayene yapacaktır. Doktorunuz
karaciğerin işlevlerini değerlendirmek amacı ile çeşitli kan testleri
isteyebilir. Karaciğerin bilgisayarlı tomografisi, ultrason veya
radyoizotop ile karaciğer görüntülenebilir. Siroz tanısını
kesinleştirmek için biyopsi yapılabilir.

Siroz sürekli ilerleyen bir hastalıktır, geri döndürülemez veya tedavi
edilemez. Ancak meydana gelen hasar ve belirtiler tedavi ile
durdurulabilir veya yavaşlatılabilir.

Sirozdan korunmak için yapılacak en iyi şey aşırı alkol tüketiminden
uzak durmaktır. Eğer karaciğerle ilgili herhangi bir probleminiz varsa
alkolden tamamen uzak durmanız gerekir. Ayrıca Hepatit B ve C den
korunmak, uyuşturucu kullanmamak, güvensiz seksten ve çok eşlilikten
kaçınmak korunmada alınacak önlemler arasında sayılabilir. Dövme vs
yaptıracaksanız kullanılan aletlerin steril olduğundan emin olun.
Sağlık personeli iseniz hastaların kan örneklerine maruz
kalabileceğinizi unutmayın ve bu konuda dikkatli olun. Hepatit-B aşısı
olun, 3 doz yapılan aşı %90 koruma sağlar.

Tedavi

Tedavi sirozun nedenine ve evresine bağlıdır. Meydana gelen karaciğer
hasarı geri döndürülemeyeceğinden, tedavide amaç hastalığın
ilerlemesini durdurmak ve meydana gelebilecek diğer komplikasyonları
önlemektir.

Nedenden bağımsız olarak tüm siroz hastaları, alkolden uzak durmalı ve
karacieğeri etkileyebilecek ilaçların kullanımı konusunda kontrollü
olmalıdırlar (asetaminofen gibi). Allta yatan hastalığın da tedavisi
yapılacağından tedavi protokolleri farklılık gösterebilir.

Tedavinin odak noktası genelde komplikasyonlardır. Sıvı birikmesini
önlemek için az tuzlu diyet veya diüretik ilaç kullanımı önerilebilir.
Toksik maddelerin vücuttan hızlıca atılması için laksatif (dışkıyı
arttırıcı ve kolaylaştırıcı) ilaçlar kullanılabilir. Kaşıntı ve
enfeksiyonlara yönelik tedavi verilebilir. Yine portal hipertansiyon
için tedavi düzenlenebilir.

Kanayan varisler çeşitli şekillerde tedavi edilebilir. Bunlar arasında
damarın bağlanası, balonla sıkıştırılması veya skleroterapi
sayılabilir. Skleroterapide, damar içine kimyasal bir madde verilir ve
damarın kuruması sağlanır. Transjugular intrahepatic portosystemic
shunt (TIPS) yönteminde kan için yeni-yapay bir yol yapılır ve
varislerdeki kan basıncı ortadan kaldırılır.

Eğer karaciğer hasarı ileri derecede ise tek tedavi yöntemi karaciğer
naklidir. Nakil yapılan hastaların %80-90 ı yaşamaktadır, ve bağışıklık
sistemini ibaskılayan siklosporin gibi ilaçlar sayesinde yeni karaciğer
bağışıklık sisteminin saldırılarından korunmakta ve yaşam süreleri
uzamaktadır.

Erken dönemde tanı konabilen hastalarda sonuç son derece başarılıdır.
Bu hastaların çoğu uzun yıllar normal bir hayat sürmektedirler. Ancak
alkol kullanımına son vermeyen alkolik sirozlularda ve ilerlemiş
hastalarda sonuç iyi değildir. Bu hastalarda kanamalar veya beyin
fonksiyonlarının kaybı sonucu ölüm meydana gelir. Sirozlu hastalarda
enfeksiyon gelişme riski ve böbrek yetmezliği gelişme riski artmıştır.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 8:13 pm


SIRT AGRILARI


Vücuda destek olan sırtı önemsememek hiç doğru değil. Sırt ağrıları
milyonlarca insanın ortak sorunu. Özellikle gelişmiş ülkelerde sırt
sorunları önemli bir probleme dönüştü. Bunun için sırt sağlığına özen
göstermeliyiz.

Yapılan bir araştırmaya göre sırt ağrılarından yakınanların yüzde 35’i
için sırt ağrıları kronik bir soruna dönüşüyor. İnsanların sırtları
neden ağrır? Tıp uzmanları başlıca nedenleri şöyle sıralıyorlar: Kötü
duruş, incinme, stres, hamilelik, yaşlılık ve aşırı kullanma.

Duruşa dikkat

Eğer düzgün durmayı ilke edinirseniz sırt ağrılarınızın azaldığını
göreceksiniz. Bir süre sonra da hiçbir şikayetiniz kalmayacak.
Otururken öne doğru eğilmemeye dikkat edin. Omuzlarınız öne doğru
gelmesin. Sürekli olarak omuzlarınızı geri itin ve midenizi içinize
çekin. Böylece vücudun ağırlığını eşit olarak çeşitli bölgelere
dağıtmış olursunuz. Sakın bacak bacak üstüne atarak oturmayın. Bu
alışkanlık kan dolaşımını zorlaştırır. Eğileceğiniz zaman sırtınızı öne
eğmeyin. Dizlerinizi kırarak diz çökün. Böylece sırtınıza fazla yük
binmesini önlersiniz. Alışverişten dönerken, yükü bir elinizde
taşımayın. İki ayrı çanta ya da torbaya eşit miktarda malzeme koyun ve
öyle taşıyın. Sırtınız ve omuzlarınız arasında denge kurulmasını
sağlamakla, sırt ağrısı çekmekten kurtulursunuz.

Ağrılara neden olan hastalıklar

Schuermann hastalığı:

Boyun ve bele göre sırttaki omurlar daha az hareketlidir. Bu nedenle
büyüme çağında kan dolaşım problemlerine ait omur düzeyindeki gelişim
hastalıkları en çok sırtta görülür. Büyüme çağında kas, eklem
uyumsuzluğu yaşayan çocukların sırtlarında ortaya çıkan kifoz adı
verilen yuvarlılık, kamburlaşma sırt ağrısına neden olabiliyor.
Hastalığın habercisi olabileceği gibi bu dönemde öne doğru eğilmelerden
de kaynaklanabilir. Skolyoz, çocukluk ve genç erişkinlik dönemlerinde
omurganın üç boyutta eğrilmesi sırt ağrısıyla kendini belli edebilir.
Bu sırt ağrıları hareketle artan dinlenmeyle geçen özelliktedir.

Enflamatuar (İltihaplı) romatizmal hastalıklar:

Enflamatuar, gece ağrıları diye adlandırılan bu sırt ağrıları
hastalığın en çok bilinen belirtisidir. Gecenin ikinci yarısında
uykudan uyandırabilecek şiddette görülür. Ağrıların yanı sıra eklem
şişmeleri, sabah sertliği şikayetleri ortaya çıkar. Romatizmal
hastalıklarda erken tanıyla, hastalık nedeniyle ortaya çıkabilecek
tahribat en aza indirilmeye çalışılır.

Osteoporoz adı verilen kemik erimesi hastalığı:

Özellikle geceleri sırtta şiddetli ağrılara neden olabiliyor. Yaşlı
kadınlarda sırt ağrıları, osteoporoz nedeniyle ortaya çıkan
osteoporotik yıkım adı verilen, omurların şekillerini kaybedip
çökmesinden kaynaklanabilir.

Kanser:

Orta yaş üstünde (40 yaş üzerinde) omurgaya yayılmış kanser nedeniyle
gece sırt ağrıları ortaya çıkabilir. Ağrıların bu yönde araştırılması
gerekiyor. Hastalığın elenmesinde en kolay tanı yöntemi iki yönlü sırt
grafisi çekmek.

Oransızlık problemleri:

Kilo ve boy endeksine göre göğüsleri büyük olan kadınlar sırt ağrısı çekebiliyorlar.

Kalp hastalıkları:

Kürek kemiğine vuran sırt ağrıları, kalp hastalıklarından
şüphelenmesine neden olabiliyor. Safra yolları hastalıklarında sırt
ağrısı ilk belirti olarak ortaya çıkabiliyor.

Zona:

Sinir uçlarında iltihaplanması sonucu ortaya çıkan hastalık hiçbir belirti vermeden sırt ağrısıyla kendini gösterebiliyor.

Psikosomatik neden:

Sırt ağrıları sadece yaşam koşulları ve strese bağlanmamalı. Her türlü hastalık irdelenmeli.

Ağrıları geçirmek için

Eğer sırtınız ağrıyorsa, yaptığınız iş ne olursa olsun o işi bırakın.
Eğer sırtınızda sıcaklık da varsa, soğuk kompres uygulayın. Eğer
sırtınız ağrırken aynı zamanda geriliyorsa, sıcak su torbasını
sırtınızda gezdirin. Bu arada ağrı kesici bir ilaç da alabilirsiniz.
Eğer iki üç gün içinde sırt ağrılarınız geçmezse bir doktora
görünmelisiniz.

Uzun süre yatak istirahati yapmak, sırta destek veren kasları
zayıflatabilir. Bu nedenle sadece yatarak ağrı geçirmeyi denemek
yanlıştır. Bu arada yoga hareketlerinin sırt için son derece yararlı
olduğunu belirtelim.

Sağlıklı bir sırt için

1 - Stres ve gerginlik, sırt kaslarının gerilmelerine neden olur. Bu
nedenle haftada bir kez sırtınıza masaj yaptırın ya da yoga yapmayı
öğrenin. Sırt kaslarının rahatlaması için bu önlemleri almak
zorundasınız.

2 - Sırtın sağlıklı olabilmesi için doğru egzersizleri seçmek çok
önemlidir. Yüzme ve yürüyüş sırt için ideal egzersizler olarak
nitelendirilir, ama siz gene de bir doktora danışın.

3 - Oturduğunuz sandalye ya da koltuk, mutlaka çok rahat olmalı. Ve
sırtınıza destek vermeli. Evde iş yerinde ve arabada bu hususa dikkat
etmelisiniz. Yumuşak kanape ve koltukların arkalarına yastık koyarak
destek almak gerekir.

4 - Yaşamımızın yaklaşık üçte birini uyuyarak geçirdiğimize göre
yatağımıza da dikkat etmemiz gerekiyor. Yatağınız kalçalarınızın ve
omuzlarınızın rahat edebileceği bir şekilde olmalı.

Sırt Kaslarınız İçin Yapabileceğiniz Basit Egzersizler

1. Boynunuzu Esnetin

Dik olarak oturun ve başınızı kendi etrafında döndürmeden omuzlarınıza
doğru hafifçe eğin. Telefonla konuşurken ahizeyi bir sağ omuzunuza bir
de sol omuzunuza koyarak bu egzersizi yapabilirsiniz.

2. Omuzlarınız İçin

Dik oturuş pozisyonunuzu bozmadan gece yatış pozisyonlarınızdan
kaynaklanan sırt ağrılarınızı gidermek için omuzlarınızı önce öne sonra
arkaya doğru düzenli rotasyon ile hareket ettirin.

3. Göğüs Kasları İçin

Dik oturur pozisyonunuzu bozmadan kollarınızı gergin olarak önde
göğsünüze paralel şekilde birleştirin. Kollarınızın gergin olmasına
özen gösterin ve elleriniz birbirine birleşik iken, başınızın üstüne
doğru kol iç kasları ve gögüs kaslarınızın gerilmesini sağlayın.

4. Sırt Kaslarına Devam

Dik oturur pozisyonunuzu koruyarak Önce sağ/sol kolunuzu yana doğru
açın. Elinizi bileğinizden yukarı doğru avucunuz dışa bakacak şekilde
gerin ( Bu sizin alt kol iç kaslarınızı açacaktır). Pozisyonu bozmadan
kolunuzu sırtınıza doğru gerin ve el bileğinizi kendi etrafında
çevirin. Kolunuzu başınıza paralel kaldırın ve aynı hareketi
tekrarlayın. Kütürdeyen kas seslerinizi duyacaksınız. Aynı işlemi diğer
kolunuza da uygulayın.

5. Sıra Bacaklarda

Sırtınızı dik tutmaya çalışarak bacağınızı göğsünüze doğru çekin. Arka
bacak kaslarınızın gerginliğini hissedene bu hareketi yapın. Pozisyonu
bozmadan ayak bileğinizi kendi etrafında döndürün ve gergin durumdayken
yavaşça sandalyenin yanına 2. şekildeki gibi bırakın. Diğer bacağınıza
da aynı işlemi tekrarlayın.

6. Yan Bacak Kaslarınız İçin

Dik oturur pozisyonda önce sağ/sol bacağınızı dik olarak gövdenize
paralel olarak uzatın. Bacağınızı gergin hale getirip ayak bileğinizden
ayağınızı kendi etrafında çevirin.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 8:13 pm


SITMA (MALARYA)

Tropikal ve subtropikal ülkelerin salgın hastalıklarından biridir
(bugün Türkiye de hemen hemen tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu
nedenle de karşılaşılan vakalar oldukça seyrektir. Ancak yabancı
kaynaklara göre Çukurova bölgesinde halen sıtma görülmektedir). Sıtma,
plazmodyum parazitinin etken olduğu bir hastalıktır. Sıtmaya neden olan
dört tip plazmodyum vardır: P. vivax, P. ovale, P. malariae ve P.
falciparum. Bu parazitlerin hepsinin de alyuvarlar içinde üreyen
trofozoit ve şizontları bulunur. P. falciparum dışında, diğer üç
parazitin ikincil, alyuvarlar dışı doku hücrelerinde geçen yaşam
dönemleri vardır. Alyuvarlar dışı yaşam dönemi sonucu sıtma
tekrarlayabilmektedir.


Plazmodyumlar sivrisineklerle sporozoit halinde hastadan sağlam insana
geçer. Kan nakli ve hastalık yoluyla da bulaşabilirler. Plazmodiler
plasentadan fetüse geçip tehlikeli olabilirler. Tropikal bölgeden dönen
kişide görülebilecek ateşli bir hastalıkta, ateşle birlikte olan komada
sıtmayı da düşünmek gerekmektedir.


Kuluçka devresi: 10-14 gün.


Belirtileri: Baş ağrısı, titreme, terleme ve kollarla bacaklarda ağrılar.


Hastalığın Seyri


P. malariae nin etken olduğu sıtmada, etken organizmalar, karaciğere
gelişlerinden 8 gün sonra gelişmiş hücre şeklinde kan dolaşımına
katılır ve evrim 72 saat sürer. Organizmalar hem karaciğerde hem de
alyuvarlarda ürerler. P. vivax ve P. Ovale nin etken olduğu sıtmada,
gelişmiş hücreler 8. günde karaciğerden çıkarak kana karışırlar ve her
48 saatte bir alyuvarlardan ayrılırlar. Ancak, etken organizmaların
hepsi birden karaciğeri terk etmezler ve eşeysiz üreme sürüp gider. P.
falcifarum un neden olduğu sıtma, "habis sıtma" adını alır ve en
tehlikeli sıtmadır. Karaciğere yerleşen organizmaların tümü birden 6.
günde gelişmiş hücre halinde kan dolaşımına geçerler. Organizmaların
gelişimi her zaman olmadığı için aktif hücrelerin alyuvarlardan
ayrıldıkları zaman ortaya çıkan ateşli dönemler düzensizdir.
Organizmalar, hastalığın herhangi bir evresinde kitleler halinde beyin,
omurilik, akciğerler ve böbreküstü bezlerinin kılcal damarlarını
tıkayabilirler. Bu nedenle ani ölümler ortaya çıkabilir.


Ağır sıtma vakalarında en tehlikeli yan etki karasu hummasıdır. Nedeni
kesinlikle belli değildir. Hastalık ani alyuvar yıkımı ile kendini
belli eder.


Sıtma tedavisinde göz önüne alınacak üç husus vardır:


1- Antiparazitik ilaçlarla parazitin ortadan kaldırılması,


2- Destekleyici tedbirler ve


3- Komplikasyonların tanınması ve her bakımdan tedavisi.


Sıtmanın spesifik tedavisi vardır. Tedavide kullanılacak ilaçlar:


1- Sprozoidleri ilk üreme dönemi eksoeritrositer şizontları öldürerek pofilaktik etki yapmalı,


2- Eritrositler içindeki şizontları ve kana dökülen şizontları yok etmeli,


3- Gametleri yok etmeli ve


4- Dokulara toksik etki yapmamalıdır.


Bütün sıtma şekillerinin akut dönemlerinin tedavisinde ilk düşünülecek
ilaç; klorokin (Aralen) (4-aminoquinoline) dir. Bu ilaç alyuvar dışı
üreme dönemi bulunmayan


P. falciparum enfeksiyonlarını tedavi eder. Diğer sıtma şekillerinde
tam bir tedavi sağlanabilmesi için plasmodilerin alyuvar-dışı doku
şekillerine etkili olan primakin in de klorokin ile birlikte
kullanılması gerekir. Doku şekillerine primakin den başka etkili
tatminkar bir ilaç yoktur. P. vivax ve P. ovale hipnozoitlerine karşı
primakin kullanılarak bunların relaps yapmaları önlenir.


Tedavinin Gözlenmesi:


Tedavi esnasında gözlemler üç gayeye yöneliktir:


1. Tedavinin etkinliğini tayin etme,


2. Mümkün olduğu kadar çabuk sıtma komplikasyonlarını tanıma ve


3. İlaç toksistesini tesbit etme.


Günlük olarak kan yayma preparatlarında aseksüel parazitleri ihtiva
eden eritrositler gözükmeyinceye kadar incelenmelidir. İlk 24 saat
içinde parazitemideki artma geneldir ve tedavi yetersizliğini ima
etmemelidir. Aseksüel parazitemi daha sonra azalmalı ve 5 günde
kaybolmalıdır. Gametositemia günlerce haftalarca sürebilir ve tedavi
yetersizliğini veya tedavi gereksinimini ima etmez.


KORUNMA:


Sıtma mücadelesinde başarılı olabilmek için bulaş halkasını ortadan
kaldırmak gerekir. Bunun için rezervuar insanların tedavisi ve aracı
anofellerin üremesini önleyici tedbirlerin alınması gerekir.


Sıtma tedavisinde kullanılan ilaçlardan klorokin ve diğerlerine ilaç
direncinin gelişmesi ve yaygınlaşması, insektisidlerin aracı anofellere
etkisinin azalması korunma tedbirlerinin önem kazanmasına neden
olmuştur.


Korunma tedbirleri arasında en önemlisi sivrisinek ısırımına maruz
kalmamaktır. Bunun için, geceleyin sivrisinek ağlarının kullanımı,
sivrisinek ısırımını azaltmaya uygun giysiler giymek, sinek kovucu ve
sinek spreylerinin kullanımı gereklidir. Bu tedbirler %100 koruyucu
olmamaktadır. İlaveten kemoprofilaksi yapılır.


Direnç bildirilmemiş yerlerde klorokin eritrositik enfeksiyonu
baskılama için kullanılır. Sıtma sahalarına gitmeden 2 hafta önce ve bu
bölgeyi terk ettikten sonra 6 hafta daha klorokin alınmalıdır Bu
sahalardan dönenlere P.vivax ve P. ovale enfeksiyon riskini önlemeğe 14
gün süre ile primakin relapsları önlemeye verilir.


Kloroquin dirençli P. falciparum sahalarında koruyucu olarak meflokin,
proguanil+klorokin verilir. Doksisiklin meflokin dirençli P. falciparum
sahalarında korumada kullanılabilir.


Günümüzde, aşı geliştirme çabaları "kokteyl" aşılara doğru yönelmiş
durumdadır. Zira farklı sıtma antijenleri ve sıtma parazitinin
hayat-döngüsünün farklı devrelerine ait birçok epitopları vardır.
Böylece, sporozoit, merozoit ve gametosit antijenlerinin bir
kombinasyonunu aşı içermelidir. Bunlara karşı oluşan antikorlar
diğerlerine karşı koruma sağlamadığından bu üç antijenin aşıda
bulunması gereklidir.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 8 EmptyPaz Ocak 25, 2009 8:14 pm


SU CICEGI


Suçiçegi Hastaligi|Suçiçegi (veya varisella), herhangi bir yaSta ortaya
çikabilen ancak en xxx olarak çocuklarda görulen bir bulaSici
hastaliktir. Bu hastaligin tipik özellikleri ateSle seyretmesi ve
deride ortaya çikan kabartilardir. Bu kabartilarin birkaç saat içinde,
içi saydam siviyla dolu kesecikler haline gelmesi ayirici
özelliklerindendir.|BaSlica Nedenleri|Bu hastalik özellikle on yaSin
altindaki çocuklari etkileyen salginlar Seklinde ortaya çikar.
Varisella zoster virusunden kaynaklanir ve olaganustu bir bulaSiciliga
sahiptir. Her ne kadar bu hastaligi geçirmekle yaSam boyu bagiSiklik
kazanilirsa da, virus uyku halinde bekleyip daha sonra yetiSkinlik
çaginda kendini herpes zoster yani zona olarak
gösterebilir.|Suçiçeginin cocukluk cagindaki Belirtileri|Enfeksiyondan
sonra 14 ila 21 gunluk bir kuluçka devresi vardir ve daha sonra çocuk
ateSlenir ya da hafif bir titreme görulur veya kusma ile sirt ve
bacaklarda agri gibi Sikayetlerle kendini daha hasta hissedebilir.
Hemen hemen ayni zamanda, sirt ve göguste, bazen de alin çevresinde ve
daha nadiren kol ve bacaklarda çok sayida kirmizi ve kaSintili kabarti
oluSur. Bu kabartilar birkaç saat içinde saydam bir siviyla dolu
kesecikler haline gelir. Bu keseciklerin görulmesi birkaç gun devam
eder ve ikinci gunden itibaren içerikleri irine dönuSup, bir iki gun
içinde patlayabilir ya da kuruyup buzuSerek tepelerinde kahverengimsi
kabuklar oluSur. Bu kuçuk kabuklar bir haftaya varmadan pullanarak
dökulur ve iyileSme tamamlanir.|Hasta çocuk dökuntunun görulmesinden
itibaren bir hafta sureyle ya da kesecikler kuruyuncaya degin bu
hastaligi geçirmemiS çocuklardan tecrit edilmelidir. Ancak kabuklarin
dökulmesini beklemeye gerek yoktur.|KiS ve ilkbaharin ilk aylari
suçiçeginin yaygin olarak göruldugu aylardir. YetiSkinler ve ergenlik
çagindakiler, çocuklara kiyasla daha agir hastalik riski altindadirlar.
Agri, ateSin suresi, kiriklik, kaSinti gibi belirtiler daha Siddetli
olur, dökuntu daha geniS alana yayilir ve daha uzun surede iyileSir ve
hastaligin seyri daha uzun olur. Ayrica, suçiçegi olan yetiSkinler ve
gençler için Siddetli komplikasyon riski daha yuksektir.|Suçiçegi
Tedavisi|Tedavi hem belirtilere yönelik hem de etkene yönelik
yapilabilir. Belirtileri hafifletmek için antipretikler ya da sistemik
antihistaminikler kullanilabilir. BagiSiklik sorunu olan ya da
enfeksiyon ve komplikasyonlari açisindan risk altinda bulunan
çocuklarin Varicella zoster enfeksiyonu tedavisinde antiviral ajanlar
kullanilabilir. Uygulama dökuntulerin ortaya çikmasini takiben ilk 24
saat içinde ve 2 yaSindan buyuk çocuklarda yapilmalidir.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek

A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar !

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
8 sayfadaki 9 sayfası Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hoşgeldiniz :: ––––•(-• Her TeLden •-)•–––– :: SagLık KöşeSi -


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Turkey & MasteRR BeLa
Bedava forum | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar