Hoşgeldiniz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


HOŞGELDİNİZ
 
AnasayfaKapıAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En son konular
» 1.Sezon 13.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:30 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 12.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:29 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 10. ve 11. Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:27 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 9.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:24 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 8.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:21 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 7.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:21 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 6.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:19 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 5.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:19 pm tarafından Admin

» 1.Sezon 4.Bölüm TR DUBLAJ
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPtsi Haz. 14, 2010 6:17 pm tarafından Admin

En iyi yollayıcılar
OnuRBeRK
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_rcap 
Admin
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_rcap 
ßuSRa
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_rcap 
asram
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_rcap 
asii25
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_rcap 
__KiLLiNg__
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_rcap 
zeynep20
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_rcap 
dLss
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_rcap 
by_pesimist
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_rcap 
chileqly rocco
A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_lcapA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_voting_barA'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 I_vote_rcap 

A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar !

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki
Yazar Mesaj
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:13 pm


FARENJIT


Farenks (Pharynx) bademciklerle ses kutusu arasında kalan kısımdır.
Dolayısıyla farenjit boğaz ağrısı denilen hastalığın başka bir adıdır.
Bu akut veya kronik olabilir. Akut farenjite sebep ya bir bakteri
(beta-streptococcus) veya bir virüstür. Beta-Streptococcus hastalığına
strep throatı adı da verilir. Kronik şekli sürekli sinüs, akciğer veya
ağız enfeksiyonundan olabilir ve sinüslere yayılır.

Belirtiler:

- Boğaz ağrısı,

- Yutma güçlüğü,

- Ateş.

Ayrıca çok alkol, sigara veya kötü, dumanlı hava solumak da başlıca sebepleri arasındadır.

Teşhis

Boğazınız kızarıp şişerek, yutkunmayı ve bazen soluk almayı bile
zorlaştırabilir. Cerahat da görülebilir. Boğazınızda yanma
hissedebilirsiniz. Bu belirtiler birkaç günden fazla sürerse
doktorunuza başvurun.

Doktorunuz boğazınızı muayene edecek ve enfeksiyon etkeninin bir
bakteri olup olmadığını belirlemek için, laboratuvara gönderilmek üzere
bir kültür örneği alacaktır. Ayrıca burun ve solunum yolları
enfeksiyonu gibi diğer hastalıklar yönünden de muayene edecektir.

Tedavi

Çoğunda tedavi gerekmez. Ancak bakterinin yaptığı farenjit için
antibiyotik verilebilir. Virüs nedeniyle olanlarda antibiyotiğin yararı
olmaz.

Bol bol dinlenmeli, aspirin veya benzer bir ilaç olmalı ve günde birkaç
kez ılık tuzlu suyla gargara yapmalısınız. Pastiller de rahatlatabilir.

Yumuşak yiyecekler yiyerek boğazınızı tahrişten kaçınabilirsiniz




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:13 pm


FIBROZ DISPLAZI


Bir ölçüde Paget hastalığına benzeyen fibröz displazide kemik dokusunun
anormal kistik büyümesi söz konusudur. Bu hastalıkta kemik dokusu daha
çok fibröz yapıdadır. Nedeni bilinmeyen bu hastalık genellikle ilk
çocukluk döneminde ortaya çıkar ve birden fazla kemiği etkileyebilir.
Fibröz displazinin bir tipi, kızlarda erken cinsel olgunlaşma (Albright
sendromu) ile birlikte görülür.

Belirtiler

- Özellikle bacağın alt bölümünde kemik ağrısı,

- Yürüme zorluğu,

- Nadir olarak kırıklar ve birçok kemikte şekil bozukluğu,

- Çoğu kez herhangi bir belirti vermez.

Teşhis

Fibröz displazinin varlığı, kemik röntgenleri ve biyopsi yapılarak
kemik dokusundan alınan örneğin laboratuvarda incelenmesi ile
doğrulanır.

Tedavi

Fibröz displazi tedavi edilebilen bir hastalık değildir, ancak
kemiklerdeki aşırı fıbröz büyüme ameliyatla çıkarılabilir. Kemik grefi
de (başka bir kemikten alınan dokunun etkilenen bölgeye
yerleştirilmesi) gerekli olabilir.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:32 pm


FITIKLAR


Çoğu kimse fıtığı ağır kaldırmanın bir neticesi olarak düşünür.
Esasında fıtığın genel olarak belirli bir nedeni yoktur. Herhangi bir
kimse hatta yeni doğmuş bir bebeğin bile fıtığı olabilir. Karın içi
organlarımız ince bir kas örtüsüyle yerlerinde tutulurlar. Bu
organlardan birinin herhangi bir kısmı bu kas örtüsünün zayıf bir
yerinden dışarı çıkar ve fırlarsa veya bu kas duvarını yırtarsa, fıtık
oluşur.

Belirtileri

- Eğilirken veya bir şey kaldırırken rahatsızlık duymak;

- Kasıkta hassas bir kitle bulunması.

Karın bölgesini etkileyen üç tip fıtık vardır. Kasık (inguinal) uyluk
(femoral) ve göbek (umblikal) fıtığı. Başka bir fıtık da hiatal
fıtıktır. Bu da diyaframın yemek borusuna açılan deliğinden (midenin
bir bölümünün) fırlamasıdır. Eğer sıkışan bağırsak parçasına kan
gitmezse buna bağırsak düğümlenmesi denir.

Kasıkta Görülen Fıtık

Erkeklerde fıtık ekseriyetle testise uzanan sperm kordonunun karından
çıkıp skrotuma (torba) girdiği yerde belli olur. Bu geçitteki (halka)
bağ dokusu (dış kasık bağı) zayıflarsa, bağırsağın bir bölümü buradan
dışarı çıkabilir ve kasık bölgesinde bir kitle oluşturur. Bu doğrudan
(direkt) kasık fıtığıdır.

Karından çıkan bir bağırsak kitlesi sperm tüpünün yolunu izleyip
skrotumdan (torba derisinden) içeri girerse buna dolaylı (endirekt)
kasık fıtığı denilir. Bu fıtık çok sancılı olabilir ve skrotumu
şişirebilir. Bu iki tür fıtık erkeklerde görülen her 5 fıtığın dördünü
oluşturur. Kadınlarda kasık fıtığı az görülür ve karından mesaneye
idrar yolu geçitleri saran dokularla bir araya geldiği yerde meydana
gelir.

Uyluk Fıtığı

Özellikle şişman veya hamile kadınlarda görülür ve uyluğun üst
kısmındadır. Ana kan damarlarını (uyluk arteri) bacağa taşıyan kanalda
oluşur. Bu fıtık ekseriyetle kasıkta görülen fıtıktan biraz aşağıdadır.
Uyluk fıtığının düğümlenmesi olasılığı diğer bütün fıtıklardan daha
fazladır.

Göbek Çevresi Fıtığı (Paraumilical Hernia)

Bu tür fıtığa çok daha az rastlanır. Göbeği saran karın duvarındaki
zayıflık nedeniyle göbekte bir kitle meydana çıkar. Bazı yeni doğmuş
bebeklerde buna benzer bir problem görülür ve ona göbek fıtığı denir.
Bu türde bağırsağın bir kısmı bir kısmı kanına dönmek yerine göbek
kordonunda kalmıştır.

Kesi Yeri Fıtıtı (Incisional Hernia)

Cerrahi bin müdahaleden sonra gerektiği gibi eski halini almayan bir
karın duvarı fıtık yapabilir. Bu tip fıtıklar genellikle az problem
yaratır. Fakat bağırsakların bir bölümü fıtıktan dışarı çıkıp
rahatsızlık verebilir.

Baskı yapılarak karın duvarından geri (içeri) itilemeyen fıtıkların sıkışmış ve düğümlenmiş olması mümkündür.

Tedavi edilmezse, düğümlenmiş ve sıkışmış olan kısım dolaşan taze
kandan oksijen alamaz. Neticede kangren olur. Bu da hayatı tehlikeye
atan ve derhal ameliyat gerektiren bir durumdur.

Tedavi

Ameliyat : Birçok fıtık için en iyi tedavi fıtığı ameliyatla karına
geri itmek ve karın duvarındaki zayıf adaleyi dikmektir. Ameliyattan
aşağı yukarı bir ay sonra güç gerektiren normal hareketlerinizi yapmaya
başlayabilirsiniz.

Diğer Tedaviler

Korsa giymek kabul edilebilir bir fıtık tedavisi şekli değildir.
Doktorunuz ameliyattan önce problemin ilerlemesini önlemek üzere korse
giymenizi isteyebilir. Bu kalıcı bir çare değildir.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:33 pm


FOLIK ASIT EKSIKLIGI

Folik Asit Eksikliği Erkeklerde Kısırlığa mı Neden Oluyor ?

Vitamin B9 olarak da bilinen Folik asit, özellikle sebzelerde, portakal
suyunda ve tahıllarda bulunuyor. Bugüne kadar folik asitin, özellikle
hamilelik döneminde bebeğin sağlıklı bir şekilde gelişimi için olan
önemi üzerinde durulmakta idi.

Ancak Kaliforniyalı araştırmacılar folik asit ile ilgili yaptıkları bir
çalışmanın sonucunu açıkladıklarında, bu vitaminin farklı bir rolü
üzerinde de durulmaya başlandı. Araştırma sonuçlarına göre erkeklerde
genelde kısırlıkla birlikte olan sperm sayısı azlığı durumunda aynı
zamanda folik asit (bir tipi) eksikliği de bulunduğu saptandı.

Araştırmacılardan Lynn Wallock (Oakland Araştırma Enstitüsü Çocuk
Hastanesinde araştırma görevlisi), yaptığı açıklamada sonuçların erkek
üreme sağlığı açısından önemli olduğunu gösterdiğini belirtti.

Ancak Kaliforniya Üniversitesi üroloji bölümü öğretim görevlilerinden
Paul Turek, sperm sayısının erkek üreme yeteneğinin ancak bir kısmının
göstergesi olduğunu belirterek söz konusu çalışmada incelenen sperm
sayısı düşük erkeklerin çoçuk yapıp ypamadıklarının incelenmediğini ve
erkeğin üreme yeteneği bakımından normal olması için mutlaka normal
sperm sayısına sahip olmasının gerekli olmadığını söyledi.

24 sigara içen ve 24 sigara içmeyen erkeğin incelendiği çalışmada aynı
zamanda, düşük folik asit seviyesinin sperm içindeki DNA bozuklukları
ile de ilişkili olabileceği saptandı. Wallock, bu durumun bebeklerdeki
doğumsal defektlerle ve yavrunun ileri yaşlarda orataya çıkabilecek
kanser hastalıkları ile de ilişkili olabileceğini söyledi. Çalışmanın
tamamı Fertility & Sterility dergisinin son sayısında yayınlandı.

Wallock, "Bazen sperm sayısını normal düzeyde saptayabiliriz, ancak
sperm içindeki DNA hasarlı olabilir. Sperm hücresi DNA içeriden bir
paket taşıyıcısıdır. Taşıyıcı paketi çok iyi bir şekilde yerine
ulaştırabilir, ancak paket açıldığında içindeki DNA nın hasarlı olduğu
ortaya çıkar" dedi. Ancak bu tespit de öncekiler gibi eleştirilere
maruz kaldı.

Turek, bu çalışmanın folik asit düzeyi ile doğumsal defektler
arasındaki potansiyel riski ortaya koyamayacak kadar basit olduğunu
belirtti ve bu çalışma ile tür spekülasyonları ortaya atmanın erken
olduğunu söyledi.

Oregon Sağlık Bilimleri Üniversitesinden Peter Sutovsky, bu çalışmanın
gereksiz yere bazı sigara içenlerin çocuklarına kanser bulaştıracakları
(geçirecekleri) korkusuna yol açabileceğini söyledi. Ve bu çalışmada
sigara içenlerde sadece bir folik asit tipinin eksikliğinin
saptandığının altını çizdi.

Çalışmadaki sigara içenlerin sigara içmeyenlere göre daha yüksek sperm
sayılarının olduğuna dikkat çeken Sutovsky, sigara içenlerin
spermlerinde DNA hasarı bulunma oranının daha yüksek olmasından dolayı
vücudun üretkenliği koruyabilmek için daha fazla miktarda sperm
ürettiğini ortaya attı.

Bu üç araştırmacının konu üzerindeki birleştikleri ortak konu ise,
erkek üreme sağlığının devamı için iyi bir diyetin gerekli olduğu.

Turek, kısırlık problemi olan erkeklerin iyi yemeleri, iyi uyumaları,
streslerini azaltmaları ve vücutlarına bir mabet yeri gibi özenli
davranmaları gerektiğini söyledi. "İyi üreme sağlığı iyi bir beden
sağlığı ile mümkündür" dedi.

Wallock, erkeklerin her gün 5-9 porsiyon sebze ve meyve yemeleri
gerektiğini söyledi. 1998 yılında devletin aldığı kararla belirli
yiyeceklerin foli asit ilave edilerek güçlendirildiğini ve çoğu erkeğin
yeterli miktarda folik asit aldığını belirtti. Bununla birlikte folik
asit ilavesinin tam etkisinin bilimediğini söyleyen bayan araştırmacı,
yüksek miktarda alkol alan, bazı mide ve barsak rahatsızlıkları bulunan
ve kanser tedavisi için antifolat ilaçlar kullanan erkeklerin
besinlerdeki folik asitten yeterince faydalanamayacaklarını iave etti.

Ne Yapmalı ?

Eğer bebeğiniz olmuyorsa (erkek veya dişi olmanız farketmez)
yediklerinizi gözden geçirin. Wallock, bu küçük çaplı araştırmanın bile
beslenme ile erkek üreme sağlığı arasında olası ilişkiler olabileceğini
gösterdiğini söyledi ve folik asit yemek konusunda da aşırıya kaçmamak
gerektiğini, çünkü nadir de olsa aşırı folik asit tüketiminin hastalığa
neden olabileceğini söyledi.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:33 pm


GALAKTORRHEA

Normal olarak, sadece doğum yaptığınızda veya 1-2 gün evvel süt
salgılarsınız. Eğer bunun dışında memelerinizden süt sızarsa olağan
dışı bir durumunuz var demektir; buna galaktorrhea (Yunanca gala: süt,
rhoia: akıntı) denir. Araştırmacılar vakaların yüzde 50 sinde sebebin
bulanamadığını, yüzde 25 de sebebin, prolaktinma denilen bir tür
hipofiz tümörü olduğunu söylemektedirler. Bu tümör genellikle selim
olmasına karşın, süt üretimini düzenleyen prolaktin hormonu salgılar.
kalan yüzde 25te galaktorrhea çeşitli nedenlere bağlı olabilir
(Örneğin, hipertiroidizm belirtisi veya bir ilacın yan etkisi),
Galaktorrhea ya sebep olan ilaçlar methildopa (yüksek tansiyon için
kullanılan bir ilaç), phenotiazinler (bir müsekkin grubu) depresyona
karşı çeşitli ilaçlar ve dekstroamfetamin içerirler.

Belirtiler

- Genellikle her iki meme başından beyazımsı veya yeşilimsi akıntı;

- Amenore ile birlikte olabilir.

Teşhis

Doktor memenizi ve (bazen kanserle birlikte görülen kanlı akıntı
olmadığından emin olmak için) memeden gelen sıvıyı inceleyecektir.
Tıbbi olarak tarihçeniz, galaktorrheanın aldığınız bir ilacın yan
etkisi olup olmadığını aydınlatır. Prolaktin seviyenizi belirlemek için
kan testleri ve hipotalamus ve hipofizin CT scani (bilgisayarlı
tomografi) yapılabilir.

Galaktorrhea bir hipofiz tümöründen kaynaklanmadığı takdirde
sağlığınızı tehdit etmez. Bu cins tümörler yavaş gelişir ve bazıları
sonunda olduğu gibi kalır. Çoğunlukla ilaçla tedavisi başarıyla
sonuçlanır. Eğer başarısız olursa ameliyat veya radyoterapi
kullanılabilir.

İlaç Tedavisi

Hipotiroidizm için tiroksin verilir. Hipofiz bir tümörünüz varsa veya
testten galactorrhea için hiçbir izahat alınamıyorsa, doktorunuz
muhtemelen tümörü küçültebilmek, prolatin seviyesini düşürebilmek için
bromokriptin verecektir. Bromoktriptin, çoğunlukla belirlenmeyen bir
sebepten de olsa, galaktorrhea yı tedavi eder.

Ameliyat

Büyük bir hipofiz tümöründe ameliyat gerekli olabilir. Çünkü bu
tümörler yeniden gelişebilirler. Uzun süreli bir bromokriptin
tedavisine veya radyoterapi ye ihtiyacınız olabilir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:34 pm


GANGLION

Ganglion, cildin altında beliren bir şişliktir, genellikle el bileğinde
olur fakat bazen ayağın üst kısmında veya bileğin (el) iç tarafında
veya parmaklarda olabilir.

Belirtileri

- Bilekte bir şişkinlik

- Bu şişkinlikle birlikte ağrı, özellikle bilek açıldığı veya eğildiği zaman bulunabilir fakat genelde bu şişlik ağrısızdır.

Bir mafsal veya tendon içine sızmış olan koyu bir sıvının birikmesinden
meydana gelir. Genellikle dokunulduğunda esnektir ve çeşitli
büyüklüklerde olabilir.

Teşhis

Bir fizik muayene yapıldıktan sonra, başka sorunların varolmadığından
emin olmak için bazı testler ve röntgen gerekebilir. Teşhisi doğrulamak
için bazen ultrason incelemesi yararlı olur.

Esas itibariyle zararsızdır. Fakat bileğinizde veya ayağınızda bir
şişlik fark ederseniz, habis bir tümör gibi diğer nedenleri saf dışı
bırakmak için bir doktora danışın. Eğer ganglion ağrılıysa doktorunuz
ameliyat veya diğer yollarla rahatlama sağlayabilir fakat çoğu
durumlarda bu zararsız küçük şişlik tedavi gerektirmez ve yaşayışınızı
etkilemez.

Tedavi, Ameliyat

Doktorunuz ganglionu birkaç yerden iğneyle deldikten sonra üzerine
basınç uygulayarak patlatabilir veya içindekileri iğneyle çekebilir.
Çoğu vakalarda ameliyat gereksiz görülür fakat gangliyon ağrılı ise ve
direnaja cevap vermiyorsa cerrahi olarak çıkartılabilir




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:34 pm


GILBERT HASTALIGI

Doğumsal ve ailevi bir hastalıktır. Nadiren görülür. Hafif olan
olgularda hastalığın farkına varılmaz. Mekanizması tam olarak
bilinmemekle birlikte, karaciğer hücreleri kandaki bilirubini
alamamaktadır. Bazı hastalarda karaciğer içerisine giren bilirubinin
ancak bir kısmı konjüge hale çevrilebilir. Bu durumda indirekt
bilirubin 10 mg a kadar çıkabilir.

Hafif derecede bilirubin artışı ile seyreden bir hastalıktır. Serumda
indirekt bilirubin değerlerinin arttığı gözlenir. Toplam bilirubin
düzeyi 2-5 mg civarındadır.

Doğuştan olmakla birlikte, 15-45 yaşlarında ve erkeklerde sık olarak görülür. Zararsız bir sarılık türüdür.

Hastalarda bilirubinin arttığı dönemlerde hafif bir halsizlik, bulantı
ve karın üst kısmında ağrılar meydana gelebilir. Karaciğer ve dalakta
büyüme olmaz.

Karaciğer testleri ve SGOT, SGPT değerleri normaldir. Karaciğer
biyopsisi normaldir. Hemolitik anemi hastalığı ile karışabilir, ancak
kan sayımı ile kolayca ayırt edilebilir.

Hastalık şiddetlenme ve hafifleme şeklinde seyreder. Yorgunluk, açlık,
heyacan ve üzüntülerin sarılığın ortaya çıkışında ve alevlenmesinde
etkili olduğunu gösteren çalışmalar vardır.

Tedavi gerektirmez, sarılık bir kaç günde kendiliğinden kaybolur. Uzun süren sarılıklarda barbitüratlar verilebilir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:35 pm


GLOKOM (KARASU)


Göz duvarının iç yüzeyi bir basınç altındadır. Bu durumu, kabaca,
gözkapakları kapalıyken gözün üzerine iki parmakla basarak saptamak
mümkündür. Göz doktorları özel aygıtlar yardımıyla bu basıncı kesin
olarak saptayabilirler. Basıncın sürekli artmasına glokom ya da karasu
adı verilir. Genellikle gözlerin ikisi birden bu hasta1ığa yakalanır.
Hastalık, görme sinirlerinin zedelenmesine ve görüş açısının
daralmasına neden olur. Göz içindeki basıncın artması, başka göz
hastalıklarında da görülebilir. Fakat çoğu zaman tamamen sağ1ık1ı
gözleri yakalayan bir hastalıktır ve sinirsel etkenler büyük rol
oynarlar.

Belirtileri:

İki tür glokom vardır. Basit glokom, krizlere neden olmaz, ama görme
güçlükleri hastayı doktora gitmeye zorlar. Ameliyatlar bu durumda
etkili olmaz ve çoğu zaman muhtemel bir kör1üğün önüne geçilemez.
iltihaplı glokomda geçici göz kararmaları, gözlerin önünde renkli
daireler görülmesi, hafif baş ve göz ağrısı gibi belirtilerle ortaya
çıkar. Şiddetli ve tek yanlı baş ağrısı, göz. boş1uğunda dayanılmaz
basınçlar yapar. Alında, diş1erde, yanaklarda zonklama ve görme
güçlükleri glokom krizlerinde ortaya çıkan şikayet1erdir. Göz akları
kriz sırasında kanlı ve suludur. Kornea tabakası dumanlı, gözbebekleri
büyük ve sabittir.

Seyri:

Glokom krizleri günlerce ya da haftalarca sürebilir. Krizler ne kadar
uzun sürer ve ne kadar sık görülürse hasta1ığın iyi1eşme ~ansı da o
kadar azalır. Bazen bir tek kriz kör1üğe yol açabilir. Krizler arasında
tüm belirtiler sürebilir ya da iltihaplı bir durum olabilir.

Tedavi:

Erken tedavi şarttır. Eğer bir iyi1eşme olmazsa ameliyat gerekebilir.
Önemle üzerinde durulması gereken konulardan biri de genel tedavidir.
Heyecan ve ruhsal zorlamalardan kaçınmalı, hafif giysiler giymeli,
giysinin yakaları boğazı sıkmamalıdır. Yere doğru eği1erek
ça1ışma1ardan, ağır kaldırma ve ağır eşya taşımaktan kaçınmalıdır.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:35 pm


GRIBE KARSI HAZIRLIKLI OLUN


Grip mevsimi yaklaşıyor. Özellikle aşı üreticisi firmalar tarafından
grip aşısının gerekliliği üzerinde yoğun olarak durulmakla birlikte,
risk gruplarına ve iş gücü kaybının büyük sorunlara yol açabileceği
mesleklerde çalışanlara aşı yapılmasının faydalı olacağı söylenebilir.

Bazı uzmanlara göre, "öldürücü" bile olabilen gripten korunmanın tek
yolu, her yıl aşı olmak. Ancak aşı bir yıl öncesinin en yaygın hastalık
yapan 3 grip virüsüne karşı oluşturuluyor bu nedenle tam bir koruma hiç
bir zaman gerçekleşemiyor. Aşının yararlı olması için salgın başlamadan
önce yapılması gerektiğini, uygun başlangıç zamanının ise Eylül – Ekim
ayları olduğunu belirtiyor.

Grip virüslerinin neden olduğu akut bir solunum sistemi hastalığı olan
grip, alt ve üst solunum yollarını tutarak, genellikle ateş, baş ağrısı
ve halsizlik gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Bu hastalıkla,
geçmişte çeşitli yollarla savaşılmasına rağmen gribin henüz tam
anlamıyla tedavi edilmediği bilinen bir gerçek. Halen gripten korunma
yollarının başında ve en etkili yöntem olarak aşılanma geliyor.

Toplumdaki her yaştan bireyin aşılanabileceğini, ancak risk grubundaki
kişilerin, sağlık çalışanlarınının, risk grubu bakıcılarının ve aile
yakınlarının aşılanmaları gerektiğine dikkat çeken uzmanlar buna karşın
yumurta alerjisi olanlara grip aşısı yapılamayacağı konusunda uyardı.

Aşılama gribe bağlı ölümlerde azalmayı sağlamanın yanısıra işe ve okula
devam sürelerindeki kayıpları ve ilaç harcamalarını belirgin şekilde
azaltıyor. Son yıllarda grip aşısı yaptıranların sayısında hızlı bir
artış gözleniyor. 1989 yılında dünyada grip aşısı yaptıranların
oranının yüzde 33’den 1997’de 65.5’e yükselmesi dikkat çekiyor.

GRİP NEDİR?

Grip, Influenza denilen virüsün, solunum yoluyla insan vücuduna girerek
özellikle sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başında salgınlara neden
olduğu bir infeksiyon hastalığıdır.

Grip enfeksiyonu toplumun yüzde 1’ini etkileyen önemli bir sağlık
sorunudur. Toplumun yüzde 10’undan fazlasını etkilemesi ise bir grip
salgını anlamına geliyor. Grip, tüm dünyada, işe devamsızlığın yüzde
10’undan sorumlu enfeksiyondur.

Grip, daha önceden de bilinmesine rağmen aslında 1918 yılında yol
açtığı büyük salgınla gündeme oturmuş bir hastalıktır. İspanyol gribi
nedeniyle 1918 yılında yaklaşık 20 milyon kişi öldü. Daha sonra da daha
ufak çapta salgınlar görüldü. Örneğin, 1957 yılında Asya gribi diye
bilinen, 1968 yılında Hong Kong gribi diye bilinen grip salgınları
oldukça büyük sayıda insan topluluklarını etkiledi.

1957-1985 yılları arasında ortaya çıkan 16 salgının her birinde ABD’de 10 bin-40 bin arasında ölüm vakası kaydedilmiştir.

NASIL BULAŞIR?

Grip de nezle gibi, hasta kişilerin bulunduğu ortamlarda, hapşırma ve
öksürme yoluyla ve virüs bulaşmış ellerle temas (örn.tokalaşma)
sonrasında kolaylıkla bulaşır.

Enfekte olanlar enfeksiyon başlamadan 2 gün öncesinden başlayarak
semptomlar başladıktan 7 gün sonrasında kadar virüs yayarlar. Bu süre
içinde duyarlı kişiler için enfekte olma riski yüksektir. Dünya
nüfusunun tahmini olarak yüzde 10’u ila yüzde 20’si her yıl gribe
yakalanmaktadır.

RİSK GRUPLARI

Küçük çocuklar ve 65 yaşından büyük olan kişiler en önemli risk grubunu oluşturmaktadır.

Bunların dışında uzmanlar özellikle;

*Şeker hastaları

*Astım ve kronik akciğer hastalığı olanlar

*Transplantasyonlu organ nakli yapılmış hastalar

*Böbrek hastaları

*Bakımevlerinde ve huzurevlerinde kalanlar

*Bağışıklık sistemini baskılayıcı tedavi gören kişiler

*Anne adayları (gebeliğin 3. ayından sonra)

*6 aylık veya daha büyük bebeklere de grip aşısı yaptırılması gerektiğini kaydediyorlar.

Yapılan analizler sonucunda Türkiye’de bu gruptaki hasta sayısının 10 milyon olduğu belirlenmiştir.

GRİP HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

*Ateş

*Titreme

*Baş, sırt, kol ve bacaklarda ağrı

*Boğaz ağrısı ve kuru öksürük

*Halsizlik

*İştah kaybı

*Kas ve eklem ağrısı

*Bulantı

*Gözlerde yanma

*Burun aktıntısı

Grip, solunum hastalığı veya diğer kronik rahatsızlığı olanlarda çok ciddi durumlara yol açabilir.

GRİP, BAŞKA HASTALIKLARA NEDEN OLABİLİR Mİ?

Bütün üst solunum yollarında infeksiyonlara neden olan virüsler gibi,
influenza, yani grip etkeni olan virüsler, sadece gribal infeksiyon
tablosuyla sınırlı kalmaz;

*Farenjit

*Larenjit

*Sinüzit

*Orta kulak iltihabı da yapabilir.

Sağlıklı insanlarda grip, 1 hafta içerisinde kendiliğinden iyileşir.
Ancak bazı kişilerde, örneğin kronik hasatalık nedeniyle vücut direnci
zayıf durumda olanlarda, kalp-akciğer hastalığı olanlarda, yaşlılarda,
şeker hastalarında, pnömoni (zatürre), meningoensefalit (beyin
iltihabı), miyokardit (kalp kası iltihabı) gibi ciddi ve ağır seyredip
ölümle sonuçlanabilecek hastalıklar görülebilir.

GRİBİN EKONOMİK VE SOYAL SONUÇLARI

*Üretkenliğin kaybedilmesi ile ortaya çıkan işgücü kaybı

*Küçük çocukların anne ve babalarından çocuklara geçebilecek enfeksiyon riski

*Çalışanların işlerine gidememelerinden kaynaklanan ekonomik maliyetler

*Yalnız yaşayan çocuklu kadınların hem işlerinden kalmaları, hem de çocuklarının karşı karşıya kaldıkları riskler

KORUNMA YOLLARI

Gripten korunmanın en başta gelen yöntemi grip aşılarıdır. Grip aşısı,
özellikle hastalığa yakalanma ve sonrasında oluşabilecek hastalıklar
yönünden risk taşıyan Yüksek Risk Grubu dediğimiz kişilere faydalıdır.

Her yıl Eylül sonu - Ekim aylarında tek doz şeklinde yapılmalıdır. Aşı
ile koruyuculuk sağlıklı kişilerde %80 lere varmaktadır; yaş
ilerledikçe koruyuculuk %50 - 60 lara inmekle birlikte hastalığın hafif
geçirilmesi sağlanmaktadır.

Aşı uygulaması, erişkinlerde omuz kası içine veya cilt altına, 2 yaşın
altındaki çocuklarda uyluğun ön-yan kısmına bir sağlık görevlisi
tarafından yapılmalıdır. Her sene aşı içeriği değiştiğinden kişi o sene
üretilen aşı ile aşılanmalıdır. Bu şekilde yapılan aşı, 1 yıl kadar
gripten koruma sağlar. Aşı, embriyonlu yumurta kesesinden elde
edilmektedir; bu nedenle yumurta allerjisi olanlar kullanmamalıdır.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:36 pm


GRIP ve NEZLE

Grip mi yoksa nezle mi oldugunuzu nasil anlarsiniz ?|iki hastalik
arasindaki farklar ve korunma yollari aSagida
belirtilmiStir:|Grip:|Grip ve nezle ayni yollardan kiSiden kiSiye
geçer. Hastalarin öksurup aksirmasindan havaya mikroplu su damlaciklari
dagilir ve bunlar diger kiSilere solunum yoluyla geçer. Ancak grip,
nezleden daha yaygindir. Bazi kiSilerde, özellikle 65 yaSin ustunde
olanlarda zaturree gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Kalp hastalarinda
ölume neden olabilir.|Belirtileri:|Grip ateS, titreme, kaslarda agri,
agizda ve bogazda kuruluk, baS agrisi, öksuruk ve yataktan kalkamayacak
derecede bitkinlik ve uyuma hissi ile kendini gösterebilir. Bazi
kiSilerde kusma görulebilir. Genellikle 7-10 gun surer.|Korunma
Yollari:|Grip bir çogumuzu ciddi olarak etkilemese bile bazi kiSiler
için hastalik tehlikelidir ve bu kiSilerin her yil gribe karSi aSi
olmalari gerekir. Bunlar arasinda: - 65 yaSin uzerinde olan kiSiler -
Astim dahil kronik akciger hastalari - Kalp ve böbrek hastalari ve -
BagiSiklik sistemini zayiflatan ilaçlari kullanan hastalari
sayabiliriz. Her zaman kendinizi saglikli hissetseniz bile eger risk
grubu içinde iseniz, doktorunuzdan size aSi yapmasini rica etmelisiniz.
ASi, size grip mevsimi baSlamadan önce bagiSiklik sisteminizi takviye
etmeniz için olanak verecektir. Grip aSisi, yaSli kiSilerle veya
bagiSiklik sistemi zayiflamiS kiSilerle ilgilenen saglik görevlileri
için de tavsiye edilir. Grip aSisi, gebe kadinlar ve yumurtaya alerjisi
olan kiSiler için uygun degildir. Gribi önlemenin diger yolari arasinda
gripli kiSilerden uzak durmak, öksurenlerin ve aksiranlarin bulundugu
kalabalik yerlere gitmemek ve bulunmamaktir. Bazen mikroplar vucudumuza
ellerimizden geçtiginden, ellerimizi xxx xxx yikamak faydali olabilir.
Olabildiginiz kadar saglikli olmaya çaliSin, sigara içmeyin (sigara
içenler nezle ve gribe daha çok yakalanirlar), yeterince dinlenin ve
bol bol sebze meyve yiyin.|Grip Olunca:|AteSiniz normal duzeyine inip
bu seviyede yaklaSik 48 saat kalincaya kadar yataktan çikmayin. Yatak
istirahati vucudunuzun virusle savaSmasina yardimci olur. Bol bol sivi
Seyler için. AteS için aspirin veya parol gibi ilaçlar kullanilabilir,
ancak çocuklarda aspirin kullanmayin. Belirtiler kötuleSirse, (örnegin
nefes almakta guçluk, öksururken sarimsi veya yeSilimsi balgam,
Siddetli baS agrisi, aSiri su kaybi gibi) veya riskli grupta iseniz
mutlaka doktora gidin.|Nezle|cocuklar yilda ortalama 10 defa, buyukler
ise 2-3 defa nezleye yakalanirlar. Hastaligin en kötu belirtileri 2-3
gun surer. Belirtiler arasinda hafif ateS, baS agrisi, burun akmasi ve
aksirma sayilabilir. onlem ve tedavi gripte oldugu gibidir. Ancak
nezlenin aSisi yoktur ve genelde hastalara yatak istirahati gerekmez.
Gripte oldugu gibi, nezleye tutuldugunuz zaman da baSkalarindan uzak
kalarak hastaligin onlara bulaSmasini engellemelisiniz.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:36 pm


GRIPTEN KORUNMANIN YOLLARI


Kış, insanların en çok gribe yakalandığı mevsimdir. Belirtiler
tanıdıktır, ilk olarak boğazda bir karıncalanma, ardından hapşırık
gelir; nihayet burun akmaya başlar. Bunlara bir de baş, eklem ve boğaz
ağrıları, öksürük eklenir ve ateş çıkar. Teşhis: grip. Çoğu zaman buna
yol açan zayıf bir bağışıklık sistemidir. Soğuk algınlığına neden olan
yaklaşık 200 çeşit virüse karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek
gerekir.

Soğuk duş

Her sabah soğuk bir duş, özellikle burun - gırtlak bölümünde kan
dolaşımını düzenler ve saldırgan virüslere karşı iyi bir savunma
oluşturur.

Sauna

Saunada terledikten sonra soğuk suyla dolu bir küvete girmek çok
önemli. Soğuk suyun uyarıcılığı damarları hareketlendirir,
****bolizmayı düzenler ve bedenin serbest radikallere karşı savunma
gücünü çoğaltır.

Ayaklara dönüşümlü sıcak - soğuk su banyosu

Her iki ayağınızı yaklaşık 12 derece soğukluktaki suya daldırın, bir
kaç dakika sonra 40 derece sıcaklıktaki suya sokun. Bir kaç defa tekrar
edin. Burada dikkat edeceğiniz nokta, daima soğuk suyla bitirmeniz. Bu
uygulama, ağız ve gırtlak bölümündeki mukozanın sıcaklığının bir derece
yükselmesini sağlar. Bu bir derecelik fark ise, hastalığa yol açan
virüsleri anında öldürür.

Dayanıklılığı arttırıcı egzersizler

Bisiklete binmek veya yürüyüşe çıkmak (en azından haftada iki defa),
vejetatif sinir sisteminin düzenleme yeteneğini artırır. Ayrıca vücudun
serbest radikallerden korunma mekanizmasını güçlendirir.

Doğru beslenme

Sağlıklı ve vitamin açısından zengin besinler yemelisiniz. A vitamini
(süt, balık), C (narenciye), ve E (bitkisel yağlar, bakliyat)
antioksidan özelliklere sahip besinlerdir. Soğan ve sarımsak, grip
virüslerini öldüren bitkisel yağları içerir.

Diş etini fırçalamak

Dişlerinizle beraber, diş etinizi, damak ve dilinizi de fırçalamayı
unutmayın. Bu işlem, mukozanın virüslere karşı dayanıklılığını artırır.
Bağışıklık sistemini güçlendiren bir diğer etmen de, soğuk suyla
yapılan gargara.

Doğru giysiler

Bir tek kalın giysi yerine, bir kaç tane ince giysiyi üstüste giymek
daha iyidir. Ayakların üşümesini engellemek için saf yün çoraplar ve
sağlam, kalın ayakkabılar kullanılmalı.

Oda sıcaklığı

Odayı aşırı ısıtmayıp devamlı havalandırın. En iyisi, bir kaç damla
bitki özlü yağ (ör.nane yağı) damlatılmış nemli bezleri ısıtma
cihazınızın üzerine serin.

Kış uykusu

Soğuk mevsimlerde, vücudun enerji ihtiyacı artar. Bu nedenle daha uzun
süre dinlenmek gerekir. Yani yeterince uyumak çok önemlidir.

Güneşe çıkın

Fırsatını buldukça güneşe çıkın. Doğal ultraviyole ışınları, bedenin
savunma mekanizmasını uyarır. Böylece, kemik oluşumu ve kalsiyum
dolaşımı için önemli olan D vitamini üretimi artar. Güneş ışığı ayrıca
kış depresyonlarına yol açan "üzüntü" hormonu, Melatonin in üretimini
azaltır




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:37 pm


GUATR


Latince boğaz anlamında olan guttur kelimesinden gelen guatr terimi,
çeşitli birçok durumu belirtmek için kullanılır. Aslında guatr sadece
tiroid bezinin büyümesini belirtir. Bu büyüme az. küçük, lokalize bir
şişkinlik şeklinde, veya her iki lobun daha genel bir şişkinliği
şeklinde olabilir.

Büyüyen tiroid bezi hormonunu, normal, normalin altında veya aşırı
ölçüde salgılayabilir. Nadir durumlarda büyüme nefes borusunun
çevresini sararak nefes borusunun daralmasına yol açar. Bu büyüme
yutkunmayı zorlaştırabilir. şaşırtıcı olan şey, genelde guatrların
fazla rahatsızlık vermemesidir. Kişinin boğazında bir basınç veya
şişkinlik hissi duyulduğu çoğu vakalarda rahatsızlık duygusal
gerginlikten kaynaklanmaktadır.

Geçmişte guatrın en sık görülen nedeni, toprağın iyot yönünden yetersiz
olduğu bölgelerde beslenmedeki iyot eksikliğiydi. İyotlu tuz piyasaya
çıktıktan sonra, guatr çok daha nadir görülür oldu, hem de şimdi
yiyeceklerimiz öyledir ki insan iyotlu tuz kullanmasa bile iyot
eksikliği olma ihtimali pek yoktur. Dünyanın başka yerlerinde
eksiklikleri pek de az rastlanan bir durum olmasa da Amerika Birleşik
Devletleri nde iyot takviyesi almak gereksiz ve dolayısıyla arzu
edilmeyen bir şeydir.

Basit Guatr

Basit guatrın özelliği, tiroid bezinin yumuşak ve yaygın şekilde
büyümesidir. En yaygın olduğu dönemler hamilelik ve buluğ çağıdır şayet
basit guatr estetik problemi yaratacak kadar büyükse, küçültmek için
tiroid hormonu verilebilir

Graves Hastalığı

Graves hastalığı, genellikle tiroid bezinde hafif, fakat genel bir
şişme meydana getirir. Bu, tiroid bezinin 1 aşırı derecede
uyarılmasının sonucudur. Bazen bezin kendisi de büyüyebilir.

Adenomlu Guatr

Adenomlar, kendilerini bezin geri kalan kısmından bir duvar gibi ayıran
az çok normal tiroid dokusu büyümeleridir. çok sık rastlanmayan bir
durum olarak, bir veya daha fazla adenom aşırı miktarlarda tiroid
hormonu üretir ve bunun sonucunda hipertiroidizm ortaya çıkar. Bazen de
ender olarak bir adenom nefes borusunu kısmen tıkar ve bu durum
yüzeysel olarak astımı andıran bir nefes alma zorluğu doğurabilir

Tiroid Kanseri

Çoğu tiroid kanserleri yavaş gelişir. Bunlar, boyundan radyasyon
tedavisi görmüş olan kimselerde bir ölçüde daha sık görülme eğilimi
gösterirler. Sık görülen tipleri papiler ve folüküler tiplerdir.
Papiler tipi boyundaki lenf bezlerine yayılma (sıçrama) eğilimi
gösterir. Folüküler tipi akciğerlere ve vücudun daha uzak yerlerine
atlayabilir.

Tiroid kanseri gelişirken, başlangıçta tiroid bezinde küçük bir şişkinliktir ve bir adenomdan kolayca ayırt edilemeyebilir.

Kanserli olduğundan şüphelenilen şişkinlikten iğneyle doku alınıp
mikroskop altında incelenir. Bu test her zaman şişkinliği kanserli olup
olmadığı konusunda net bir cevap sağlamazsa da alınan sonuç şişkinliği
cerrahi olarak çıkartılmasında yol göstermeye yeterli olur.

Ameliyatta şişkinliğin habis olduğu ortaya çıkarsa. (patalog, cerraha
çıkartılan şişkinliğin habis olup olmadığını birkaç dakika içinde
söyleyebilir), cerrah tiroid bezinin büyük bölümünü çıkartacaktır.
Belirli şartlar altında ameliyattan sonra cerrahi tedaviyi desteklemek
için radyoaktif iyot verilebilir ilaç olarak tiroid hormonu vermenin de
geri kalan kanser hücrelerinin büyümesini geciktirdiği düşünülmektedir.

Tiroid Bezinin Medüler Kanseri

Bu az görülen bir tiroid kanseri çeşididir. Bu kanserin hücreleri
Kalsitonin denen bir hormon salgılar ve kanserin ilerlemesi kandaki
Kalsitonin konsantrasyonunu ölçülmesi yoluyla izlenebilir. Medüler
karsinom sıklıkla aynı ailenin üyeleri arasında ortaya çıkar ve buna
tutulan kişide aynı zamanda feokroma sitoma da bulunabilir.

Lenfositik Tiroidit

Bu tip guatra bazen Hashimoto hastalığı denir; bu isim hastalığı tarif
eden Japon pataloğun adıdır. Bu durumda anormal bir antikor, tiroidin
normal fonksiyonunu kaybetmesine neden olur. Bu etki hipotiroidizme yol
açar. Genelde bez orta derecede büyümüştür ve doku olarak oldukça esnek
lastik gibidir.

Genellikle tiroid hormonu tedavisi bezin küçülmesini sağlar; öyle ki
ameliyata gerek kalmaz. Bu, bütün tiroid bozuklukları içinde en çok
görülebilir. Antikoru tespit etmek için yapılan kan testi teşhise
yardımcı olur ve yapılacak tiroid iğne biyopsisi genellikle bunu teyid
edecektir.

Subakut Tiroidit

Bu, yutkunma ile artan bir tiroid ağrısına yol açan, az görülen bir
durumdur. Tiroid bezi hafifçe büyümüş olup çok hassastır. Sedimantasyon
hızı testi denen özel bir test yapılabilir. Subakut tiroidit durumunda
sedimantasyon hızı çok yüksek, tiroid hormonu değerleri düşük veya
yüksek olabilir.

Tiroid genellikle birkaç ay içinde normale döner. Çoğu zaman aspirin,
belirtiler düzeltebilir, yalnız doktorunuz, eğer belirtileri daha
belirgin hale gelirse kortikostiroid ilaçlar verebilir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:37 pm


GUILLAIN-BARRE SENDROMU


Guillain Barre sendromu akut bir sendrom olup periferik sinirlerin tümü
ya da bir bölümü üzerinde ciddi hasara yol açar. Hastalık, sinir
liflerini kaplayan miyelin tabakasının iltihaplanması ve tahrip
olmasından kaynaklanır.

Belirtiler

- Ayak veya el parmaklarına yayılan uyuşmalar ve karıncalanma;

- Kas zafiyeti

- Yaygın karıncalanma ve uyuşma;

- Solunum zorlukları.

Guillain-Barre sendromunun nedeni belli değildir ancak vakaların üçte
ikisinde viral bir enfeksiyondan sonra ortaya çıktığı görülür. Bu viral
enfeksiyon, Epstein-Barr virüsünde olduğu gibi bir tür herpes
olabileceği gibi, grip, nezle veya diğer basit enfeksiyonlardan sonra
da ortaya çıkabilir. Bu sendrom ayrıca Hodgkin hastalığı gibi diğer
rahatsızlıklarla da beraber görülebilir.

Tüm vakaların yüzde beş ile onu bir ameliyat sonrası ortaya
çıkmaktadır. Kısa bir süre için, Guillain-Barre sendromuna bir aşının
neden olduğu düşünülmüştü. 1976-1977 yıllarında yaygın bir grip aşısı
kampanyasından sonra bu kanıya varılmıştı. Ancak yürütülen araştırmalar
bunun doğru olmadığını ortaya koymuştu. Belirtiler, neden olan
iltihaplanmadan birkaç gün ile bir-iki hafta, veya bir ameliyattan bir
veya dört hafta sonra görülebilir. El ve ayak parmaklarında
karıncalanmanın ardından genel bir kas zafiyeti oluşabilir. Bu zafiyet
hissi giderek bacaklardan kollara ve yüze yayılır. ciddi vakalarda
zafiyet felce dönüşebilir ve solunum kasları etkilenebilir. Göz, yüz,
konuşma, çiğneme ve yutkunma ile ilgili kaslara da yayılabilir.

En ağır şeklinde, Guillain-Barre sendromu acil tıbbi müdahale ve
hastanenin yoğun bakım servisine kaldırılmayı gerektirebilir. Bu
rahatsızlığı olan kişilerin bazıları hastalığın bir aşamasında solunum
yardımına gereksinim duyarlar.

Genelde, iyileşme birkaç ay süren bir devre sonrasında gelir. Ciddi
şekilde etkilenmişseniz, uzun süren rehabilitasyon dönemine gereksinim
vardır. Tüm vakaların yaklaşık yüzde onunda geçmeyen bir sakatlık
kalır. Ölüm oranı yüzde üç ile dört arasında değişir.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:38 pm

GUT HASTALIGI

Hastalığın diğer isimleri: podagra, damla hastalığı, nikris.

Pürin adı verilen ve bir madde ile ilgili meydana gelen sorunlar nedeni ile gelişen bir hastalıktır.

****bolik ve renal adı verilen iki tip gut hastalığı vardır. ****bolik
olarak adlandırılanda; pürinli maddelerin fazla yapımı, renal tipinde
ise pürinli maddelerin böbreklerden yetersiz düzeyde atılması söz
konusudur.

Her iki durumda da vücutta artan pürin maddesi sonunda ürik asite
(ürat) dönüşür ve vücutta ürat miktarı artar. Kanda artan ürat
eklemlerde, deride, eklem kılıflarında ve kulak kepçesinde birikir.
Bunlara tofus adı verilir.

Hastaların %90 ından fazlası erkektir. Ayrıca yaş ilerledikçe kandaki ürik asit miktarı artar.

Zamanla beyin ve böbrek damarlarında sertleşme ve darlık meydana gelebilir. Gut hastalarında böbrek taşı gelişimi sıktır.

Gut hastalığının tanısının konulabilmesi için; dokularda ürat
kristalleri birikmeli ve en az bir eklemde artrit meydana gelmesi
gerekir. Yani kanda ürik asit miktarının artması tek başına gut
hastalığı tanısı koydurmaz. Hastalık akut ataklarla seyreder.

Ailevi bir durum söz konusudur. Aşırı beslenme ve alkol bu hastalığın gelişmesine katkıda bulunur.

İlk ortaya çıkışı ve ilk gut atağı genelde ayak başparmağının ilk
ekleminde ortaya çıkar. Eklem şiş, üzerindeki deri kırmızı-leylak rengi
karışımı ve son derece ağrılıdır.

Atakların tedavisi

Hasta yatak istirahatine alınır ve kolşisin, antiinflamatuvar, kortikosteroid grubu ilaçlar kullanılır.

Ataklar arasında yapılacak tedavi

Gut krizi tedavi edildikten sonra; soğuk ve rutubetten korunulur, günde 2-3 litre su içilir ve kilo vermeye çalışılır.

Diyet: Bol miktarda pürin içeren sakatatlar, konserve balıklar ve diğer
deniz ürünleri, et suları alınmamalıdır. Diğer beyaz etler ve sığır eti
az miktarda alınabilir.Alkol kesinlike zararlıdır. Çay, kahve ve
kakaoda az miktarda pürin bulunur, bunlar az miktarda alınabilir.
Baklagiller de bol miktarda pürin içerir, bu nedenle alınmaz. Pirinç
alınabilir, tereyağında pürin yoktur.

Ürik asit yapımını azaltan ilaçlar kullanılır: allopürinol.

Ürik asit atılımını arttıran ilaçlar kullanılır: probenesid, sulfinpirazon.

Ürik asit normal değerleri:

Erkeklerde : 2.5 - 8.0 mg / dL

Kadınlarda : 1.5 - 6.0 mg / dL
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:39 pm


HALLUKS VALGUS

Ayak başparmağı diğer parmağın üstüne bindiğinde bunyon oluşur. Bu
durum, halluks valgus (Latincede çarpık anlamına gelen valgus ve ayak
başparmağı anlamına gelen halluks sözcüklerinden gelir) denilen
kalıtımsal bir özelliğin sonucudur ve ayakta şekil bozukluğu-na neden
olur. Ayak başparmağının ayağa birleştiği bölüm, ayağın normal
profilinin dışına taşarak, bunyon denilen çıkıntıyı yapar. Bunyon
sürekli sürtünmeye maruz kaldığı için, bu bölgedeki deri zamanla
kalınlaşır.

Belirtiler

- Ayak başparmağının ayağa birleştiği bölümde kemiksi bir çıkıntı

- Ağrı ve hareket kısıtlılığı da olaya eşlik eder

Bu hafif ancak yaygın sorun kadınlarda daha sık görülür. Bazı kişiler
genetik olarak bunyona eğilimli olsa da, daha çok yüksek topuklu ve
sivri burunlu dar ayakkabıların giyilmesi sonucu oluşur.

Teşhis

Doktorunuz teşhisi doğrulamak için birkaç açıdan röntgen çektirebilir.

Bunyon genellikle hafif bir rahatsızlığa neden olur. Bununla birlikte,
bunyona bursit ya da osteoartrit eşlik ederse ağrı ve eklemde katılık
oluşabilir. Bunyon ayağınıza uygun ayakkabı bulmanızı zorlaştırabilir
ve uygun ayakkabıların dış görünüşü de hoşunuza gitmeyebilir. Eğer
ağrınız olursa, doktorunuza başvurun.

Tedavi

Ayağınıza iyi uyan ayakkabıların kullanımı çoğu kez en iyi çaredir ve
bunyonun yarattığı rahatsızlığı önleyebilir. Eğer bursit gelişirse,
eski bir ayakkabının bunyonun üstüne gelen bölümünde açılacak bir delik
rahatlama sağlayacaktır.

Bunyonun üstüne konacak yumuşak bir yastıkçık yararlı olabilir. Bazı
nadir durumlarda fazla kemik dokusunu çıkartmak ve kemiğe eski biçimini
vermek için ameliyat yapılabilir.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:40 pm


HAREKETSIZLIGIN BEDENSEL ETKILERI


Hareketsizliğin insan organizması üzerinde olumsuz etkiler meydana
getirdiği, çok eski dönemlerden beri bilinmektedir. Beden
hareketliliğini azaltan bir hastalık, yaralanma veya belirli bir neden
olmadan insanların sedanter yaşam tarzını seçmeleri sonucunda,
organizmanın pek çok fonksiyonunda gerilemeler ortaya çıkmaktadır. 1960
lı yıllarda başlayan uzay hekimliği çalışmaları çerçevesinde, uzun
süreli uzay yolculukları sırasında insanların karşılaşacakları
yerçekimsiz ve hareketsiz yaşam koşullarında organizmada oluşan
değişiklikler ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu çalışmaların
paralelinde, tüm dünyada hareket azlığının kardiovasküler risk
faktörlerinden biri olarak kabul edilmesiyle birlikte konuya ilgi
artmış ve çalışmalar hızlandırılmıştır.

Hareketsizliğin olumsuz yöndeki etkileri başlıca 4 grup insan üzerinde incelenmiştir:

1.Hastalık ya da yaralanma sonucu uzun süre yatak istirahati yapan kişiler,

2.Çeşitli paralitik (felç) durumlar nedeniyle nöromüsküler (sinir-kas iletimi) aktivitesi önemli ölçüde kısıtlanan hastalar,

3.Yerçekimi etkisini azaltan, oturma, yatma gibi değişik pozisyonlarda uzun süre kalan kişiler,

4.Uzay yolculuklarında ve uzun süreli su altı çalışmalarında yer çekimsiz ortamda bulunanlar.

Sayılan bu inaktivite tiplerinin her biri, kısa süre içinde, gizli fizyolojik değişikliklere yol açabilmektedir.

Ortostatizm gibi belirgin klinik tablolar 5-7 gün içinde ortaya
çıkabildikleri halde, ankiloz veya böbrek taşı gibi komplikasyonlar,
ancak bir kaç ay sonra görülebilirler.

Hareketsizliğin mekanizmasının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla, fizik
kapasiteyle ilgili bazı kavramları hatırlatmakta yarar var:

1.Fonksiyonel kapasite : Zorlu bir çaba sırasında varılan maksimum ****bolik değeri ifade eder.

2.Fizyolojik maksimum potansiyel : Aynı kişinin sistemli bir antreman
programından sonra varabildiği maksimum ****bolik değerdir.

3.Fonksiyonel rezerv : Fonksiyonel kapasite ile fizyolojik maksimum potansiyonel arasındaki farktır.

Hareketin daha da azalması, örneğin kesin yatak istirahati halinde,
fonksiyonel kapasite iyice azalır. Daha sonraki dönemde bu durumdaki
bir kişiye birden bire aşırı fizik aktivite programı verilirse,
fonksiyonel kapasitede iyileşme sağlanamaz. Kişinin önceki fonksiyonel
kapasitesi ve rezervi dikkate alınarak yavaş yavaş artan yoğunlukta bir
egzersiz programı verilerek durumu düzeltilmeye çalışılır.

Düzenli fizik egzersizler yapan kişinin fonksiyonel kapasiteleri,
fizyolojik maksimum potansiyel düzeyine çok yakın olduğu halde sedanter
kişilerde fonksiyonel kapasite düşüklüğü çok belirgindir. Fonksiyonel
rezerv önemli ölçüde azalmıştır.

Uzun süreli hareketsizliğin sistemler üzerindeki etkilerini şu şekilde
özetleyebiliriz Merkez Sinir Sistemi Duygusal algılamada azalma olması
nedeniyle bazı duyu bozuklukları gelişebilir, parestezi ve ağrı
eşiğinde düşmeler görülür.

İstirahat sırasında kaslarda kasılmalar yapılmadığı taktirde, motor
verimlilikte azalmalar belirir. Özellikle felçli hastalar durumun çok
belirgin örneğidir.

Sedanter kişilerde otonom sinir sistemi oldukça dengesizdir. Düşük veya
aşırı aktivite şeklinde fonksiyonel bozukluklar saptanabilir. Bu
dengesizlik kardiovasküler sistemin çalışmasını da olumsuz yönde
etkiler.

Aktivite azlığı, kişilerde anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunların gelişmesine de zemin hazırlar.

- Hareket Sistemi: Hareket azlığının uzun zaman sürecinde en belirgin
etkileri hareket sistemini oluşturan elamanlardan ortaya çıkar.

En önemli belirtiler kas ve kemik dokularında görülen değişikliklerdir.

Hareket azlığıyla birlikte kas gücü azalmaya başlar. Örneğin hiç bir
fiziksel rahatsızlığı olmayan bir kişinin bir haftalık kesin yatak
istirahatinden sonra eldeki kavrama gücü % 20 oranında azalır. Kas
gücündeki bu azalmaya parelel olarak, kişinin dayanıklılığında da
azalma olur. Diğer taraftan hareketsiz kaslarda, kısa süre içinde
atrofi (kas kaybı) gelişir. Atrofinin derecesi, hareketsizliğin
süresine bağlıdır.

Atrofi, güç kaybı ve duyarlılığın azalması sonucu, hareketlerin
koordinasyonunda yetersizlik ortaya çıkar. Bu durum hem alt, hem de üst
uzuvlarda görülür ve günlük yaşamda beceri isteyen aktivitelerin
yapılmasında veya sportif aktivitelerin yapılışı sırasında eksiklik
ortaya çıkar.

- İskelet Sistemi: Hareketsizliğin en olumsuz etkilerinden biri, kemik
dokusunda ortaya çıkan osteoporozdur. Bilindiği gibi kemik yapımının
düzenli olabilmesi ve kemik kitlesinin yenilenebilmesi için,
tendonların (bağlar) çekme fonksiyonu ile oluşan gerilmelere ve ayak ta
durma sırasındaki yer çekimi kuvvetine gereksinim vardır. Hareket
azaldığı durumlarda ise kemiğin organik ve inorganik elemanlarındaki
kayıplar sonucunda, kemik kitlesi azalmaya başlar, kemikteki kalsiyumun
mobilize olmasıyla geçici bir hiperkalsemi (kan kalsiyum seviyesinin
artışı) ve yumuşak doku içinde ektopik kalsifikasyonlar (kemikleşmeler)
gelişebilir. Sonuçta kemiklerin kırılganlığı artar ve kendiliğinden
yada minör travmalarla kırılma olasılığı ortaya çıkar.

Kemik dokusunun yanı sıra eklemlerde aktif ve pasif hareketlerin
azlığına bağlı sertlikler gelişir ve eklem hareket açıklığı azalmaya
başlar. Başlangıçta geri dönüşebilir nitelikte olan sertleşme,
hareketsizliğin uzun sürmesi halinde kemiksel nitelik kazanır ve geri
dönüşümü mümkün olmayan eklem hasarları ortaya çıkar.

- Kardiovasküler Sistem: Uzun süre hareketsizlik sonucunda
kardiovasküler sistem büyük zarar görür ve bazal koşulların üzerindeki
****bolik gereksinimleri karşılayamaz duruma gelir.

Kardiovasküler sistemdeki gerilemenin en belirgin göstergesi, maksimum oksijen tüketiminin (Max V02) azalmasıdır.

10 günlük yatak istirahatından sonra tamamen sağlıklı ve genç kişilerde
dahi Max V02 nin % 20 oranında, kalp atım hacminin ise % 10 oranında
azaldığı gösterilmiştir. Bir kaç günlük istirahatten sonra dahi, aynı
şiddetteki egzersize verilen nabız yanıtında artma olmaktadır.

Kardiovasküler sistemle ilgili bir diğer olumsuz gelişme kan basıncıyla
ilgilidir. Uzun süre istirahatlarden sonra ortostatizm denilen durum
gelişmekte ve kan basıncı dengesi bozulmakta ve kişi ayağa kalktığında
ani tansiyon düşüklüğü olmaktadır.

Toplar damarlar üzerindeki kasların pompalayıcı etkilerinin azalması
sonucu venöz yatakta birikmeler olmakta ve tromboflebit
gelişebilmektedir.

Pıhtılaşma mekanizmasındaki değişiklikler, trombosit kümeleşmesindeki artış, tromboflebit gelişmesine yardımcı olmaktadır.

- Solunum Sistemi: Hareketsizliğe bağlı olarak solunum sistemi ile
ilgili hemen tüm parametrelerde gerileme olur ve sonunda kısıtlayıcı
tip solunum bozukluğu tablosu ortaya çıkar.

Sağlıklı kişilerde solunum parametrelerinde önemli bir düşme
görülmemesine karşın istirahat süresinin uzaması durumunda, örneğin
felçli hastalarda, solunum kapasitesi ve fonksiyonel solunum
kapasitesinde % 25-50 oranında azalmalar olur. Sınırlayıcı tarzdaki
gelişmeler ve yatay pozisyonun akciğer dolaşımı üzerindeki etkisi
sonucu solunum-kanlanma oranında önemli bozukluklar ortaya çıkar.

Ayrıca mukus temizleme fonksiyonlardaki azalmaya bağlı olarak, solunum
sisteminde mukus birikmeye başlar. Bu koşullar altında öksürük
mekanizması bozulur. Karın kaslarındaki zayıflık durumu daha da
kötüleştirir ve basit bir üst solunum yolu enfeksiyonunda ciddi akciğer
rahatsızlıkları gelişir.

- Sindirim Sistemi: Hareket azlığı, sindirim sistemindeki aktivitelerin
azalmasına yol açar. Bu azalma, hem içeriğin ilerletilmesinde hem de
salgılama fonksiyonlarında olur. Sonuçta bir taraftan iştah kaybı
gelişirken, diğer taraftan bağırsak hareketlerindeki azalma nedeniyle
kabızlık görülür.

- Endokrin (hormonlar) ve Böbrek (renal) Sistemler: Endokrin sistemin
diğer sistemlerle karşılıklı etkileşmesi sonucu, önemli ****bolik ve
renal değişiklikler görülür.

Vücudun uzun süre yatay pozisyonda kalması nedeniyle hücre dışındaki
sıvılar, kılcal damar yatağının venöz (toplar damar) kısmına geçer ve
kirli kanın kalbe dönüşünde artma olur. Sonuç olarak, sağ atriumun
(kalp kulakçığı) hacim sensörlerinde bir uyarılmayla birlikte
antidiüretik hormonda azalma ortaya çıkar ve idrar çıkışı artar.

Hareketsizliğin etkisiyle sodyum ve kalsiyum atılımı da artar.

İdrarla fazla kalsiyum atımı, üriner yolda tıkanma ve enfeksiyon
faktörlerinin etkisiyle, hareketsiz kişilerde idrar yollarında taşlar
oluşmaya başlar.

- Deri: Uzun süreli hareketsizlik, deri ve deri üzerindeki oluşumları da olumsuz yönde etkilenir.

Deri altındaki yağ dokusundaki incelme ve deri gerginliğinin bozulması
nedeniyle basınç yaraları gelişebilir. Aynı vücut bölgelerin sürekli
olarak basınç altında kalmaları ve bu bölgedeki basıncın kılcal damar
basıncın üzerine çıkması, yara oluşumunu kolaylaştıran dış etkenlerin
başında gelir.

Saydığımız tüm bu olumsuz gelişmeler, hareketsizliğe bağlı problemlerin yalnızca bir kısmıdır.

Hareketsizliğin uzun sürdüğü durumlarda, olumsuz gelişmelerden
etkilenen doku ve sistemler durmadan artar ve bir noktada yaşamı tehdit
eder duruma gelebilir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:40 pm

HEMOROİDDEN NASIL KORUNULUR ?


Hemoroid oldukça yaygın olarak görülen bir hastalıktır. Makat
bölgesinde 3 ana toplardamar ağı mevcuttur. Biri solda, ikisi sağdadır.
Bunlara toplardamar yastıkları denir. Kabızlık nedeni ile bunlar
genişler ve iç hemoroidleri oluşturur. Zamanla bunlar makat dışına
sürüklenir ve dışkılama esnasında dışarı sarkarlar.


Kanama, ağrı, akıntı gibi şikayete sebep olan hemoroid hastalığı erken
evrede ise ameliyata gerek kalmadan lazer, bant ligasyon ve ilaç
enjeksiyonu ile tedavi edilir. İleri evredeki hastalar için tek tedavi
seçeneği ameliyattır. Hemoroid hastalığı sıklıkla kabızlık, şişmanlık
ve gebelik gibi karın içi basıncının arttığı durumlarda ortaya çıkar.
Kansere dönüşmez, ancak hemoroid hastalığından korunmak için yapılan
uygulamalar kabızlığı ortadan kaldırdığı için fissür ve bağırsak
kanseri riskini de azaltır.


11 Altın kural


Kişisel tuvalet temizliğine dikkat edilmeli, mümkünse tuvalet kağıdı
yerine daha yumuşak olan ıslak mendil veya havlu kullanılmalı.


Fazla kilo almaktan, sigara, alkol, acı biber ve baharatlı yiyeceklerden sakınılmalı.


Düzenli olarak egzersiz yapılmalı.


Lif yönünden zengin besinlerle (meyve, sebze, kepekli ekmek) dengeli
beslenilmeli, öğün atlamamalı ve mutlaka kahvaltı yapılmalı.


Bol su içilmeli (gün içinde 8 bardak).


Oturarak çalışılıyorsa her saat başı en az 10 dakika ayağa kalkmalı, ayakta çalışılıyorsa 10 dakika oturulmalı.


Günde en az bir defa ve düzenli olarak tuvalete gitmeli (örneğin kahvaltıdan 10-15 dakika sonra).


Uzun süre dışkı yumuşatıcı (laksatif) kullanmaktan kaçınılmalı.


Tuvalette fazla ıkınmaktan ve zorlanmaktan kaçınılmalı, gazete, dergi
okuyacak kadar kalınmamalı, gün içinde tuvalet ihtiyacı
geçiştirilmemeli.


Sıcak yerlerden (sauna, hamam) kaçınılmalı.


Dar giysiler giymekten kaçınılmalı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:41 pm


HEPATIT A

Hepatit A hastalığı, Hepatit A virüsünün (HAV) neden olduğu bir
karaciğer hastalığıdır. Bulaşma dışkıdan olur. Hastalık geçirildikten
sonra kanda HAV bulunmaz, bu nedenle taşıyıcılık ve kan nakli ile
bulaşma olmaz. Siroz meydana getirmez.

Kuluçka dönemi 2-6 haftadır.

Kırıklık, hafif ateş, bulantı, kusma, ishal, iştahsızlık, hafif kas ve
eklem ağrıları gibi genel şikayetlerle başlar. Sarılık bulguları 3-4
haftada kaybolur ve 6-8 haftada hastalar tamamen iyileşir. Sonuç
genelde iyidir, ancak hastaların %1 inde fulminan hepatit denilen durum
ve ölüm meydana gelebilir.

Tanı

İlk hafta içinde IgM tipi antikorlar yüksek düzeydedir ve 2 ay içinde
tamamen kaybolur. IgG tipi antikorlar ise 1 ay sonra ortaya çıkar ve
yıllarca kalır. IgG tipi antikorların saptanması hastalığın daha
önceden geçirildiğinin bir göstergesi olarak kabul edilir ve kanda
saptandığı sürece o kişide HAV hastalığı tekrar gelişmez.

Korunma

Hepatit A dan korunmak için, el ve tırnak temizliğine son derece dikkat etmek gerekir.

Şehirlerin kanalizasyon sistemlerinin uygun olması önemlidir.

Hepatit A geçiren kişilerin mikrobu bulaştırmalarını önlemek için, iç
çamaşırlarının, çarşaflarının ve tuvaletlerin %3 lük formalin veya %2.5
lik kloramin solüsyonu ile temizlenmesi gerekir.

Hastayla ilgilenenlerin (doktor, hemşire, bakıcı, akraba gibi) sık sık
ellerini mikrop öldürücü sıvılarla (zefiran) temizlemeleri gerekir.

Aşı

iyi seyirli bir hastalık olduğu için Hepatit A ile meydana gelen
hastalıklar için aşı genelde gerekli değildir. Ancak hasta ile irtibatı
olan kişiler için (hekim, aile fertleri gibi) immünglobülin ile korunma
önerilebilir (Beriglobin). Yetişkinlere kas içine 4-5 ml yapılır ve 4-8
hafta korunma sağlar.

Tedavi

Yatak istirahati : Sırt üstü yatmak karaciğerin kanlanmasının en iyi
şekilde olmasını sağlar. Bu şekilde istirahat edilerek karaciğerin yükü
azaltılır ve iyileşme hızlanır.

Diyet : İlk günlerde hastalar genelde iştahsız olduklarından sindirimi
kolay besinler (meyva suyu, açık çay, süt, çorba, püre, kızarmış ekmek,
bal, reçel ve yoğurt) verilmelidir. Ancak hastaya yemesi için ısrar
edilmemelidir; çünkü karaciğer kendini korumak için iştah azaltıcı bazı
önlemler alabilir. İştahsızlık uzun sürerse asidik özel karışımlar
hekim tarafından verilir. Böyle bir durumda iştah açılınca hemen
proteinli besinler verilir. Karbonhidratlı gıdalar normal şekilde
verilmeye devam edilir. Tuzsuz yemeğe gerek yoktur. Alkol yasaklanır.
Günlük alınan yağ miktarı 50 gramı geçmemelidir. Günlük kalori 3000 i
geçmemelidir. Sarılık ortadan kalktıktan sonra 6 ay boyunca alkol,
kızartma, baharat, sirke ve mezeler verilmez.

İlaç : Sindirim zorluğu olanlara sindirimi kolaylaştırıcı ilaçlar
verilir. Ayrıca B ve C vitaminleri verilir. Kaşıntı, bulantı-kusma için
de gerekirse ilaç verilebilir. Kusmaları fazla olanlara serum
takılabilir. Yine hastanın durumuna göre ilaç tedavisi hekim tarafından
başlanabilir.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:41 pm


HEPATIT B

Hepatit B, hepatit B virüsünün (HBV) neden olduğu, tedavisi bulunmayan
ciddi bir karaciğer hastalığıdır. Belirti olmadan ya da iştahsızlık ve
bulantı gibi hafıf belirtilerle geçirilebilir ya da enfeksiyonun yaşam
boyu devam etmesi, karaciğer sirozu, karaciğer kanseri, karaciğer
yetersizliği ve ölüm gibi ciddi bir hastalık tablosuyla seyredebilir.
HBV ye karşı en iyi korunma, öncelikle virüsün bulaşmasını
engellemektir. |HBVv nin Bulaşması:
HBV, enfekte kişinin kanı ya da vücut sıvılarıyla doğrudan temas yoluyla ya da enfekte anneden yenidoğana bulaşır. |Aşılanma ?
Hepatit B aşısı, tıbbi, bilimsel ve toplum sağlığı ile ilgili kurumlar
tarafından, hastalık ve ölümün önlenmesi için güvenli ve etkili bir
yöntem olarak önerilmektedir.
Hepatit B aşılarının içinde bulunan, timerosaldeki (aşıdaki koruyucu
madde) küçük miktardaki cıvanın aşı uygulanan yenidoğanlar için
oluşturabileceği risk konusunad çeşitli tartışmalar olmuştur, ancak
günümüzde timerosal içermeyen yeni aşılar piyasaya sunulmuştur. Birçok
bilimsel çalışma bu aşının çok güvenli olduğunu ve multipl skleroz gibi
başka kronik hastalıklarla ilişkisinin bulunmadığını göstermiştir. ABD
deki birçok sağlık örgütü, bu aşının çocuklara rutin olarak
uygulanmasını önermektedir.|Hepatit B nin Bulaşmasının Önlenmesi:
·Sizde ya da eşinizde HBV enfeksiyonu varsa, cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanın.
·Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişide hepatit B varsa, test yaptırınız, henüz enfekte olmamışsanız aşılanınız.
·HBV enfeksiyonu olan bir kişiyle birlikte yaşıyorsanız, , test yaptırınız, henüz enfekte olmamışsanız aşılanınız.
·Gebeyseniz, HBV enfeksiyonu için tarama yaptırmalısınız; enfeksiyon
varsa ya da durumunuz kesin bilinmiyorsa, çocuğunuza doğumu izleyen
birkaç saat içinde hepatit B aşısı yapılmalıdır.
·HBV ile enfekte kişilerin kan ya da diğer vücut sıvılarıyla temas etmeyin.|Hepatit B Enfeksiyonu Olanların:
Yapması Gerekenler:
·Kanınıza ya da diğer vücut sıvılarınıza dokunduktan sonra ellerinizi yıkayın.
·Kullandığınız kağıt mendilleri, adet sırasında kullandığınız petleri ve tamponları kağıt torbalara koyarak atın.
·Vücudunuzdaki tüm açık yaraların ve kesiklerin üzerini kapatın.
·Karaciğerle ilgili anormallikler yönünden kontrol edilmek için 6 ay
ila 1 yılda bir hekiminizi müraccat edin.|Yapmaması Gerekenler:
·Ciklet, diş fırçası, jilet, havlu ya da kan ya da başka vücut
sıvılarınızla temas edebilecek herhangi bir eşyayı başkalarıyla ortak
kullanmayın.
·Bebeklere çiğnediğiniz yiyecekleri vermeyin.
·Kan, plazma, organ, doku ya da sperm bağışında bulunmayın.
·Kullandığınız şırınga ya da iğneleri başkalarıyla paylaşmayın.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:43 pm


HEPATIT C


Hepatit C, hepatit C virüsünün (HCV) neden olduğu bir karaciğer
hastalığıdır. Viral hepatite neden olan beş farklı virüsten (A, B, C, D
ve E olarak tanımlanır) biri olan hepatitis C, karaciğerde iltihaba
neden olur. Enfekte kişinin kanı ya da cinsel ilişki yolu ile yayılır.
Her yıl, HCV ile enfekte kişilerin % 85 inde kronik enfeksiyon
geliştiği tahmin ediliyor; bununla birlikte, enfeksiyon bulunan birçok
kişide belirti görülmez. Bazılarında ise bu enfeksiyon, siroza
(karaciğer hücrelerinde hasar), karaciğer yetersizliğine ve olası
karaciğer kanserine yol açabilir.
Hepatit C, en sık görülen kanla bulaşan enfeksiyonlardan biridir ve
karaciğer nakline yol açan nedenler arasında birinci sırada yer alır.
Tüm dünyada yaklaşık 170 milyon kişi bu virüs ile enfektedir. Hastalığa
yakalananlarda bazen 20 yıl boyunca belirti gözlenmediğinden, kişiler
hastalıklarının farkına çok geç varırlar. Önümüzdeki on yılda bu
hastalık nedeniyle ölenlerin ve karaciğer nakli için bekleyenlerin
sayısında dramatik bir artış beklendiğinden, toplumda öncelikli bir
sağlık sorunu durumuna gelme olasılığı yüksektir.
Erken tanı, hepatit C nin daha fazla yayılmasını önlemede ve virüsün
karaciğerde yol açacağı hasarın azaltılmasında büyük önem
taşır.|Hepatit C Testi:
Aşağıda belirtilen kişiler / gruplar risk altında oldugundan Hepatit-C testi uygulanmalıdır.
- Temmuz 1992 tarihinden önce kan nakli ya da organ nakli yapılan
kişiler, 1987 yılından önce pıhtılaşma sorunları nedeniyle kan ürünü
verilenler ya da uzun süreli böbrek diyalizine bağlı olanlar
- Kronik böbrek yetersizliği, hemofili ya da kemoterapi gerektiren
kanser vakaları gibi sık olarak kan ürünlerinin verildiği hastalar
- Sağlık hizmetlerinde çalışanlar
- Enjeksiyonla madde kullananlar, eskiden enjeksiyonla madde kullanmış olanlar
- Yüksek risk taşıyan cinsel etkinlikleri, birden çok eşi ve/veya cinsel yolla bulaşan hastalığı olan kişiler|Korunma
- Üzerinde kan bulunabileceğinden iğne, diş fırçası, makas ya da benzeri araç ve gereci kimseyle paylaşmayın.
- Eldiven giymeden kimsenin kanına dokunmayın.
- Cinsel etkinliğiniz varsa, güvenli cinsel ilişki kurun ve prezervatif kullanın.
- Vücudunuza dövme yaptıracaksanız, kullanılan araç ve gerecin steril olmasına dikkat edin.
- Hepatit C virüsü taşıyorsanız, kan ya da plazma bağışlamayın.
- Hepatit C enfeksiyonunuz varsa fazla miktarda alkol kullanmayın.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:44 pm


HEPATİT-A YAZ AYLARINDA DAHA xxx GÖZLENİYOR


Ateş, halsizlik, bulantı, karnın sağ üst tarafında ağrı ve idrarda
koyulaşma halinde belirtilerle ortaya Hepatit A hastalığından korunmak
için hijyene dikkat edilmesi, meyve ve sebzelerin kabuklu yenilmemesi
ve kontrolsüz suların içilmemesi öneriliyor.


Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon
Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reşit Mıstık, hava
sıcaklıklarının giderek arttığı bu dönemlerde, çocuklarda hepatit A
hastalığına yakalanma riskinin büyüdüğünü belirtti.


HİJYEN VE EL TEMİZLİĞİ


Çocukların hijyene ve el temizliğine dikkat etmedikleri için hepatit A
hastalığına daha kolay yakalandıklarını ifade eden Prof. Dr. Mıstık,
hastalığın, genellikle tuvaletlerden ve iyi temizlenmemiş gıdalardan
bulaştığına dikkati çekti.


Anneden çocuğa geçen antikorlar sayesinde hepatit A hastalığının 2
yaşına kadar hiçbir bulgu vermeden atlatıldığını vurgulayan Prof. Dr.
Mıstık, yaşın büyümesiyle bu hastalığın oluşma riskinin yükseldiğini
vurguladı. Hastalığın, su kaynaklarının kirletilmesiyle kolayca geniş
kitlelere bulaşabileceğini anlatan Prof. Dr. Mıstık, bulaşıcı bir
hastalık olan hepatit A’nın tıbbi bir tedavisi olmadığını, ancak yüzde
100’e yakın bir oranda kendiliğinden iyileşebildiğini
bildirdi.Çocukların havaların ısınmasıyla serinlemek amacıyla havuzlara
veya su birikintilerine girdiklerine dikkati çeken Prof. Dr. Mıstık
“Sularda hepatit virüsü bulunma riski oldukça fazla. Bu nedenle
havuzlarda ve su birikintilerinde dezenfeksiyona dikkat edilmelidir”
diye konuştu.


BELİRTİLERİ VE KORUNMA YOLLARI


Hastalığın, ateş, halsizlik, bulantı, karnın sağ üst tarafında ağrı ve
idrarda koyulaşma halinde belirtilerle ortaya çıktığını bildiren Prof.
Dr. Mıstık, şöyle konuştu:


“Hepatit A, oldukça yaygın bir hastalıktır. Çocukların yüzde 70’inden
fazlası hepatit virüsüyle karşılaşmıştır. Bu oran 7-20 yaş arasında
yüzde 90’lara kadar çıkıyor. Bunun için, ileriki yaşlarda test
yapılmadan hepatit aşısı yaptırmaya gerek yoktur. Aşı yapılacaksa erken
yaşlarda yapılmalıdır. Hepatit A hastalığından korunmak için hijyene
dikkat edilmeli, meyve ve sebzeler kabuklu yenilmemeli ve kontrolsüz
sular içilmemelidir.”




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:46 pm

Hipertansiyon Nedir ?


Hipertansiyon, kan damarlarinin içerisindeki basincin yukselmesidir;
kelime anlami yuksek kan basincidir. Hipertansiyon kan damarlarina
zarar verir. Felç, kalp krizi, kalp yetmezligi ve böbrek yetmezligi
gibi ciddi rahatsizliklara neden olabilir.


Doktorum Hipertansiyon Hastasi Olduguma Nasil Karar Verdi ?


Buyuk tansiyon 140 veya uzerinde oldugu zaman veya kuçuk tansiyon 90 ve
uzerinde ise hipertansiyon duşunulur. Tansiyonunuz yukseldiginde
başagrisi, nefes darligi, gögus agrisi gibi şikayetler olabilir. Ama
hipertansiyon hastasi oldugunuzu anlamanin tek yolu tansiyonunuzun
ölçulmesidir.


Neler Hipertansiyona şebep Olur ?


Hipertansiyon bazi ailelerde xxx olarak görulmektedir, dolayisi ile
ailevi (kalitsal) olabilir, ancak bu kesin degildir. Diger bir çok
durum hipertansiyona neden olabilmektedir. Bunlardan bazilari şunlardir
: şeker hastaligi, şişmanlik, hareketsizlik, aşiri alkol kullanmak, çok
tuzlu, çok yagli ve bol kalorili (hamur işleri, tatlilar) yiyecekler
yemek, sebze ve meyveyi az yemek.


Tansiyonumun Yukselmesini Nasil Engellerim ?


Tansiyonunuzun yukselmesini engellemek ve meydana getirebilecegi
rahatsizliklari engellemek için yaşam tarzinizi degiştirmeniz
gerekmektedir. Yaşaminizda degiştirmeniz gerekenlerin başinda şunlar
gelmektedir: Eger şişmansaniz, zayiflayin. Alkol kullaniyorsaniz, hiç
içmeyin veya azaltin. Haftada 4 - 6 gun, en az 30 dakika spor yapin, en
azindan açik havada yuruyun. Dengeli beslenin. Bol sebze ve meyve yeme
alişkanligi edinin. Hamur işi ve tatli gibi yagli ve şekerli
yiyeceklerden uzak durun. Hayvansal yag ve doymuş yag (margarin)
kullanmayin. Yemeklerinize çok tuz atmayin. Ama tamamen tuzsuz yemek de
yemeyin. şigara içmeyi birakin. Kahve ve çayi az için.


Doktorum Beni Nasil Tedavi Edecek ?


Doktorunuz hipertansiyonunuz olduguna kesin olarak karar verdikten
sonra, bu hastaliga neyi sebep oldugunu araştiracak. Bunun için sizi
muayene edecek, ailenizde kalp krizi, felç gibi bir hastalik olup
olmadigini soracak ve size kan tetkikleri yaptirarak kan şekerinize,
kan kolesterol duzeyinize bakacak. Doktorunuz daha sonra tedavinizi
duzenleyecek. Tansiyonunuz hafif derecede yuksek ise yukarida siralanan
tavsiyelere uymanizi isteyecek, eger tansiyonunuz daha yuksek ise veya
başka bir hastaliginiz varsa doktorunuz bunlara yönelik ilaçlar yazacak.


Bu Hastaliktan Kurtulabilecek miyim ?


Hipertansiyon için 80 den fazla ilaç mevcuttur. Ilaçlarini duzenli
olarak kullanan her 10 hastadan 9 u bu ilaçlardan fayda görmektedir.
Aşagidaki önerilerimize uyarsaniz durumunuz daha da iyiye gidecektir.
Doktorunuza yardimci olun ve ondan bir şey gizlemeyin. Yapacaginiz
şeylere ailenizi de dahil edin ; onlarla birlikte spor(yuruyuş) yapin,
onlarin da sizin gibi duzenli beslenmesini saglayin, onlara da sigara
içirmeyin Tansiyonunuzu duzenli olarak ölçturun veya ölçun ve bunlari
formun arkasindaki çizelgeye yazip doktorunuza gösterin. Ilaçlarinizi
duzenli olarak alin. Doktorunuzun söyledigi herşeyi yerine getiriyor
ama şikayetlerinizin geçmedigini duşunuyorsaniz bunu doktorunuza
iletin. Tansiyonunuz normale inse bile doktorunuzun tavsiyelerini
birakmayin. Doktorunuz aksine bir şey söylemezse 3 - 6 ayda bir
doktorunuza kontrole gidin.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:46 pm


HIPERTIROIDI


Hipertiroidi, kişide yüksek miktarda tiroid hormonu bulunması durumuna
verilen isimdir. Boynun alt kısmında bulunan tiroid bezi tarafından
üretilen tiroid hormonları, vücudun enerjisini düzenlemekten
sorumludur. Tiroid hormon seviyeleri yüksek olduğunda, vücut hızlı bir
şekilde enerji tüketir ve yaşamsal fonksiyonlar hızlanır.

Çoğu durumda, hipertiroidizm tiroid bezinin kendisindeki bir problemden
kaynaklanmaktadır, ve tiroid bezi başka bir bulgu vermeksizin sadece
fazla miktarda tiroid hormonu üretir. Bu durumun en sık nedeni Graves
hastalığıdır; bu hastalık bağışıklık sisteminin rol aldığı bir
hastalıktır ve tiroid bezinin hormon kontrol mekanizmasını tahrip eder,
ayrıca kontrolsüz bir şekilde yüksek miktarda hormon üreten iyi huylu
tümör gelişimi de vardır (tiroid bezi dışarıdan şişkin görülür). Tiroid
infeksiyonları sonucu kısa süreli hipertiroidizm meydana gelebilir.
Nadir olarak hipertiroidizm, hipofiz bezinden tiroid stimüle edici
hormon (TSH) un aşırı üretilmesi sonucu meydana gelebilir.

Hipertiroidizmin en sık nedeni oaln Graves hastalığı, tipik olarak
20-40 yaş arasındaki genç kadınları etkiler, bununla birlikte
hastaların yaklaşık olarak %12 si erkektir. Graves hastalığının genetik
faktörlerle ilgisi vardır ve bu nedenle Graves hastalığı aynı ailede
3-4 kişiyi etkileyebilir.

Nadiren, fazla tiroid hormonun kaynağı tiroid bezi değil, dış
kaynaklardır; struma ovarii (kadınlarda overlerde bulunan ve tiroid
hormon üreten anormal bir doku). Tiroid takviyesi alan kişilerde de
hipertiroidizm belirtileri saptanabilir.

Belirtiler

Sinirlilik, uykusuzluk, dramatik duygusal dalgalanmalar, titremeler,
artmış kalp atım hızı, barsak hareketlerinde artma, nedeni
açıklanamayan kilo kaybı (artmış iştaha rağmen), sıcak ortama karşı
aşırı duyarlılık (daima sıcaklama hissi), kas zayıflığı, nedes darlığı
ve çarpıntı. Kadınlarda adet dönemleri, kısalabilir (adetler
sıklaşabilir) veya tamamen durabilir. Daha ileri yaşlarda, hastalar
kalp yetmezliği veya angina ağrısından şikayetçi olabilir.

Hipertiroidizm özellikle Graves hastalığına bağlı olarak meydana
geldiğinde egzoftalmus denilen duruma da neden olabilir. Egzoftalmus,
gözlerin arkasında bulunan dokuların şişerek gözlerin ileri doğru
çıkmasına verilen isimdir, hasta dik dik bakıyormuş gibi görünür.

Tanı

Yukarıda sıralanan belirtiler araştırılır. Bunun yanı sıra fizik
muayene de yapılır. Test olarak kanda tiroid hormon, TSH seviyeleri ile
radyoaktif iyot alımına (RAIU) bakılabilir. Sintigrafi faydalı
olabilir. Kalp problemi olabilecek hastalarda ilave olarak kalple
ilgili muayene ve testler yapılabilir.

Tiroid infeksiyonuna bağlı gelişen hipertiroidizmlerde, tiroid hormon
seviyeleri 3-4 ayda normal düzeylerine inebilir. Graves hastalığı
olanların az bir kısmında kendiliğinden iyileşme görülürken genelde
tedavi gereklidir.

Hipertiroidizmden korunmayı sağlayacak herhenfi bir aşı veya yaşam şekli bilinmemektedir.

Tedavi

Hipertiroidi, anti-tiroid ilaçlar adı verilen ilaçlarla tedavi
edilebilmektedir. Bunlar propiltiyourasil veya metimazol gibi
ilaçlardır ve tiroid hormonlarının üretimlerini engellerler.
Beta-blokör ilaçlar hipertiroidiye bağlı şikayetleri önlemek için
tedaviye ilave edilebilir. En sık kullanılan tedavi yöntemlerinden
birisi de radyoaktif iyot vermektir. Radyoaktif iyot tiroid bezini
tahrip etmektedir. Tiroid bezinin bir kısmının çıkarılması da
kullanılan cerrahi yöntemlerdendir, ancak daha nadir kullanılmaktadır.

Anti-tiroid ilaçlarla 12-24 ay tedavi edilen hastaların yarıyı
yakınında uzun süreli şikayetsiz dönemler görülmektedir. Radyoaktif
iyot tedavisi kısa süreli ve etkili bir yöntemdir. Ancak bu yöntemle
hastaların %40-70 inde 10 yıl içerisinde hipotiroidi gelişebilmektedir.
Ancak hipotiroidi çok daha kolay tedavi edilebilmektedir.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:47 pm


HIPERTROFIK KARDIOMIYOPATILER


Bilinmeyen bir nedenle, muhtemelen ailevi (doğuştan) olarak miyokart
(kalp kası) hipertrofiktir (kalınlaşmıştır). Miyokardın kalınlaşması
ilerleyici karakterdedir ve bütün kalbi ilgilendirmeyebilir. En ziyade
ventrikül (kalbin karıncığı) septumunun (ara duvar) kaideye yakın
kısmında ve sol ventrikülün serbest duvarında bulunan hipertrofi bazen
de sadece septuma veya sağ ventriküle lokalizedir. En ziyade rastlanan
lokalizasyonuna göre septum kaidesindeki hipertrofi, ventrikül
boşluğundaki sistolojik basıncın (kalbin atımı sırasındaki basınç)
sistolik aort basıncından (kalbin atımı sırasında aort ana
atardamarında meydana gelen basınç) daha yüksek olmasına neden olur.
Bundan dolayı hipertrofik kardiomiyopatinin bu formuna "İdiopatik
hipertrofik subaortik stenoz" denmektedir. Böylece sol ventrikülün
boşalması güçleşir.

Klinik tablo: Dispne, çarpıntı ve kalp ağrıları başlıca yakınmaları
teşkil eder. Yorgunluk ve atım bozuklukları da olur. Aile hakkında
sorulan sorularda bu tür yakınmalarla hastalanan bireylere rastlanır.
Heredite (kalıtsallık) oranı % 30 dur. Erkekler daha sık hastalanır.
Hastalık çocukluk yaşlarında ortaya çıkar. Bazen ömür boyu belirti
vermeden kalır.

Muayenede kalbin uç kısmına denk gelen kısımda veya göğüs orta
kemiğinin sol kenarında kalbin atımıyla uyumlu olarak hafif bir üfürüm
(sistolik sufl) duyulur (stetoskopla). 2/6 şiddetindedir. Karotisler
(şah damarı) boyunca yayılmaz. Bu üfürüm bacakların yukarı
kaldırılmasıyla hafifler.

Röntgende kalp normal büyüklükte veya büyümüş bulunabilir. EKG her
zaman anormaldir: Sol ve bazen de sağ hipertrofi bulguları, QRS dalgası
ve T dalgası değişiklikleri, derin Q dalgaları, dal blokları v.s,
görülebilir. Derin Q dalgaları nedeniyle miyokard infarktüsüyle
karıştırılmalar olabilir.

Ekokardiogramda septumdaki ve sol ventrikül duvarındaki hipertrofi ile
mitral kapağının ön kanadının öne doğru sistolik hareketi ayırt
edilebilmekte ve kesin tanı konabilmektedir.

Sonuç: Hastalık oldukça ciddidir. Hasta kendine dikkat etmezse yaşam
süresi son derece kısa olabilir. Ancak kendiliğinden iyileşmeler de
görülmektedir. Hastaların çoğunda ölüm nedeni aniden gelişen atım
(ritim) bozukluklarıdır.

Tedavi

Kesin bir tedavisi yoktur. Hastanın her tür efordan kaçınması gerekir.

Kullanılması sakıncalı olan ilaçlar: Digitalis, sempatikomimetikler,
kalsium, nitrogliserin gibi ilaçlar verilmez. Digitalis pozitif inotrop
(kalbin atım gücünü arttırıcı) etkisiyle hastanın durumunu bozar.
Diüretikler de verilmemelidir. Ancak zorunlu hallerde düşük dozlarda
verilebilir.

Beta reseptör blokerleri (Betadol, Dideral, Prent v.s.):
Kullanılabilir. Negatif inotrop etkileri nedeniyle hastaya yararlı
olabilirler. Dozaj: Günde 1 tablet Betadol veya 2 defa 20-40 mg Dideral.

Kalsium antagonistleri (Kardilat, Nidilat, İsoptin, Sensit, Diltizem):
Negatif inotrop etkileri nedeniyle (yani kalp kontraksiyonlarını
artırmadıkları için) kullanılırlar. Dozaj: Günde 3 defa birer adet
yemeklerden birer saat önce.

Cerrahi girişim: Her hastada cerrahi tedavi olup olamayacağı mutlaka
araştırılmalıdır. Ameliyata karar verilirse ventrikülomiyotomi yapılır,
buna kas rezeksiyonu eklenir veya eklenmeyebilir. Bazı durumlarda
mitral valvüloplasti de gerekli olur. Bu konu için bir kalp - damar
cerrahı ile görüşmek faydalı olur.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
asram
asram

Rütbe: Moderatör
Rütbe Kademesi:Moderatör
Üyelik tarihi:28/09/08
Mesajlar:1370
Nerden: Şehr-i Hüzün !
MesajKonu: Geri: A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar ! - Sayfa 4 EmptyPaz Ocak 25, 2009 3:48 pm


HIPOKRAT YEMINI

Tıp ta yemin denilince ilk akla gelen Hipokrat Andı dır. Hipokrat ( M.
Ö. 460 - 370 ) yaklaşık 2500 yıl önce tıbbın özellik arzeden bir sanat
olduğu fikrini benimseyerek, bu sanatı yapacak olanları belli bir yemin
etrafında birleştirmek ve sanatın kutsallığını ifade edebilmek amacı
ile böyle bir metni gelecek kuşak hekimlere miras bırakmıştır.

Tıpta yemin Hipokrattan sonra da Galen, Laennec, Hufeland gibi ünlü
isimlerin de ilgi odağı olmuş ve bu hekimlerde kendi oluşturdukları
metinleri tıp dünyasına armağan etmişlerdir. Ancak yeminlerin sadece
isimleri değişmiş, anlam ise “Hipokrat Andı” nda olduğu şekli ile
kalmıştır. ” Hayata saygı duymak ve zarar vermemek.”

ORJİNAL HALİ

"Hekim apollon aesculapions, hygia panacea ve bütün tanrı ve tanrıçalar
adına!... and içerim, onları tanık ve şahit tutarım ki, bu andımı ve
verdiğim sözü gücüm kuvvetim yettiği kadar yerine getireceğim. Bu
sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım.
Paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim. Öğrenmek istedikleri
takdirde onun çocuklarına bu sanatı bir ücret veya senet almaksızın
öğreteceğim. Reçetelerin örneklerini, ağızdan bilgileri şifahi malumatı
ve başka dersleri evlatlarıma, hocamın çocuklarına ve hekim andı
içenlere öğreteceğim. Bunlardan başka bir kimseye öğretmeyeceğim. Gücüm
yettiği kadar tedavimi hiçbir vakit kötülük için değil, yardım için
kullanacağım. Benden ağı ( zehir ) isteyene onu vermeyeceğim gibi,
böyle bir hareket tarzını bile tavsiye etmeyeceğim. Bunun gibi gebe bir
kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim. Fakat hayatımı, sanatımı
tertemiz bir şekilde kullanacağım. Bıçağımı mesanesinde taş olan
muzdariplerde bile kullanmayacağım. Bunun için yerimi ehline terk
edeceğim. Hangi eve girersem gireyim, hastaya yardım için gireceğim.
Kasıtlı olan bütün kötülüklerden kaçınacağım. İster hür ister köle
olsun erkek ve kadınların vücudunu kötüye kullanmaktan mazarrattan
sakınacağım. Gerek sanatımın icrası sırasında, gerek sanatımın dışında
insanlarla münasebette iken etrafımda olup bitenleri, görüp
işittiklerimi bir sır olarak saklayacağım ve kimseye açmayacağım.
Vegrorum arcana visa, audita intellecta nemo eliminet."

GÜNÜMÜZDEKİ HALİ

"Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı hak ve
yetkileri kötüye kullanmayacağıma hayatımı insanlık hizmetlerine
adayacağıma insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime ve
bilgilerimi insanlık aleykine kullanmayacağıma mesleğim dolayısıyla
öğrendiğim sırları saklayacağıma hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı
göstereceğime din, milliyet, cinsiyet, ırk ve parti farklarının
görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime mesleğimi
dürüstlükle ve onurla yapacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin
ederim."

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

A'Dan Z'ye Tüm HastaLıkLar !

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
4 sayfadaki 9 sayfası Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hoşgeldiniz :: ––––•(-• Her TeLden •-)•–––– :: SagLık KöşeSi -


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Turkey & MasteRR BeLa
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar